31 Ekim 2011 Pazartesi

KÜRESELLEŞMENİN UYANDIRDIĞI BİR DEV; ÇİN (III)

“Yin bir tepenin gölgelikli kuzey yanını, yang da güneşli güney yanını tanımlar. Yin ve yang birlikte Tao'yu meydana getirirler. Tao 'yol' anlamına gelir. Evrendeki her şey yin ve yang enerjilerinden türemiştir. Her zaman birbirleriyle etkileşim halindedirler. Biri öteki olmadan var olamaz. Yang etken, eril, baskın ve olumludur. Güç ve enerji doludur. Yin edilgin, alıcı, dişi, doğurgan ve negatiftir.”

SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÖNEM

Tiananmen Öğrenci Olayları
1980’ler sonuna doğru doğu bloğu çatlamaya başlar. Kitlesel gösteriler artar. Bu gelişmelerin Çin’e yansıması Tiananmen öğrenci olayları şeklinde gelişir. 15 Nisan 1989’da özgürlük ve reform sembolü olan eski ÇKP sekreteri Hu Yaobang’ın ölümünü anmak için Tiananmen meydanında toplanan öğrenciler hükümete karşı reform isteklerini karşı-devrim hareketi şeklinde bildiriye dönüştürerek 100 binlere ulaşınca kontrolden çıkarak şiddete yönelir. Çin, 4 Haziranda çok sert bir şekilde bastırarak tankların altında kalan binlerce öğrenci yaşamını kaybeder. Çin bu olayın ardından dünyaca izole edilir. Batının izolesine karşı Hong Kong ve Tayvan Çin’in imdadına yetişir.

Çin-Tayvan Birleşme Sorunu
1950-60’lardaki Çin’in ulusal birleşme politikası askeri güç ve barışçıl yollardan Tayvan’ı özgürleştirmek arasında gider gelir. 1970’ler sonrası Çin’in tanınması Tayvan’la ilişkilerdeki gerilim yumuşama getirir. 1978-79’da Çin doğrudan görüşmelere geçilmesi yolunda bütün engellerin kaldırılarak ticaret, posta, ulaşım gibi alanlarda gelişme ister.
1982 anayasası ile özel yönetim bölgeleri kurulması öngörülerek 1980’ler sonrası “bir devlet iki sistem” planı yeniden Tayvan’la Çin’in birleşme politikasının temelini oluşturur. Tayvan’daki reformların ardından 1990’daki önerisi sonuç getirmese de Çin, 1995 yılında 8 öneri daha getirir.
Tayvan’da tek parti iktidarına karşı gelişen muhalefet, 1986’da Demokratik İlerleme partisini kurar. Bu parti Tayvan’ın bağımsızlığı fikrini kullanarak yeni bir açılım getirir. 1987’ye kadar “düşmanla görüşmek, uzlaşmak kendi kendimizi yok etmekle eşdeğerdir” şeklindeki Tayvan’ın resmi Çin politikasında bir değişiklik yoktur. 1990’da Tayvan devlet başkanı Lee, Çin’le görüşmek için 3 ön şart getirir, Çin tarafından kabul görmeyince bunların teker tekerde ele alınabileceğini önerir. DİP’in gelişen muhalefeti Tayvan’ın bağımsızlığı fikri resmi görüşü de esnetir. Tayvan’da Başkanı doğrudan halkın seçmesi talebi Çin politikasına karşı bağımsızlık yanlısı bir başkaldırıdır.
1990’da kurulan “ulusal birleşme konseyi”, 1991’de birleşme programını kabul eder: “Çin anakarası ve Tayvan, Çin’in topraklarıdır; Çin ulusunun birleşmesine yardım etmek bütün Çinlilerin ortak görevi olmalıdır.” Tayvan seferberlik ve savaş halini kaldırır, müzakereler için vakıf, Çin; ilişkiler derneğini kurarak görüşmeler 1992’de karara bağlanır. İlişkiler 1992 konsensüsü olarak tarihe geçer.
Bu konsensüs üzerine 1993’de Singapur’da Koo-Wang görüşmeleri başlatılır,1994’de ilişkiler Lee’nin G. Doğu Asya ziyaret diplomasisi ve ardından Çin’de Tayvanlı turistlerin öldürülmesi sonrası yara alır. 1995’de Çin’in 8 önerisine Tayvan 6 görüş bildirir, ardından 1995 Koo-Wang görüşmelerinin ikinci turuna hazırlanılırken Lee’nin ABD ziyareti işi bozar. Çin buna tepki amacıyla Tayvan yakınlarındaki sularda füze denemesi, hava ve deniz tatbikatı başlatarak yeni bir boğaz krizi yaratır.
Bruney’deki zirvede ABD’nin Çin politikasını destekleyerek, Tayvan’ın bağımsızlığını desteklemediğini söylemesine rağmen geçmişte olduğu gibi el altından desteklemesi Çin açısından alışıldık şeylerdir. Ancak Çin, ABD’nin sözlerinin arkasında durması için tatbikata devam eder.
1995’de New York zirvesinde Çin ABD ile Tayvan konusunda bir uzlaşı sağlayamasalar da aralarındaki ilişkilerin devamına karar verirler. Tayvan’da Aralık 1995 parlamento seçimleri öncesi Lee’nin Japonya’daki APEC toplantısına katılmak istemesi, Tayvan’ın kendi füzesini denemesi ve karşı tatbikat yapması, DİP’in oylarını artırması üzerine Çin’in düzenlediği tatbikatın ardından ABD uçak gemisi Tayvan boğazından geçiş yapar. ABD üstü kapalı olarak Tayvan’a silah yardımına devam ederek bağımsızlık yanlısı politikasını destekler.
1996 başkanlık seçimleri öncesi Çin Tayvan’a karşı Fujian bölgesine yığınak yaparak füze atış denemelerini yoğunlaştırması üzerine ABD bölgeye iki uçak gemisinden oluşan donanmasını intikal ettirir. Çin; geçmiştekinin aksine ABD’nin nükleer tehdidine karşı koyacak gücünün olduğunu, ABD’nin Taypey yerine Los Angeles’le ilgilenmesini belirtmiştir. Çin’in ABD’ye Tayvan liderlerine vize verilmemesi baskısı yeni görüşmeleri getirir. 1997 New York zirvesinde Clinton ABD’nin tek Çin prensibini benimsediğini deklere eder. Zirve 1998’de bu kez Pekin’de yapılır.
Tayvan lideri 1999’da BM üyelik girişimleri yanında iki eşit devlet fikri yapılması düşünülen Çin-Tayvan görüşmelerinin iptaline neden olarak yeni Tayvan boğazı tatbikatının başlamasına sebebiyet verir. 1999’da Yeni-Zelanda zirvesinde ABD Tayvan’a silah satışını askıya alarak, Lee’nin düzeltilen ilişkileri gerdiğini, Çin’inde Tayvan’a yönelik güç kullanmaması konusunda uyarıda bulunur.
21. yy’da Çin ve Tayvan; 2000’lere gelindiğinde Çin ve Tayvan cephesinde önemli gelişmeler yaşanır. Hong Kong ve Makau Çin topraklarına katılır. Bu Pekin’in gücüne güç katarken Tayvan açısından olumsuz gelişmedir. 2000’lerden itibaren büyüyerek gelişen ekonomisini bölgesel konumdan küresel seviyeye taşıyarak 2001’de DTÖ’ye üye olur. Tayvan konusunu dondurarak ekonomik ivmesini yükseltmeye devam eder. Soğuk savaş dönemi ABD-Çin ittifakı Sovyet tehdidini sona erdirmiştir. Soğuk savaş sonrası ABD’nin ilan ettiği Yeni Dünya Düzeni ve askeri gücünü artırıp, NATO’yu genişletmesi ve ardından yaşanan Irak harekatı Çin gibi diğer ülkeleri tedirgin eder. Peşinden Huntigton’un ortaya koyduğu medeniyetler çatışması tezinin odağında Çin hedef gösterilir.
Çin-ABD ilişkileri bu gelişmeler ışığında çatışır. 1999 Belgrat büyükelçiliğinin ABD tarafından yanlışlıkla bombalanması 1995-96 Tayvan boğazı krizinin rövanşı olarak yorumlanır. Nisan 2001’de Doğu Türkistan üzerinde keşif uçuşu yapan Çin savaş uçağıyla ABD casus uçağının çarpışması ilişkileri tamamen gerer.(4) Bush yönetimi uzun bir süre Çin’in beklediği özür yerine üzüntülerini iletir. Haziran 2001 tarihinde Çin-Rusya önderliğinde 4 Orta Asya devletiyle birlikte Şanghay işbirliği Örgütü’nün kurulması safları belirginleştirir.

11 Eylül Saldırıları ve Çin’in Uluslararası Terörizme Karşı Politikası
11 Eylül sonrası Çin ABD’ye desteğini iletir. Yıkılan ikiz kulelerde 14 Çin firmasının olması nedeniyle Çin halkı da acıları paylaşarak, BM’nin terörizme kaşı çıkan kararlara aktif olarak katılacağını duyurur. Çin kendisi için terörist sayılan ama Batı ve ABD için tehdit oluşturmayan guruplarında uluslararası terörle mücadele komisyonu tarafından kabulünü ister. Çin yapılacak olan mücadele için politikaların BM’den çıkması hususunda uyarıda bulunur. Çokuluslu yapı yerine birkaç devletin yer alması, terör saldırılarına cevap verilirken ”haklı savaş” kurallarının gözetilmesini ister.
11 Eylül saldırısı “İslam-Batı ekseninde medeniyetler çatışması yerine hegemonyalar arasında bir mücadele anlaşılmalıdır” şeklinde düşünceler geliştirilir. ABD birliklerinin Körfez savaşı sonrası Ortadoğu’da askeri varlığını devam ettirmesi gibi El-Kaideyi bahane ederek Orta Asya’da Çin’i çevreleme politikası konusunda endişe duyar.
Çin, terörü 3 şer kuvvet; “terörizm, bölücülük ve kökten dincilik” olarak gruplandırır. Çin ABD’ye destek karşısında kendi terörle mücadelesine ABD’den destek verilmesini ister. İçsel yorumlarda ABD’nin bu saldırıyı hak ettiğini, ders olacağı şeklinde karşıt görüşler yer alır. 11 Eylül sonrası Çin’in Afganistan’a eğitimde, askeri ekipmanının bakım-onarımında, altyapıda desteğine karşılık; Doğu Türkistan bölgesinden gelen Müslümanların eğitilmemesini, barındırılmaması isteği basında işlenir.
Japonya’nın da ABD’ye destek vereceği açıklaması, Başkan Bush’un 2002’de Japonya’yı ziyaretinde Asya-Pasifik barış ve huzurunun merkezi olarak Japonya’yı göstermesi Çin’i endişelendirir. Japonya’nın Afganistan’ın yeniden yapılandırılmasına finans sağlaması gerekçesiyle ABD ile güvenlik-işbirliği alanını genişletmesi, Çin’in bölgesel çıkarlarına karşı tehdit olarak algılanır.
ÇKP Kongresi ve Gelişmeler;2002’de ÇKP Kongresinde Çin’in geleceği ve sosyalist ilkeler açısından önemli kararlar verilir. Yaşlı üyeler emekli edilirken yeni nesil bir lider Hu Jiantao partiye lider olur. Eski lider Jiang Zemin yeni döneme “3 temsil teorisi” ilkeler olarak sunar: 1) Sosyal üretim güçlerini parti üyeliğine almak, 2) Çin kültürünün muhafaza ve geliştirilmesi, 3) ÇKP’nin tüm halkı kucaklaması. Bu ilkeler sosyalist modernleşmeyi hızlandıracak kavram olarak adlandırılır.
Hu, 2003’te başkan, 2004’de Askeri komite başkanı olur. Çin anayasası kapsamlı olarak değiştirilir. Özel mülkiyet, özel sektör, sosyal güvenlik ve insan hakları güvenceye alınırken, üç temsil teorisi ve rejimin Çin tarzı sosyalizm olduğu belirlenmiştir. Çin’in uluslararası prestiji artarak, dünya ekonomisi ve politikası ile entegre yapı oluşur. Ekonomi inanılmaz büyüme gösterir, bilim, teknoloji ve askeri alanda atılımları, uzay çalışmaları batı tarafından “tehdit” olarak algılanır. Hu’da eski kuşak liderlerden farkı komünist yaklaşımdan çok özellikle Tayvan konusunda milliyetçi bir duruş sergiler.
Tayvan’daki Gelişmeler; Çin’de yaşanan gelişmelerin benzeri 2000’ler sonrası Tayvan’da ılımlı-muhafazakar hizipleşmenin Pan-maviler gurubu; birleşmeye sıcak bakan milliyetçi partililer. Pan-yeşil gurubu ise bağımsızlık yanlısı DİP’liler oluşturur. 2000’de bağımsızlık yanlısı DİP adayı Çen Şu-bian başkan seçilince Çin’le ilişkiler yeniden gerilir. Çin, Tayvan’a karşı savaşacak gibi güç geliştirerek psikolojik bir savaş başlatır. Bian’da seçildikten sonra partiden istifa ederek tüm Tayvan’ı kucaklar. Çen, yemin töreninde bağımsızlık üzerine vurgu yapmayarak Çin tehdidi olmadığı sürece tarihsel, kültürel ve etnik bağlar nedeniyle Çin’in bir parçası olduğunu vurgular. Ancak Çen’in 1992 konsensüsünü yok sayması ilk kriz sinyali verir.
2002’de Çin Başbakanı Cu Rongji, üçlü formül önermiş; “Dünyada tek bir Çin mevcut, Tayvan ve ÇHC eşit olarak tek Çin’e ait olup Çin’in egemenlik ve toprak bütünlüğünün bölünmezliği ifade edilmektedir.” Tayvan ise bunun bir şeyi değiştirmediğini, ÇHC’nin tek Çin’in meşru hükümeti olarak kendini gördüğünü iddia eder.
2004’e gelinen süreçte Tayvan’da kitlesel eylemler ‘Tayvan’ adının kullanılmasını isterken, Bian az bir farkla başkanlığı yeniden kazanır. Çin, Tayvan’daki gelişmeleri ihtiyatla izlerken, ABD; “Bir devlet iki sistem Tayvan’ın barışçıl yollardan Çin’le birleşmesi, Tayvan’ın bağımsızlık taleplerini değerlendirmeyeceklerini” belirtir. Çen Su-Bian 2006’da halkın talepleri yönünde referandum yaparak Anayasayı değiştirecekleri yolunda deklaresi Tayvan Boğazını yeniden alevlendirir.
Ayrılıkçılıkla Mücadele Yasası; Çin, Bian‘ın kışkırtıcı deklareleri karşısında 2005’te “Ayrılıkçılıkla Mücadele Yasası”nı kabul eder. Tayvan’ın bağımsızlık yönünde atacağı adımda askeri güç kullanacağını belirten Başkan Hu, savaş için hazırlık emri verir. Tayvan tepki gösterir.
ABD; Çin’i statükoyu bozmakla uyarır. Japonya; Çin ve Tayvan’ı, Asya-Pasifik barışını tehlikeye sokmamaları konusunda uyarır. Çin ise; Japonya ve ABD’yi Tayvan konusunun içişleri olduğu ve yabancıların müdahil olmamaları konusunda uyarır. 2005’te ÇKP’nin davetini Tayvan muhalif partileri kabul eder. Tayvan yönetimi; Tayvanlı muhaliflerin görüşmelerine sıcak bakmaz.
Sertlik Diplomasisi; Çin barışçıl yönü öne çıkarırken sert diplomasiyi de elden bırakmaz. 2005 Astana-ŞİÖ Toplantısında ABD’ye Orta Asya ve Afganistan’ı terk etme çağrısı yapar. Çin’li Generalin; Çin-ABD savaşının kapıda olduğu görüşleri gayri resmi olarak belirtilir.18 Ağustosta Çin-Rusya ortak tatbikatı ile Tayvan’a gözdağı verilir. Çin bölge ülkelerini de ittifakı içine alır. Pakistan 2006’da Çin’e destek ziyareti yapar.
Tayvan, 2006’da Çin’in sertlik politikası karşısında Çin’le barışçıl birleşme sürecini yürütmek için Guomindang tarafından 1990’da kurulmuş ‘Ulusal Birleşme Konseyi’nin’ görevine son vermesi bağımsız devlet için bir süreç addedilerek ‘Tayvan’ın Çin’den ayrılmayı aklından bile geçirmemesini’ söyleyerek 5 Martta Çin Başbakanı Wen ‘ayrılıkçı hareketleri’ ‘casus belli’ sayacağını açıklar. Tayvan’ın feshine karşın ABD, Tayvan’ın statükoyu bozmamasını ve kararı geri almasını istemişse de yaygın kanı ABD güvencesi altında Çin’e meydan okuduğu şeklindedir.

ABD’nin Asya Stratejisi
Kasım 2005 APEC-G. Kore toplantısına katılmak üzere bölgeye gelen Bush G. Kore, Japonya, Çin, Moğolistan’ı ziyaretleri esnasında Japonya’da Tayvan’ı Çin’in demokratik açıdan örnek almasını isteyerek, Tayvan’dan bağımsız bir yapı olarak bahseder. Tayvan konusunu yenilemesi Çin tarafından eleştirilir. Gezi ABD’li danışmanlarca fiyaskodur. Ardından 2006 içerisinde Afganistan, Pakistan, Hindistan’a gezisinde Hindistan’la stratejik ortaklık anlaşması imzalanarak nükleer teknoloji yardımı kararı verilir. ABD yönetiminin gezisi, Çin’i dengelemek ve kontrol etmek için stratejik bir program nitelendirilse de bu gezi üzerine Putin, Çin’i ziyaret ederek Tayvan’ın bağımsızlık girişimlerine karşı durur.

Ruslar’ın Tayvan’a Bakışı
Çarlık Rusyası Döneminde;1861’lerde başlayan ilgi 1874’de Japonya’nın ilhakına karşın Rus savaş gemisi Tayvan’ı ziyaret eder.1895’de Japonların Çin’i işgali sonrası Liaodong’u işgaline karşı çıkılır.1897-1900’lerde Ruslardan Tayvan’ın Japonlara karşı silahlı mücadelesine destek ister. Japonya’nın Çin ve Tayvan’la oyalanarak Rusya’nın bölgesel çıkarlarına hizmetinin ardından, Rusya’yı kontrolünün önüne geçilmesi: Rus politikası olarak adlandırılır.
Sovyet Döneminde;1920-30’larda Tayvan, Sovyetler tarafından işgale karşı bağımsızlık mücadelesi veren emperyalizmin bir sömürgesi olarak görülmektedir.1930’larda Sovyetlerin dikkatinden uzakta, Çin’le ilişkilerinin bozulduğu 1960’larda bile görüş aynıdır. Tayvan’ın soğuk savaş döneminde ABD’nin işgalinde bir yer olarak betimlenmesi vardır.
Soğuk Savaş Sonrası; Çin’in Tiananmen olayları nedeniyle yalnızlığa itildiği dönemde Sovyetler ziyaretlerle geçmiş soğukluğu telafi etmek ister. Sovyetlerin dağılma sonrası Tayvan’la yaşanan ilişkiler Çin tarafından dikkatle izlenerek, Jirinovski’nin ziyareti tepki çeker. Çin’in Tayvan Boğazında avantajlı duruma geçmesi Rusya’nın çıkarlarına aykırı görülür. Bu inişli çıkışlı politikalar 2000’lerde Putin’le istikrara yönelir. Çin’le ilişkiler pekişerek Tayvan’ın Çin’e ait olduğu bildirilir.

Japonya’nın Çin ve Tayvan Politikası
II. Dünya Savaşı sonrası Japonların, ABD’nin bölgesel çevreleme politikalarına destek vererek 1951 Güvenlik Anlaşması uyarınca Çin’le ilişki geliştiremeyerek ABD müttefiki olarak Tayvan’a yönelir. ABD’nin Çin’i ziyareti sonrası 1972’de Tayvan’la diplomasiyi keserek Çin’i tanır. Tayvan’la kültürel ilişkilerini gayri-resmi olarak sürdürür. Japonya ve Çin, ABD’nin yanında Asya’da Sovyetlere karşı birleşik bir cephe oluşturur, sanayileşmesine yardım eder. Tianenmen sonrası Çin’i ilk tanıyan ülke olur.1992’de tarihte ilk kez Japon imparatoru Çin’i ziyaret eder.
Çin’in askeri gücünü geliştirmesi, 1995’teki nükleer çalışmaları Japonların tehdit algılamasına neden olur, Çin’le yolları ayrılır.1978 Sovyet tehdidine göre hazırlanan güvenlik anlaşması 1997 yılında gözden geçirilerek Doğu Asya Bölgesi ve Çin tehdidine göre yeniden şekillenir. ABD Asya-Pasifik Bölgesinde G.Kore-Tayvan-Japonya’nın oluşturduğu ASEAN ile çevreleme politikası yürütür.
1990’ların sonunda oluşan Asya Krizi G.Kore-Japonya’yı etkilerken, Çin yeterli döviz rezervi nedeniyle krizden karlı çıkar. Yeni yatırımlarla atılım gösterir. ABD’nin çevreleme politikasından olumsuz etkilenen yapı kriz sonrası bu kabuğun kırılmasına neden olur. 1998’de Çin’in Japonya, ABD-Clinton’un Çin ziyaretlerinde ‘üç hayır’ güvencesi alınmıştır.
Japonya 2000’ler sonrası kolektif güvenlik yerine bireysel güvenlik yapılanmasına gider. II. Dünya Savaşı sonrası düzenli ordu bulundurulmasını yasaklayan anayasa maddesinin değiştirilmesi gündeme gelir.‘Yeni Savunma Programı’ 2005’te yürürlüğe girer. Japonlar ilk kez orta vadede ÇHC ve K.Kore’yi ana tehdit olarak deklare eder, geleneksel dış politika böylece yeni bir sürece girer. Çin savunma bütçesini 14,7 oranına çıkarırken, Japonlarda Tayvan ilişkilerini öne çıkarır.


SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME

1980’lerin sonunda Berlin Duvarı’nın yıkılışı ile çöken Doğu Bloku ile Çin’in de bu yıkıntının altında kalacağı beklentilerinin aksine uyuyan dev uyanarak bölgesel güç yapısını küresel düzeye taşır. Küresel güç ve aktörlerle Çin’in bu sıçramasını dikkatle izlerler. Çin’de çok kutuplu sistem üzerine 1986’larda başlayan tartışma 1990 sonrası iki kutuplu sistemin çöküşüyle uluslararası sistemin gidişatını ABD, Rusya, Japonya, AB ve Çin’den oluşacak çok merkezli bir sistem oluşacağı öngörülmüştür. Günümüz Çin dış politikasına göre her bölgesel güç kendi bünyesindeki kriz noktalarını kaldırdığında, ABD gibi küresel aktörlerin gerekçeleri ortadan kalkacaktır. Bu noktada Çin’in kriz noktası Tayvan’dır.
Çin’in dünya enerji tüketiminin %40’ını oluşturmaya devam etmektedir. 1990’ların ortalarından itibaren enerji güvenliği için ABD’nin kontrolündeki Ortadoğu bölgesinin risk taşıması üzerine İran, Orta Asya ve Hazar Bölgesi Çin için önemli stratejik alanlar olmuştur. Çin enerji güvenliği açısından İran’la işbirliği içerisinde strateji geliştirerek ‘Batı Asya Savunma Hattı’ projesi ile ABD’nin dikkatini İran üzerine çeker. Pakistan ve Myanmar’la askeri ortaklık kurarak Pakistan’ı Hindistan’ın karşısına nükleer bir güç olarak çıkararak Hint Okyanusu’nda tehdit olarak algılamış olduğu Hindistan’ı bu bölgeye yönlendirir. Diğer yandan Bengal Körfezi’ni Myanmar’la ortak askeri önlemlerle kontrol altında tutar. ŞİÖ (Şanghay İşbirliği Örgütü) aracılığı ile Orta Asya’daki kontrolü eline alarak bu ülkelere siyasi ve ekonomik destek verir. Bununla yetinmeyerek ABD’nin arka bahçesi Latin Amerika’da etki sahası oluşturur. Soğuk savaş döneminin sonlarına doğru askeri doktrinini değiştirerek “haklı savaş” doktrininden “sınırlı savaş” doktrinine geçiş yapar. Rusya ve İsrail’den önemli silah teknolojisi alarak 2000’li yıllarda nükleer caydırıcılık seviyesine ulaşır, uzay yarışında da kendini gösterir. Açık deniz filosu oluşturulma çabasını, hava gücündeki yenilikler takip eder. Kara birliklerinde ise, büyük ordular yerine etkin ateş gücü, hareket kabiliyeti yüksek ve hızlı uzman kuvvetlerin oluşturulmasına yönelinir. Avrasya coğrafyasındaki stratejik mevzileri kazanmak için bir süre yakın çevresindeki Tayvan gibi olumsuzlukları görmezden gelir.
ABD’nin 11 Eylül sonrası Afganistan ve Irak’a hedeflenmesi Çin‘in lehine gelişme gösterir. Bölge ülkeleri ve Rusya’yı yanına alarak ŞİÖ ile konumunu daha da güçlendirir. Irak konusuna saplanıp kalan ABD, avantajı Çin-Rusya eksenine kaptırdığının farkına vararak Gürcistan ve Ukrayna’da renkli devrimler yürürlüğe koyar. Ancak Orta Asya’da bu hareketler tutmaz. 2005 ŞİÖ-Astana zirvesinde ABD’nin Afganistan ve Orta Asya’dan çekilmesi istenerek Özbekistan’ın verdiği nota üzerine Hanabat üssü boşaltılır. Hindistan ve İran’ın ŞİÖ’ye gözlemci olarak katılımı ile Avrupa’ya bağlanan bir köprü olarak medeniyetler çatışması tezini çürüteceği vurgulanır.
ABD tüm bu gelişmelere karşı Çin’i Tayvan Japonya ve G.Kore ile çevreleyerek İsrail ile birlikte Tayvan’ı yüksek teknolojik silahlarla güçlü bir savunma sistemine ulaştırır. ABD raporu Çin’in askeri güç olarak ABD’yi tehdit ettiğini Çin’le aralarında çıkacak kriz ya da savaşın Tayvan nedeni ile olacağını öngörmektedir. 2006’da Tayvan’ın ulusal birleşme konseyini fesh etmesi Çin’in Avrasya coğrafyasından ve dünya politikasından uzaklaşarak Tayvan’a odaklanması amaçlanmıştır.
Sonuç olarak; Çin’in dünya politikasında egemenliğinin ilanı Tayvan’a endekslenmiştir. ABD’ye rağmen Tayvan’ın merkeze bağlanması Çin’in küresel ivmesi olacaktır. Böylece Çin’in süper güç olması için Tayvan sorununu ulusal çıkarları doğrultusunda çözmesi gerekmektedir. Tayvan, Çin’in dış politikasında küresel güç olması için en önemli ve tek etken konumunu günümüzde de sürdürmektedir.

Remzi KOÇÖZ

Dip not / Kaynakça:
(1) Barış ADIBELLİ, “Çin Dış Politikasında Tayvan Sorunu”, Ağustos 2006, İstanbul, Iq Kültür Sanat Yayıncılık, ss.343
(2) MGA 62. Dönem Müdavimi olarak “Kitap Özetleme Görevi” sonucu, 20 Haziran 2007
(3) “Yin-Yang Yasası; Dünya bütün aşamalarda, biri diğerinin içinde var olmakla birlikte (ataletin içindeki güç, gecenin içindeki gündüz, soğuğun içindeki sıcak vb.) bu iki halin (aktif ve pasif) bir almaşmasıdır. Çin geleneğinin diğer temelini oluşturan benzeşim ilkesine göre, insan fizyolojisinin de bu evrensel yasaya uyması gerekir; kalp ve solunum çevrimleri bunu kanıtlar. Bu nedenle hastalık bu temel ahenkte bir kopukluk olarak kabul edilir. Bir parçanın bilinmesi bütününde bilinmesini sağlayacağından hekim, hasta da fazla mı yoksa yetersiz mi yang olduğunu onun nabzını dinleyerek belirleyecektir; ardından, aşağıdaki sırayı izleyerek dengenin yeniden sağlanmasını en uygun tedaviyle seçecektir: ruhu tedavi etmek; bedeni beslemeyi bilmek; ilaçlar yazmak ve akupunktur uygulamak.” (AXİS 2000 Büyük Ansiklopedi, cilt.3, s.223)
(4) 2000 yılında Çin’e ait uçaklar Doğu Çin Denizi üzerindeki uluslararası hava sahasında ABD’ye ait RC-135 varlığı tespit etmiş; soğuk savaş süresince Tayvan’a ait 5 U-2 uçağını Çin hava sahasında vurmuştur. 2011′de Çin Hava Kuvvetleri’ne ait 2 adet Su-27 Tayvan’ın hava sahasına girmiş, olayın ABD’ye ait bir casus gözlem uçağını takip etme maksadıyla gerçekleştirildiği iddia edilmiştir. (http://www.remzikocoz.com)
Remzi KOÇÖZ

21 Ekim 2011 Cuma

KÜRESELLEŞMENİN UYANDIRDIĞI BİR DEV; ÇİN (II)

'Doğu felsefesi/düşüncesi, Batı felsefe tarihinin dışında kalan felsefe geleneklerini adlandırdığından Batılılar tarafından felsefe-dışı olarak görülmekle birlikte; mitolojik/mistik ya da gizemci/simgesel yanları olan bir felsefe geleneği olarak da değerlendirilir. Aslında Doğu bu anlamda, hem daha Batı felsefesi mevcut değilken felsefi derinlik açısından zengin bir düşünce tarihine sahipmiş hem de Batı felsefesinin geliştirilmesine katkı sağlamış. Doğu felsefesi çok farklı bakış açılarıyla, zenginliklerle doludur. Çin felsefesi de bu temeller üstünde üç koldan gelişmiştir: Buda Öğretisi -Çin Budacılığı özel bir nitelik taşımakla birlikte- temelde Hint felsefesinin malı olduğundan Tao Öğretisi ve Konfüçyüs öğretisi esastır. Çin felsefesinin ana temalarından, bütün geleneksel tedavilerin temel ilkesi olan Yin-Yang Yasası,(3) evrenin dolayısıyla da insanın dengesini belirler.’


SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ

Çin-Sovyet Yakınlaşması
Çin Mao önderliğinde batı emperyalizmine karşı Sovyetlerin başını çektiği sosyalist sistemi ve Marksist-Leninist ideolojiyi benimser. Ardından SSCB ile dostluk-işbirliği anlaşması yardım yanında Sovyet teknisyenlerine kapı açar, Çin’li teknisyenleri yetişmek üzere Sovyetlere gönderir.

Kore Savaşı
II. Dünya Savaşı sonrası bölgede Tayvan ve Kore sorunu öne çıkar. 1948’de Kore 38. paralelden itibaren ikiye bölünür. 25 Haziran 1950’de Kuzey Güneye saldırınca ABD, BM genel kurulundan Güney Kore’ye yardım kararı çıkartarak Türkiye’nin de bulunduğu 15 ülke ile birlikte operasyona başlar. Çin, ABD’yi 38. paraleli geçerse savaşa müdahil olacağını bildirir. 8 Ekim günü Çin’in “gönüllüler” adıyla kurduğu birlikler Kore’ye girer, 25 Ekim’de sıcak temas sağlanır. Çin ve Kuzeyi Sovyetler uçak ve silah yardımı ile destekler, sınırlar yer yer el değiştirir. 1951 Temmuzundan 1,5 yıl kadar süren ateşkes görüşmeleri sonuç vermez. 1952’de ABD’de Eisenhower başkan seçilirken 1953 yılında Stalin’in ölümü, ABD’nin nükleer kullanma tehdidi Çin’i 27 Temmuz 1953’de ateşkese sürükler. Çin’in Kore savaşına girişi 1971’e kadar BM kapsamında diplomatik ve ekonomik izolasyonunu getirir.

ABD’nin Tayvan Politikası
Sovyetlerin Çin desteğine karşılık ABD ise Tayvan’a yardım eder. ABD için Tayvan Pasifik’teki deniz üstünlüğü açısından önemlidir. ABD 1954’de Tayvan’la güvenlik anlaşması imzalar. 1955’de BM’den Tayvan Boğazının tarafsızlığı ve iki Çin devletinin varlığını savunmasına ÇHC; tek temsilci kendisinin olduğunu yineler. 1955-56’da Cenevre görüşmeleri Tayvan karşı çıksa da devam eder. 1960’lara gelindiğinde Tayvan, Çin’deki huzursuzluğu bahane ederek ABD’den Çin’e müdahale için destek talebi sonuç vermez. 1961’de Kennedy yönetimi Tayvan’ın taleplerini incelemeye alır.

Çin’in Tayvan Politikası
Çin’in,1949’da Kuemoy ve Penghu adalarını işgali başarısız olur. Aslında Çin Kore savaşı öncesi Tayvan’ı işgale hazırlanırken Kore savaşı işi sürüncemeye bırakır. Tayvan, Çin’in Kore’ye güç göndermesini fırsat bilerek 15 Temmuz 1953’de 10 bin askerini Çin karasına çıkartır. Tayvan 3 bin askerini kaybederek geri çekilir. 27 Temmuz’da Kore savaşı ateşkes ilanı ile son bulur.

Tayvan Boğazı Krizleri (1954-1958)
1954’de Tayvan, Kuemoy ve Mazu adalarını silahlandırarak Çin’in Tayvan’ı işgaline karşı bir set oluşturunca Tayvan boğazı krizi çıkar. Çin, adaları bombalayıp karşılık vererek çatışmaya girer. ABD nükleer tehdidi ile Çin saldırılarını durdurarak, 1955’de Tayvan sorunu yeniden dondurulur. Çin Tayvan’la ilgili olarak savaş dışında ikinci yol olan “barışçıl bir şekilde Tayvan’ın Çin’le birleşmesi” konusundaki görüşleri karşılık görmeyince Çin bu kez askeri seçeneğe yönelir. 1958’de Fujian bölgesine askeri yığınak Şiamen demiryolunun tamamlanması ile yoğunlaşır. Mao, “ileriye büyük hamle projesi” ile Çin’i sosyalist toplumun en üst aşamasına taşımak için savaşın olumlu işlev taşıyacağı görüşüyle Kuemoy adasını bombalatır. Tayvan boğazı krizi ikinci kez tırmanır.
Japonya’daki Çin bayrağının tahribatı ilişkileri gerer. Irak’ta Abdülkerim Kasım liderliğinde askeri darbe sonucu kurulan hükümet sosyalist bloğa yönlenir. ABD’nin Lübnan’a, İngilizlerin Ürdün’e çıkmalarına Çin tepki verir. Kuemoy adasının bombalanması da Irak’a destek niteliğindedir. Sovyetlerin denizaltı ve uzun dalga radyo frekansı projelerinin Çin tarafından soğuk karşılanması krize yol açar. Bu arada Kruşçev’in ziyareti Sovyetlerle krizi sorgular. Çin, Sovyetlerin kendi üzerinden nüfuz alanının genişletmesini istemez.
Sovyetlerin Tutumu; Tayvan boğazı krizi ABD-Çin-Sovyet diplomasi trafiğini yoğunlaştırır. Sovyetler, ABD-Çin arasında mekik dokuyarak ABD’nin bölgeden uzak durmasını ve Tayvanlılara çağrı yaparak ABD’nin Çin halkını bölmelerine izin vermemelerini ister. Sovyetler, ABD-Çin savaşına ilk etapta katılmayarak ABD’nin Çin içerisine ilerlemesi durumunda nükleer kullanma dahil çatışmaya girecektir. Soğuk savaşın Asya’da önemli krizleri arasında 44 gün sürer. Sovyetler Çin’e Tayvan’ı tanıyarak elde etme önerisini Çin reddederek, Sovyetlerin “barış içinde bir arada yaşama” adı altında Çin’i ABD’ye kurban edebileceğini düşünür.

Çin’e Karşı Örtülü Operasyonlar
1950 sonrası ABD bölgedeki istihbarat çalışmalarını askeri yapıdan arındırır, yeni kurulan CIA’nin kontrolünde örtülü operasyonlara bırakır. Üs olarak Tayvan kullanılır. 1952’de “özel kuvvetler” gerilla savaşı verecek şekilde yetiştirilir. 1960 sonrası Çin-Sovyet anlaşmazlığının ardından ABD’nin Tayvan’la Çin’e karşı örtülü operasyonları 1966’daki Vietnam kaosuna kadar devam eder.
Burma Operasyonu; Çin-Hindi’nde 1948’de bağımsızlığını ilan eden Burma’da Çin’in etkinliği yanında, ABD ve Tayvan’ın Çin’e karşı çalışmaları ağırlık kazanarak, Çin’in çevrelenmesi hedeflenir. Kore savaşına destek veren Çin’in bölgesel etkinliğini kırmak için Burma’dan Çin’e yönelik geçişlerle örtülü operasyonlar gerçekleştirilse de etkisiz kalır. Tayvan BM kararı gereği Burma’daki güçlerinin büyük bölümünü çekse de, Çin’e yönelik eylemlerini gizlice sürdürür. 1960’ların sonunda bu guruplar faaliyetlerini sonlandırarak uyuşturucu ticaretine yönelir.
Tibet Direnişi; Tibet’in Çin merkezi hükümet egemenliğine alınması 1951’de Dalay Lalama tarafından imzalanırken başlayan Tibet direnişi ABD-Tayvan desteğinde 8 yıl sürdürülerek, Çin-Hint ilişkilerinin bozulması amaçlanmıştır. 1962’de çıkan Çin-Hint savaşında Tibet direnişi ortamı değiştirir. 1964’de Çin’in Vietnam savaşına dahil olması Tibet direnişini sona erdirerek anlaşmaya varılır.

Tayvan ve Vietnam Savaşı
Sovyet ve Çin desteğinde bölgede gelişen komünizmin yayılmasını önlemek, G. Vietnam’ı G. Kore ve Tayvan gibi etki dışında bırakmak için ABD, K.Vietnam’a savaş açınca, Çin savaşa müdahil olur. Tayvan lideri savaşın K.Vietnam ve Çin’e taşınarak bu ülkelerin işgalini istemesine rağmen ABD, Tayvan boğazında ikinci cephe açılmasına olumsuz bakar. Tayvan’ın ısrarı Çin’in nükleer gelişmesinden duyduğu kaygıdır. Çin 1964’de ilk atom bombasının ardından termo-nükleer silahlar üzerinde çalışma geliştirir. ABD, 1973’de Vietnam, bölge ve Tayvan’dan da askerlerini çeker.

Çin’in Diplomatik Tanınma Sorunu
1949’da ÇHC ilanına rağmen Kore savaşının çıkması ve Çin’in bu savaşa dahili izalasyonu getirir. Kore savaşı ardından bölgedeki diğer yaşanan çatışmalar Sovyet-Çin desteğinde komünizmin yayılmasını, 1960 sonrası ise Çin, Sovyetlere alternatif olarak Maoizmi kalkınma modeli olarak sunar.
1970’de Arnavutluk, Tayvan yerine Çin’i BM’ye önerse de çoğunluk sağlanamaz. Sonraki süreçte Kanada’nın ardından diğer ülkeler Çin’i tanır. 25 Ekim 1971’de Çin BM’ye üye olurken Tayvan üyelikten düşürülür. 15 Kasım 1971’de Çinli temsilciler ilk kez BM genel kuruluna katılır.
Türkiye’nin ÇHC’yi Tanıması; Türk-Çin ilişkileri 1925’lerde başlar. 1929’da o zamanki başkent Nancıng’te Türk büyükelçiliği açılır. 1930’larda Japonlara karşı verilen savaşta, Çang Kay-şek’in milliyetçi politikalarında, komünistlerin direniş ve Japonlara karşı savaşlarında M. Kemal ve Türk Ulusal Kurtuluş Savaşının örnek alındığı bilinmektedir.
II. Dünya Savaşı sonrası Türkiye’nin batı bloğunda Kore’ye asker göndererek Çin kuvvetleri ile savaşması, ÇHC’den uzaklaşarak yerine Tayvan’la ilişkilerin geliştirilmesi yolunda ABD politikası güdümünde devam eder. Türkiye ÇHC’yi 5 Ağustos 1971’de Paris büyükelçiliğinde düzenlenen bir törende (o dönem ki muhalefet tarafından bu durum eleştirilse de) tanır.
Tayvan’ın Sovyetler Kartı; Sovyet-Çin ilişkilerinde yaşanan gerilim, Çin-ABD ve Sovyet-Tayvan ilişkilerinde gelişme yaratır. 1968’lerde Sovyetler BM genel kurulunda iki Almanya gibi iki Çin üyeliğini işaret eder. Ardından Tayvan, Bulgaristan ve diğer sosyalist ülkelerle ilişkilerini geliştirme yolunu dener. Sovyetlerin asıl amacı Japon egemenliğindeki Pasifik’te Tayvan’ın üs konumundan yararlanarak deniz gücünü artırmaktı. Ancak bu ilişkiler 1978’de yeniden soğur.
Çin-ABD Diplomatik İlişkilerinin Kurulması; Çin’in BM’de tanınmasının ardından ABD Çin topraklarında Çin’e karşı ayaklanmaların yararlı olmadığına kanaat getirerek Şubat 1972’de Nixon başkanlığında Çin’i ziyaretinde örtülü operasyonlardan vazgeçtiğini açıklayarak birlikte Şanghay bildirisi imzalanır. Ardından diplomatik ilişkilerin 1976’da kurulacağı sözü Nixon tarafından verilir.
Carter’in danışmanı Brzezinski Sovyetleri dengelemek için Çin’le görüşmeleri yoğunlaştırarak 1 Ocak 1979’da kurulan diplomatik ilişki sonucu 2. Şanghay bildirisi imzalanır. ABD artık Çin’i meşru hükümet olarak tanımakta, Tayvan’la diplomatik ilişkileri keserek, karşılıklı güvenlik anlaşmasından çekildiğini; kültürel, ekonomik ve diğer alanlardaki ilişkilerini devam ettirmek için yeni yasal düzenleme yapacağını ilan eder. ÇHC’de meşru hükümetin kendisi olduğunu, Tayvan’ın Çin’in bir parçası olarak anakarayla birleşmesinin iç sorunu olduğunu ilan eder. ABD’nin yeni düzenleme girişimi Çin’i rahatsız etse de ilişkilerin gelişmesi nedeniyle görmezden gelinir. Ancak ABD 1982’de Reagan yönetiminde Tayvan’la ilişkilerini askeri yardım konusunda yeniden geliştirir. Çin ise ABD’ye müttefik olarak Afganistan’da Sovyet karşıtı bir politika izleyerek ABD’ye destek verir.

Çin’deki İç Gelişmeler
1976’da Mao’nun ölümü sonrası Hua Guofeng ÇKP başkanlığına, 1977’dede Merkezi askeri komitenin başına getirilince radikal unsurlara karşı savaş açar ve kültür devriminin sona erdiğini açıklar. 1978’de anayasa ile devrimci komiteler kaldırılır. Kültür devriminin mağduru öğretmen ve aydınlara itibarları geri verilir. Modernleşme (sanayi, bilim, teknoloji, tarım ve orduda) kampanyası başlatılır.
1977’de parti başkan yardımcılığına getirilen Deng Şaoping 1981’de Hua’nın görevlerini devralarak Mao dışında geçmiş gelişmelerde karar sahibi olan, 35 bin insanın ölümünden sorumlu tutulan dörtlü çetenin yargılanarak ceza almasını sağlar.
1982’de anayasa tekrar yenilenir: Komünler kaldırılarak kapitalist gelişmeye sınırlı izin verilir. Parti başkanlığı sekreterliğe dönüşür. Tek tip elbise, Şiu-şi öğlen tatili kaldırılarak toplumsal hayatta değişiklikler yapılır. Orduda rütbe sistemi getirilir. Devlet ve parti görevleri ayrılır. Marksis-Leninist ilkeler geçersizleşir. 2000’lere doğru Tayvan’ı alarak gelişmiş, modern bir devlet olmasını hedefler. (Sürecek…)
(http://www.remzikocoz.com)
Remzi KOÇÖZ

10 Ekim 2011 Pazartesi

KÜRESELLEŞMENİN UYANDIRDIĞI BİR DEV; ÇİN

‘Türklerin Orta Asya bozkırından denize çıkışını set çekerek önleyip kuzeyindeki tehlikeyi batıya yönlendiren, imparatorluklardan halk cumhuriyetine, oradan da sosyalist-kapitalist karışımı ekonomik-politik bir sentezle bugünlere ulaşan Çin; bir yandan 10 binlerce insanını depremde yitirip diğer yandan Olimpiyatlara ev sahipliği yaparken - kotalarla durdurulmaya çalışılan ve Çin istilası/ablukası olarak adlandırılan- ekonomik gelişmeler dışında da 2000’li yıllara yani 21. yüzyıla damgasını vurmuştur.
Çin’in tarihteki önemi yanında soğuk savaş sonrası yaşanan süreçte, uyuyan dev uyanarak bölgesel güç yapısını küresel düzeye taşıyarak önemini daha da artırarak gelmiş olduğu nokta daha da önem arz etmektedir. BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesinden biri olurken, milliyetler mozaiği olarak da dünya nüfusunun beşte birini oluşturmakta… Bayrağındaki büyük yıldızın Çin halkını, diğer dört yıldızın ise Mançuryalılar, Moğollar, Tibetliler ve Müslüman Uygur Türkleri temsil ettiği belirtilir. Tibet Sorunu, Doğu Türkistan/Sincan-Uygur Türkleri Sorunu içsel sorunları olarak yer alır.
Son yıllarda Küreselleşme çerçevesinde gelmiş olduğu aşamayı, bugünden yarına yakalamış olduğu “Çin mucizesi” olarak adlandırılan çizgiye gelinen süreci “Yeni Dünya Düzeni” perspektifinde –kâğıt, yazı, barut, pusula ve de matbaayı bularak siz yokken ben vardım demeye getirdiği- tek dişi kalmış canavar Batı Uygarlığının gelişmişliği karşısında Doğu Uygarlığını yeniden diriltmeye/ateşlemeye çalışmaktadır.’

Bu çerçevede, Çin’in dış politikasında “Tayvan Sorunu”nu inceleyerek -ortaokul/lise dönem ödevlerindeki kitap özetlerinin 30 yıl sonrasında- yapmış olduğum bir kitap(1) özetini(2) paylaşmak istedim…

Kitap Hakkında Genel Bilgiler
Çin’in tarihsel perspektiften bakılarak günümüze kadar gelişimini, bu gelişiminde yaşanan büyük olayları, savaşları, krizleri anlatırken üzerinde kapsamlı olarak durulan Çin’in güneyindeki Tayvan adası ile yaşadığı ve yaşamakta olduğu sorunlardır. Küreselleşme olarak adlandırılan coğrafi keşiflerle birlikte Portekizliler, Hollandalılar, İngilizler, Fransızlar, Japonlar, Amerikalılar ve Ruslar bu bölgeyi yönetmiş, nüfuz alanı olarak kullanmış ya da günümüzde kullanmak istemektedirler.
ABD gelecekte kendisini özellikle askeri yönden zorlayacak; küresel güç olması muhtemel Çin’i kontrol altında tutmak için çevreleme politikası ile medeniyetler çatışmasını ortaya sürmekte olduğu, bu bölgedeki Tayvan’ın ve Çin’le sorunlarının varlığının nerelerden nereye geldiği ve önemi ile ilgili gelişmeler anlatılmaktadır.

Giriş
1995-96 Tayvan Boğazı krizinden sonra 2004’de Başkanlığa yeniden seçilen Çen Şui-Bian’ın “2006 yılında Tayvan’ın bağımsızlığı için yeni Anayasa ve Referandum” açıklaması Asya-Pasifik’te tansiyonu yükseltir. Çin’de buna tedbir olarak Mart 2005 tarihinde “Ayrılıkçılıkla Mücadele Yasası” çıkarır. Dünya kamuoyunca tepki gösterilse de bu yasanın arkasında duran Çin’e karşı bu kez Tayvan Tayvan-Çin birleşimini yürüten “Ulusal Birleşme Konseyinin” görevine son verir. Çin 2006’da ayrılıkçı hareketleri Savaş nedeni sayacağını açıklarken ABD’de duruma müdahil olur. Tayvan’ın bağımsızlık arayışlarının arkasında ABD’nin olduğu gözlenmektedir. Soğuk savaş sonrası Çin-Tayvan gerilimin devamı ABD-Çin savaşına dönüşebilir. ABD askeri güç olarak kendine Çin’i rakip görmektedir.
Tayvan’ın soğuk savaş sonrası Çin açısından tehdit kaynağı oluşturması dikkat çeker. Bir başka dikkat çeken konu Kıbrıs sorunu nedeniyle Türk diplomatların Tayvan’ı model göstermeleri Çin’in tepkisini çeker.
TARİHSEL PERSPEKTİFTE TAYVAN

Etnik Yapı
“Tayvan”, Çince “büyük koyla çevrilmiş büyük düzlük” anlamı taşır. Yüzölçümü 36.000 km2, nüfusu 22 milyon (2003). Başkent Taypey olup Kaohsiung, Tayçung önemli liman kentidir. Nüfusu 4 ana etnik gruptan oluşur. Aborjinler, Fukyenliler (Tayvanlı Çinliler), Hakleng ve Çinliler (Anavatandan)
a) Aborjinler: Binlerce yıl önce Güney Çin Denizi ya da Güney Doğu Asya’dan geldikleri sanılır. Dilleri Bahasa, Endonezya ve Malezya diline çok benzer. Kültürleri Güney Doğu Asya benzeridir. Adada 10 köklü Aborjin ailesi mevcut. Çoğu adanın ortasındaki dağlık alanda yaşayıp, Çinliler gelmeden önce düzlükte yaşarken tarımla uğraşırlarmış. Çin kültürünü benimsemiş olsalar da geleneksel yaşamları ile Amerikan yerlilerine benzetilir.
b) Çinliler: İki göç dalgası ile gelmişler. İlk gelenler ya korsanlık ya da tüccar, Balıkçılık ve Tarımla da uğraşırlarmış. İlk göç 14. yy.da ikinci göç dalgası 17. yy’da yaşanır. Anavatandan gelen Çinliler daha önce gelenleri iç bölgelere dağlık alanlara püskürtüp düzlüklere yerleşerek 19. yy’da ada nüfusunu yarılarlar. 1949 yılında komünistlerin, milliyetçileri yenmeleri üzerine 1,5 milyon Çinli asker Tayvan’a kaçar. Bugün Tayvan nüfusunun %14’ü anakaralı, %84’ü Tayvanlı, %2’si Aborjinlilerden oluşur.

Tayvan’ın Siyasi Tarihi
MÖ 239’da Han Hanedanlığının çökmesi üzerine Güney Çin yöneticisi Vu, Tayvan’la ilgilenir. 11. yy’da anakara da sıkıntılar nedeniyle Çinliler anakara dışında arayışa geçerler. 13–14. yy’da Moğol Yuan Hanedanlığı adayı ele alır. Bunun üzerine Çin İmparatorluğu ada üzerinde hak iddia eder. 17. yy. ilk çeyreğinde Ming Hanedanlığı Mançuların saldırılarına dayanamaz. Mançular 1644’de Çing Hanedanlığını kurarlar. Adaya göçler artar. Ming Hanedanlığına azlık olanların muhalefeti anakaradaki Mançuları rahatsız eder.
a) Avrupa’nın Tayvan’ı Keşfi;1517’de Japonya’ya giden Portekiz gemisi Tayvan boğazından geçerken güzel ada anlamına gelen “Formoza” olarak adlandırdıkları Tayvan’ı keşfederler. Daha sonra tüm Avrupalı gemilerin geçiş güzergahı olur.
b) Hollanda Hakimiyeti; Portekiz ve İspanya’nın bu bölgedeki hâkimiyetine 1579’da Hollanda, Britanya ile ittifak yaparak son verir. Hollanda G. Doğu Asya’daki hükümranlığını 1627’de Tayvan’a ayak basarak 40 yıllık sömürge yönetimi sürdürür.
Hollanda yönetimindeki Tayvan’ın stratejik Çing imparatorluğuna karşı direniş için uygun bir yerdir. Asiler ve Ming yandaşları 1662’de 38 yıl süren Hollanda hükümranlığına son vererek Tayvan’a hakim olurlar. Koşinga’dan sonra oğlu Çeng adadaki hanedanlığı sürdürür. Mançular 23 yıllık Çeng Hanedanlığına son vererek 1683’de adayı Çing İmparatorluğuna katarlar.1895’e kadar ada Çin tarafından yönetilir. Adada kötü yönetim nedeniyle 15 büyük ayaklanma yaşanır.
1800’lerde Batı ülkelerinin bölgedeki ticareti nedeniyle Tayvan’ın önemi artar. 1850’ler sonrası ABD ticari ofis ve konsolosluk açar. 1869’larda Çin’den sürgün edilen memurlarla yönetilir hale dönüşür. 1880’de Çin’in güney bölgesine adadaki isyancıların girişimi 1884’de Çin’in adaya önem vermesine, buraya ağırlık vermesine ve iyi yönetim kurmasına neden olur. Vali Liyu iyi işler yapar.

Japonların Gelişi
Çin-Japon Savaşı; Tarihsel kökleri eski olan Doğu Asya’nın iki gücü birbirlerinden çok etkilenmişler. Japonlar idari sistemden mimariye kadar Çin’den etkilenmişler. Çinlilerde Japonya’yı ticari alan olarak görürler. 1281’deki Japonya’yı istila harekatı fırtına nedeniyle başarısız olur. Ardından Japonlar Ming Hanedanlığı döneminde Çin’in zengin bölgelerine saldırarak zarar verirler. 1597’de Çin’in himayesindeki Kore istila edilse de 1598’de boşaltılır. Kore işgali Minglerin karşısında Mançuların güçlenmesine neden olur. 18. yy’da Japonya feodal sistemini yıkarak reformlarla Avrupa gibi yapılanma siyaseti izler. Çin’le zaman zaman anlaşmış olsa da 1876’da Tayvan’ı birkaç Japon’un öldürülmesi karşılığında tazminat olarak alır ve 1885’de Kore’de ulusal çıkarları olduğunu ilan eder.
Japonya, Avrupalı devletleri kendine örnek alarak sömürge politikası benimser. Kore’nin soya fasulyesi ve ormanları Japonlar için hayati önem taşır. 1875’de Kore merkezli Çin-Japon savaşı sonrası 1894’de Japonların Çin’i Seul ve Pyongyang’da yenerek Mançurya-Pekin’e doğru yürür. Çin’in 3 kez barış önerisine rağmen Japonlar yürüyüşüne devam ederken Tayvan’ı da ele geçirirler.
(Çinliler Japonlar için aşağılamak amacıyla “cüce” kavramını kullanırlar.)

Şimonoseki Anlaşması
Savaşın sonlarına doğru Li Hong-çang’ın başkanlığından 100 kişilik Çin barış heyeti Japon Honşu adasındaki Şimonoseki kentine gelir. Li, “her iki ulusun ortak paydalarının Asyalı olduğunu, Avrupalı beyaz ırkın, sarı ırka üstünlüğü şeklinde gelişen sömürgeci emperyalistleri bu bölgeden çıkartılmaları için birlikte çalışmaları gerektiğini” belirtir. Japon heyetine başkanlık eden Ho ise Çin’e farklı bir şey önerir: “Çin’de reform süreci başlatın.” Li’de “reformun kısa sürede güç olduğu” yanıtını verir. Sonuç olarak Çin’in Batıya karşı ittifak teklifi Japonya tarafından ciddiye alınmamıştır. Bu görüşmeler esnasında diplomatik trajedi yaşanır: Li, bir Japon genci tarafından yaralanır. Japonya, Çinlilerden özür diler, Pekin’e yürüyüşü geçici durdurarak ateşkes ilan eder.
Japon heyetinin 11 maddelik metnini Çin Heyeti ağır bulur. Japonya metni değiştirerek sert bir üslupla yeniden Çinlilere sunar: Japonya Kore’nin tarafsızlığını reddederek, Kore’nin bağımsızlığını Çin’in tanıması gerektiğini belirtmiş. Savaş tazminatında 1/3 oranında bir indirim yapıp, Mançurya’dan talep edilen topraklara sınır getirilerek, Tayvan ve Peng-hu adası özellikle talep edilmiştir.
1895’de iki ülke arasında Şimonoseki Antlaşması imzalanır. Tepkiler olsa da Mançurya ve Pekin kurtulmuştur. Bu anlaşma sonrası Fransa, Almanya, Rusya Japonya’yı savaş gemileriyle taciz etmiş ve“15 gün içinde Liadong yarımadasını boşaltarak Çinlilere devretmesi” konusunda nota vermiştir. Bu durum, Japonların, Çin’i işgali ile endişelenen Rusların Uzakdoğu’daki çıkarlarına hizmet ederken, 1897’ye gelindiğinde birçok batılı devlet Çin’den imtiyaz elde etmişlerdir.

Tayvan’da Japon Hakimiyeti
Japonlar, Tayvan’ın ele geçirilmesi ile bölgesindeki deniz hakimiyetini ele geçirerek güç elde edecektir. Anlaşma öncesi Peng-hu adaları işgal edilir. İngiliz ve Fransızların tepkilerini görmezden gelir. 1895’de ilan edilen Tayvan Demokratik Cumhuriyetinin bağımsızlık bildirgesi adanın işgalini önleyemez. Tayvanlıların Japonlara direniş göstererek savaşmalarına rağmen Kasım ayı içinde ada tamamen Japonların eline geçer. Peş peşe gelen isyanlar sonucu valiler sık değişir.
Japonların adada ilk uğraşlarının başında afyon içiminin yasaklanması gelir. Tayvan bankası kurularak 1904’de ilk banknot çıkarılır. 1907–12–13–15 yıllarındaki isyanların en kapsamlısı 1915 Tapani ayaklanması da kanlı bir şekilde bastırılır. Ancak bu isyan sonrası Tayvanlılar silahlı mücadele yerine örgütlü sivil mücadele olan siyasi mücadeleyi başlatırlar. Japonya’daki Tayvanlı öğrencilerin oluşturduğu “Aydınlanma topluluğu”(1918), zamanla “Yeni Halk topluluğu”(1920), “Tayvanlı gençler derneği” adını alarak ilk yayın organları “Tayvan Gençliği” dergisi(1922), “Tayvan” adı ile aylık ve haftalık dönüşümler sonrası “Yeni Tayvan Ming Pao”(1930) adını alarak günlük gazeteye dönüşür.
Dilekçe Hareketi; Tayvan yayın organlarında Sömürge kanunlarına karşı imza ve dilekçe kampanyası, Japonya’daki Tayvan topluluğu ayrı bir Tayvan yönetimi kanunu çıkarılması ve Tayvan parlamentosu kurulması yolunda 1921-1934’lerde yapılan 14 başvurusu sonuçsuz kalır.
Tayvan’a Komünizmin gelişi; 1921’de Çin, 1922’de Japon komünist partilerini takiben Tayvan komünist partisi 1928’de Şanghay’da kurulur, 1931’de tüm üyeleri tutuklanır.
Buşa Hadisesi; 1930’da Buşa ilkokulunda atletizm yarışları esnasında silahlı Aborjinlerin baskını sonucu Japonlar yanında birçok Tayvanlı yanlışlıkla öldürülür, hükümet binaları 3 gün işgal edilir. Ardından vali tarafından seferberlik ilan edilerek yüzlerce Aborjin öldürülür. 1931’de bu kez ikinci Buşa hadisesinde diğer kabileler Aborjinlere saldırarak yüzlercesini öldürür.

Çin’deki Gelişmeler
Mançu hanedanlığının hüküm sürdüğü Çin’de Şimonoseki anlaşmasıyla Japon yayılmacılığı karşısında Çin halkının küçük düşürüldüğü, ardından batılıların, Britanyalıların sömürge anlayışlarına karşın milliyetçi akımların yayılmaya başlandığı görülür. İmparatorluk halkın ve dış güçlerin reform taleplerini ağırdan alır. Ancak iki Alman misyonerin öldürülmesi sonrası imparator tarafından başlatılan 100 gün reform hareketi ana-imparoriçe ve ordu tarafından bir ay geçmeden kesilir. Ardından boksör ayaklanması “Çingi devir, yabancıları yok et” parolasıyla yola çıksa da “Çingi koru, yabancıları yok et” parolasına dönüşür. 1900’de batılı güçlerden oluşan kuvvetler boksörler ayaklanmasını bastırarak zaferlerini ilan eder. 1901’de batılılarla imzalanan anlaşma Şimonoseki anlaşması gibi onur kırıcı ve tazminat yükümlüdür. Bu savaş Mançu hanedanlığının hem içeride hem de dışarıda güçsüzleştiğinin göstergesidir. 1895’de Dr. Sun Yat-sen öncülüğünde ortaya çıkan cumhuriyetçi akım 1911’de çıkan askeri isyan sonrası gelişmelere yön verir. İsyan büyüyerek 1912’de 2000 yıllık Çin imparatorluğunun sonunu getirir, Cumhuriyet’e geçilir. Son imparator Pu-Yi tahttan indirilerek, Yüan Şih-kay cumhurbaşkanı seçilir. İmparatorluk sonrası kurulan cumhuriyet asker, sivil arasında el değiştirerek, Yüan ve milliyetçilik, demokrasi ve sosyalist çizgiler taşıyan Dr. Sun‘un ölümü sonrası ulusal devrimci ordunun başkomutanı olan Çang Kay-şek liderliğinde1925’te milliyetçiliği benimser.
4 Mayıs Hareketi; I. Dünya Savaşı sırasında -Japonya’nın işgalindeki toprakları kurtarırım amacıyla- Japonların müttefiki Almanlara savaş açarak Fransa’ya asker gönderir. Savaş sonrası yayınlanan Wilson prensipleri, 1840’lardan bu yana Japonya ve batılı devletlerin Çin üzerindeki tahakkümlerinin sona ereceği yolunda sevinç yaratır. Öncesinde Pekin-Japon gizli anlaşması, arkasından Japonya-ABD arasındaki Çin’in nüfuz alanı olarak gizli paylaşımı anlaşmaları yapılır.1919’da başlayan Paris konferansındaki vaatlerin yerine getirilmeyeceğini öğrenen Çinliler hayal kırıklığına uğrar. Bu olumsuzluklar atmosferinde Çin yeni yolculuğuna çıkacak fikirlerin serpilmesine meydan verir. 1917 Rus devrimi Çin’i etkiler. Bir yandan Konfüçyüs ilkelerine karşı çıkan gençliğin Marksizm’e sempatisi 4 Mayıs’ta Pekin hükümeti ve Japonya’ya karşı büyük bir öğrenci gösterisine dönüşerek halkın desteğini alarak birleşik bir cephe ortaya çıkar. Bunu okul boykotları takip eder. Çin hükümeti geri adım atarak Versay anlaşmasını imzalamaz. 1919’daki bu yurtseverlik hareketi kitlesel yapıya dönüşerek, Çin’de Marksizm’in temelini oluşturur.
Milliyetçi Partinin (Guomindang) Kuruluşu; Milliyetçi parti 1912’de Sung Ciao-cen ve Dr. Sun Yat-sen tarafından kurulur. İçerisinde milliyetçilerden radikal solculara kadar birçok düşünceyi barındırır. 1923’de SBKP danışmanları Leninist parti örgütlenmesi çerçevesinde kitleleri harekete geçirmenin propaganda tekniklerini öğreten bir enstitü açmaya yardımcı olur. Daha sonraki yıllarda Sung ve Sun’un ölümleri üzerine Çang Kay-şek 1927’de iktidarı ele alır. Sonrasında sol ve komünistlerle yolları ayırır. Aynı yıl Mao’nun önderlik ettiği köylü ayaklanması bastırılır.1927–37 yıllarında milliyetçiler tüm Çin’i kontrol altına alır.

JAPON İŞGALİ ve II. DÜNYA SAVAŞI
1936’da Japon şirketine ait Mukden yakınlarındaki demiryolunun sabotajından Çin’i sorumlu tutarak 1937’de Mançurya’yı işgal eder. Çin’in Milletler Cemiyetinden yardım talebi destek görmez. Japon ve Çin askerleri Pekin yakınlarındaki Markopolo köprüsünde çatışırlar. Japonya 1941 Pearl Harbour baskınına kadar resmen savaş ilan etmese de Pasifik savaşı kapsamında Şanghay ve Nancıng’ı işgal eder.
Savaş sürecinde Tayvan’ın konumu bir üs niteliğindedir. Japon ordusu için ”gönüllüler özel ordusu” olarak savaşa katılan 200 bin Tayvanlıdan 30 bini hayatını kaybeder. 15 Ağustos 1945’de Japonların mağlubiyet ilanı bağımsızlık mücadelesi başlatsa da başarılı olamaz illegal olarak devam eder. Guomindang adada faaliyetlerini artırır. Japonların çekilme kararı sonucu Tayvan, Çin’in eyaleti olur. 1947’de Çin tarafından Japonlara ait bütün tesisler millileştirilir, Yuan resmi para olur.




Çin İç Savaşı (1945–49)
1927’den sonra Mao’nun önderlik ettiği köylü ayaklanmaları 1934’de “uzun yürüyüş” olarak (12.000 km) komünistleri öne çıkarır. Japonya’nın işgali üzerine 1936’da Guomindang ve ÇKP arasında Japonlara karşı Birleşik Cephe kurulur.
1944’de ABD büyükelçisi Hurley Guomindang ve ÇKP arasındaki alevlenen çatışmalara arabuluculuk ederek uzlaşı sağlar. Japonların teslimiyetine yakın komünistlerin Japonların işgal ettiği yerleri alarak yerleşmeleri milliyetçileri tedirgin eder. Yer yer Japonlarla güç birliği yaparak komünistlerle çarpışan milliyetçiler ABD ile de işbirliği yapmaktadır. Yalta anlaşması gereği Japonlara savaş açan Sovyetler Japonların tesliminde Mançurya’ya girer ve Çin’le dostluk ve işbirliği anlaşması yaparak 3 ay içinde çekilme taahhüdü verir. Milliyetçilerin Japonlardan ve Sovyet askerlerinden boşalacak yerlerin komünistlerce doldurulmasını önlemek amacıyla Sovyetlerin çekilmesini geciktirme talebi bir yıl işler. Sovyetler bu süreçte ABD’nin bölgede ki nüfuzuna karşılık kendine yandaş olan ÇKP’yi destekleyerek güçlenmesine yardımcı olur. Komünistler böylece Mançurya’da güçlenir. ABD başkanı Truman, Hurley’i başarısız bularak Marshall’ı görevlendirir.
Marshall Çin’deki milliyetçiler ve komünistleri bir araya toplayarak uzlaştırır. Kuzey Çin’deki askeri faaliyetlerin son bularak merkezi hükümetin Mançurya ve Japon işgalindeki yerlere kuvvet göndermesi kararına varılır. II. Dünya Savaşı sürecinde Guomindang’ın olduğu gibi ÇKP-ABD ve SSCB ilişkileri olumlu-olumsuz yelpazeler içerir.
Milliyetçiler ve komünistler arasındaki anlaşmanın çatlak vermesi sonucu iç savaş bütün şiddetiyle sürer. Milliyetçilere ABD yardım yaparken, komünistlere Sovyetler yardım yapar. Komünistler, 1946’dan itibaren Çin Halk Kurtuluş Ordusunu kurarak düzenli orduya ulaşır. 1947 Truman doktrini çerçevesinde oluşturulan yardımdan Sovyet tehdidinde olmadığından Çin pay alamaz. Ocak 1949’da milliyetçiler iç savaşın mağlubu olunca Çang taraftarlarıyla Tayvan’a geçer, iç savaş anakarada biter.
Milliyetçi Partinin (Guomindang) Düşüşü ve Komünistlerin Yükselişi; İmparatorluk sonrası kurtarıcı rol oynayan Milliyetçi parti iç-dış nedenlerle yıpranmış, komünistler tarafından çökertilmiştir. ÇKP’nin yükselmesinde temel neden ülke genelinde “toprak reformu” sözüne dayanır. 1921 sonrası güçlenen parti kitlelere “halk savaşı” doktrinini benimsetir. Bunun için 4 kuruluş oluşturulur. Bu birimlerle (1.Milis birimler, 2.Yerel savunma birlikleri, 3.Kadın birliği, 4.Çiftçi birliği) Savaş ve toprak ağalarına ve de onların yaşam kaynağı feodalizme karşı top yekün mücadele başlatılır.
Milliyetçi Çin’in Doğuşu; Tayvan artık 1949’da Milliyetçi Çin’in doğuşuna sahne olur. Çang ve oğulları tarafından milliyetçi parti güçlendirilir. Anakara da ise 1 Ekim 1949’da komünistlerin önderliğinde Çin Halk Cumhuriyeti ilan edilir. (Sürecek…) (http://www.remzikocoz.com)

Remzi KOÇÖZ
Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz