24 Aralık 2025 Çarşamba

KIBRIS

'Kıbrıs Türk halkının yaşamış olduğu sıkıntıların/zulümlerin soykırım boyutunda yaygınlaşmasını Dünya seyrederken Türkiye sessiz kalmayıp 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile bu zulmü sonlandıracaktır. Ama üzerinden 50 yıl geçmesine rağmen biz Kıbrıs Türklerinin tanınması yolunda başarı sağlayamadık. Dünyaya Kıbrıs Türklerinin zulme uğramasını anlatamadık. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit, Kıbrısın doğal lideri Rauf Denktaş ile şehit/gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.' 

(14 Kasım 2025 / Şükran - Remzi Koçöz  / Türkiye *) 

KIBRIS İZLENİMLERİ

‘Kıbrıs’ın Türkiye için önemini, tarihini/gelişmelerini/acılarını ilgiyle/yakinen takip etmekle ve Kıbrıs konusunda da birden fazla yazı/makale yazmama rağmen, bu sene olmadı seneye şeklinde yıllarca ötelediğimiz ziyareti nihayet Ailece gerçekleştirirken -özellikle tarihsel açıdan- bizim için farklı bir gezi olacaktı.’

Kıbrıs Özel Bilgiler 

Akdeniz'in 3. büyük adası Kıbrıs, adını bakır madeninden alır: Copper/Kipro/Cypro/Cyrus/ Kıbrıs. 74 öncesinde Benkoperation isimli İngiliz bir firma tarafından bakır madeni çıkarılıp yurt dışına satılırmış. 74’de eşyalarını alıp kirliliğini Türklere bırakıp adadan ayrılmışlar, şu an bakır madeni çıkmıyor. Kıbrıs cumhuriyeti bayrağını hatırlayacak olursanız turuncu bir harita altında iki yeşil zeytin dalı olaraktır.

Kıbrıs'ın sahil kıyıları ve mükemmel altın kumsalları var. Aşağı yukarı 100 milyon yıldır Chelonia ve Karetta Caretta kaplumbağaları tarafından yumurtlamak için ziyaret edilmektedir. Karpaz, Karetta Karettaların doğum yeri, aynı zamanda ağustos sonu gibi carettalar kumdan yaşama buradan geçer ve çok zekidirler. Doğum yapmak için aynı topraklara gelirler.

Wikipedia'ya girdiğiniz zaman Kuzey defacto hükümet olarak geçiyor. Kıbrıs yazdığınız zaman Kıbrıs cumhuriyeti bayrağı çıkar karşınıza ve Türkler tanınmadığı için hep güney Kıbrısla/Rum yönetimi ile ilgili bilgiler geçer. Tanınmayan bir ad/adalı olmak çok daha zordur.

Nüfusu -2011'den bu yana sayım yapılmadığından- herkes gibi kendileride merak ediyor. “İçişleri bakanı: hatırı sayılır bir nüfusumuz var; Başbakan: kalabalık yaşarmışık,  cumhurbaşkanı: herkes her şeyi bilmesinmiş” cevaplarını vermişler. Rehberimize göre 1 milyonu geçmişlerdi.

Adaya daha önceden gelmiş olanların en çok dikkatini çeken iki nokta varmış: biri trafiğin çok yoğunlaşması diğeri binaların yükselmesi imiş. Trafik burada Türkiye’nin tam tersi olarak İngiliz sistemi soldan akmakta Türkiye'deki sollamak kavramı buradan hükmünü kaybediyor matematiği çağrıştıran sağlamak oluyor.

Kuzey Kıbrıs’ta bulunan 30 üniversitenin 25'i Kıbrıs’ın özel üniversitesidir. Devlet üniversitesi yoktur. Kıbrıs’ta çok iş yok, turizm ve öğrenciyle çark dönerken, Türkmenistan/Özbekistan/ Vietnam/Nijerya gibi ülkelerden ucuz iş gücü geliyor. Pazarlık kavramı yoktur. Satıcılar arkanızda dolaşmaz. AVM, büyük süper marketler yok. Küçük marketler ile Bakkalcılık devam eder.

Kıbrıs şivesi, Türkiye’ye göre farklılık gösteriyor, aksanları biraz kaba izlenimi veriyor. Çok farklı ulus/kültürlerle harmanlamanın sonucu böyle bir dilin ortaya çıktığını yine rehberimizden öğreniyoruz.

Su sorunu 2011'de başlanılıp 2015'te tamamlanan proje ile Mersin'den Kıbrıs'a 108 km’lik alandan suyun gelmesiyle çözülmüş. Şu an tek bir sıkıntıları var o da tanınmak.

“Su kenarından geçerken iki karganın kavga ettiğini görürseniz, sizden 5 dakika önce buradan bir İngiliz geçti derler.”

Rehberimizden Notlar

Rehberimiz Aslı Gönen; “Ben normalde öğretmenim, başlamadan jübilesini yapmış bir İngilizce öğretmeniyim 14 yıldır turizm ile uğraşırım. Ya bu diyardan gidecektim yada bir şeyler yapacaktım burası benim vatanım o yüzden ben misafir olmayı tercih etmedim çünkü kolay elde edilmedi bu topraklar ben de gidersem yakında misafir misafirlere rehberlik yapacak.

Tanınmak; “Tanınmadığımız için dışarıya satış yapamıyoruz elinizde kalıyor. Bu yüzden bizim derdimiz anlaşma da değil bizim derdimiz tanınmak. Bize de günde 100 uçak gelsin, Rumlara 20 avroyaa gidiş dönüş bilet buluyorlar. Kruize gemileri dönüyor onların limanlarına bize niye gelmesin onlar üreten toplum biz neden tekrardan üreten bir toplum olmayalım. İşte bu yüzden evet demiştik Annan planına, o da var olan haklarımızı kullanmak için ama olmadı.”

Rumların toprakları bizden daha fazlalık ama dağlık olduğu için birşey yetiştiremiyorlar verimli topraklar bizde ama onlar da turizmden çok iyi para kazanıyorlar, bize bir yıl içinde 1 milyon turist gelirken adamlara 6 ayda 10 milyon turist geliyor Avrupa onları tanıdığı için 20 avro sırt çantasıyla güneye geliyorlar. Bir de pazarlamayı çok iyi yapıyorlar. Mitolojiyi iyi kullanıyorlar.

Hukuk Sistemi; İngilizler ilk olarak hukuk sistemini getirmişler. Hukuki açıdan uygulanabilirlik uygulamaları var.“Yaklaşık 4 ay önce, Girne kaymakamı arkadaşlarıyla yeme içmede alkol almışlar. Misafir kadın, kaymakama şimdi polis durdurursa ne yapacaz, o da üflemeyin demiş. Kaymakamın misafirlerini 1.5 km sonra polis durdurup alkol kontrolü yapmak ister. Onlarda kaymakamın misafiri olduklarını söylemeleri ve haber vermeleri üzerine kaymakam kontrol mahalline gelir. Ancak polis alkolden cezai işlemini uygular yani kanuni gereğini yapar. Kaymakam görevi kötüye kullanmaktan kaynaklı görevden alındı. O olaydan sonra bugün Girne'nin bayan bir kaymakamı oldu.”

Atavatan;“Aslında doğru cümle atavatan, anavatanı koruyucu kollayıcı sıcak samimi olduğu için kullanıyoruz ama biz onu dedikçe Rumlar bize burada misafir gözüyle bakar annen oradaysa senin burada ne işin var der ama atavatanla biz de bu adanın bir parçasıyız demek isteriz.”

Girne

“Biz Kıbrıs'ta yalnız Türklere değil Rumlara da barış getirdik.” (Bülent Ecevit)

Kıbrıs Barış Harekatı NATO dışı silahlı kuvvetimiz olan Jandarma teşkilatı üzerinden gerçekleştirilir. 16 Ağustos 1974'te imzalanan ateşkes sonrası adada fiili bir bölünme sonucu kuzeyde Türkler güneyde Rumlar şeklinde yaşanmaya başlanılır.

Türk mücahidinin direnişini ve mücadelesini ölümsüzleştirmek amacıyla bestelenmiş ve günümüzde güvenlik kuvvetleri komutanlığı tarafından askeri vd kutlamalarda söylenen Mücahitler Marşının öyküsünü aktarır.

Bazı sokaklarda kullanılmasına rağmen biri yaşamıyormuş gibi izlenim veren evler mevcut. Bunun ana sebebi 74 barış harekatı sonrasında güneyden kuzey'e göçen halk Rum evlerine yerleşir ancak buraları benimsemedikleri için de -olur da bir gün gidersek yada Rumun malı olarak düşündüklerinden ya gelirlerse psikolojisinden kaynaklı- bir çivi çakmazlar. O yüzden bazı binalar kullanımlı ama sanki kullanılmıyormuş gibi bakımsız görünümde. Sonuç olarak, Türkler ve Rumlar aile kuramamış, kaynaşamamış hep ayrı/gayrı olmuşlar.

Yavuz Çıkarma Plajı ve Özgürlük Milli Parkı; Alsancak bölgesindeki –Barış harekatı/şehitler anısına her yıl 19’u 20 Temmuz'a bağlayan gece şafak nöbeti tutulan- “Yavuz Çıkarma Plajı ve Özgürlük Milli Parkı açık hava müzesi konumunda. Milli park içine, çıkarma gemisi/savaş uçağı ve helikopteri/tank/mücahitler anıtı konuşlandırılmış. Rumlardan ele geçirilen ağır silah/gereçlerin sergilendiği bir açık savaş müzesi oluşturulmuş. Karaoğlanoğlu Şehitliği/müzesi yapılmış. Ayrıca yürüyüş yolu, çocuk parkı, spor alanları ve sosyal tesisler inşa edilmiş.

Şehitlikler; 1974 Barış Harekatı sonrası Girne’de 3 ayrı yerde şehitlik oluşturulmuş: Karaoğlanoğlu (70)  Boğaz (326) şehidin mezarı bulunmaktadır. Girne Deniz Şehitliği ise Kocatepe Gemisi’nin içinde ulaşılamayan 68 denizcimiz anısına ouşturulmuş bir anıt şehitliktir. Türklerden; 498 mehmetçiğimiz ile 270 mücahit ve yerli halkla birlikte 2000 kişi şehit düşerken, Rumlardan 4.000 kişi hayatını kaybetmiştir.

Beşparmaklardaki Ünlü Tank; barış harekatı sonlandığında kayalıklardan indirmesi mümkün olmadığından tarihi doku olarak kalmış ve savaş anısı olarak da sergileniyor.

Lefkoşa

'Kıbrıs’ın dağlarında bayraklar açar.'

Lefkoşa, kent olarak ikiye bölünmüş hem kuzeyin hemde güneyin başkenti. Arada yeşil hat boyunca BM Barış gücünün bulunduğu 100-120 m’lik tampon bölge mevcut. Lefkoşa, yazın sakin öğrenciden kaynaklı kışın hareketli, daha yoğun kalabalık olur. Girne yaz/kış, gece/gündüz hem aktif hemde çok yoğun görünen bölgedir. İlk turizmin başladığı bölgededir.

Ercan Havalimanından Lefkoşa merkeze geldiğimizde ister istemez ilk dikkatimizi çeken dağdaki devasa KKTC Bayrağı ile yanındaki “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısı. Dünyadadaki ender büyüklükteki bu bayrak GKRY başkanının ofisine bakıyor. Rum lider psikolojimi bozuyor diyerekten İnsan Hakları Mahkemesine şikayet etmiş, onlarda gelip araştırmışlar, dağ üzerinde bir ağaç gibi var olduğundan müdahale edemeyeceklerini söylemişler.

Rehberimiz ise “Çünkü, o bizim egemenliğimiz, biz bu bayrağın dalgalanması için çok bekledik. İngilizi geldi, Rumlar geldi bayrağımızı dalgalandırmamıza izin vermedi. O yüzden şimdi böyle canları sıkılsa da bizim gayet hoşumuza kaçar” diyecektir.

Barbarlık Müzesi; 24 Aralık 1963 tarihinde Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın eşi ve çocuklarının küvette katledildiği tek katlı bahçeli ev Kıbrıs’ta zamanın durdurulduğu yerlerin ilklerindendir. Yaşanan katliamlara yönelik oluşturulan müze ister istemez içimizi burkuyor. Anı defterine yukarıda/yazının girişindeki satırları yazarken biraz zorlanıyoruz. (*)

Yeşil Hat/Sınır Kapıları/Konsolosluklar; Sınır Kapıları 23.4.2003'ten itibaren 9 sınır kapımız açık. Türkiye'den gelen misafirler geçemiyor, çünkü deniz/havalimanları Rumlar tarafından tanınınmıyor. Yeşil hat yakınında İngiliz/Alman/Fansız/ İtalyan/Rus konsolosluğu var. Ancak bizi tanımıyorlar yani elçilik oluşturmuyorlar. 

Günümüzün hastalığı veba değil unutkanlık, o yüzden burayı gelen misafirlere gösteriyorlar. Yaşanmışlıklar unutulmasın diye tadilat yapılmıyor buralara. Çünkü geçmişini bilmeyen geleceğini göremez.

 (15 Kasım günü KKTC’de Cumhuriyet bayramı nedeniyle resmi tatildir. Yerleşim yerlerinde resmigeçit törenleri yapılırken, Lefkoşa’nın içerisinde de okullarda aynı zamanda yine Atatürk büstü olan birçok yerde tören düzenlenir.)

Kapalı Maraş / Hayalet Şehir

Oysaki 1970-74 yıllarında Kıbrıs'ın Lasvegası/Miamisi, turizmin ve rantın kalbinin attığı noktaymış. Hatta 74'te adanın turizm gelirinin %75'i Maraş'tan sağlanırmış o dönemlerde.

Tabelalarındaki İngilizce yazılarla, Janjanlı hayat hayali halini hayal ederseniz, 365 gün yeni yıla girermiş gibi her yerin süslü olmasından kaynaklı bir yermiş. 120.000 civarı nüfus varmış, otellerde %70'lik doluluk oranı varmış, 105 otelin yatak kapasitesi 10.000 civarıymış. (KKTC’nin bugünkü yatak kapasiteleri 14.000 civarı.)

Maraş’ta mülkiyet sıkıntısı var. 3 vakıf arazisi üzerine kurulmuş bir şehir. Vakıf malı kiralanabilir ama satılamaz. Ama ne zaman İngiltere burayı ilhak etti kendisi tapu verdi. Toprak Türklerin, evler Rumların, oteller yabancıların durumuna geçti.

8 Ekim 2020'de %3'lük bir bölüm açıldı. 5 yıldır her gün buraya turlar/turistler geliyor, aslında bu ölü/hayalet haliyle bile misafir ağırlıyor, turizme ekonomik katkı sağlıyor.

Dükkanların hepsi kapalı harabe halinde. Toyata/Singer/Hoover/Philips markalarının reklam panoları kısmen ayakta kalabilmiş. Bina/camlar/pencereler/kepenkler/panjurlar/kapılar vb ne görüyorsanız hepsi kırık dökük vaziyette. Savaşta harap olmuş bir görünümde. Hayalet şehir burası, yiyecek olmadığından burada canlı bile barınmaz diye düşünüyorum.

Zalim ne kadar pervasız olursa olsun biz yine o zulmün binasını yıkarız.

Dünyanın merkezine de atsalar bizi, yerküreyi patlatır çıkarız.(Namık Kemal)

GaziMagosa

Mağusa eski şehir merkezi/Suriçi, yüzyılların izlerini taşıyan surlarla çevrili, adeta açık hava müzesini andıran bir bölgedir. Lüzinyanlardan Osmanlı’ya, Venediklilerden İngilizlere kadar birçok medeniyetin bıraktığı mimari ve kültürel miras, dar sokaklarda, taş yapılarda ve görkemli anıtlarda hayat bulur. Gotik tarzda inşa edilmiş katedraller, tarihi camiler, hanlar, hamamlar ve meydanlar, ziyaretçilere geçmişin atmosferini hissettirir. farklı medeniyetlerin izlerini süren kültür gezginleri için benzersiz bir deneyim sunar. Magosa, Ünlü İngiliz oyun yazarı William Shakespeare (1564-1616) ile Vatan/Hürriyet Şairi Namık Kemal’in (1840-1888) anılarının/eserlerinin kitaplaştığı bir yerdir.

Magosa’dan havanın kararmasıyla güneşin kızıllığı ve ışıklandırmaların ambiansıyla akşam ayrılırken, İngiliz askerlerince katledilen (1943) Arap Ali’nin öyküsünü anlatımlarıyla vede arkasından yakılan ağıt olan Magosa türküsünü burada yeni kaybettiğimiz Volkan Konak’tan onun anısına da dinlerken biraz daha hüzünleniyoruz.

“Magusa limanı limandır liman,

beni öldürende yoktur din iman

iskeleden çıktım yan basa basa

Magusa’ya vardım kan kusa kusa

Magusa limanından aldılar beni

Üç mil uzağına attılar beni.

uyan Alim uyan, uyanmaz oldu,

7 bıçak yarasına dayanmaz oldu.”

2025 yılı sonlarında yıllardır ötelediğimiz bir geziyi nihayet gerçekleştiriyoruz.  Yavru vatan, ulusal dava, kırmızı çizgimiz dediğimiz, 2000’ler sonrasında da “ver kurtul” denilen Kıbrıs adasını (Lefkoşa/Magosa/Maraş/Girne/Beşparmak/Şehitlikler) görme/gezme şansı yaratıyoruz.

Saygı/sevgi/selamlarımla...

(24 Aralık 2025)

Remzi Koçöz







Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz