KURTULUŞ’UN 100. YILINDA HIYANET ve İŞBİRLİKÇİLER
30 Ağustos 1922’de Büyük Zaferin ardından 1 Eylül’de Uşak kurtulmuş, sonrasında diğer il/ilçeler ve son olarak 18 Eylül’de Erdek düşman işgalinden kurtarılmıştır. Eylül ayı Ege’de bir başkadır. Kurtuluş yıldönümlerinde özellikle Ege’de tüm il/ilçe/beldeleri büyük bir heyecan sarar. Hele bu Eylül günleri işgalden kurtuluşun 100. yılı ise coşku bambaşkadır. Bu coşkuyu özellikle geçtiğimiz günlerde İzmir başta olmak üzere tüm Ege özelinde yaşarken, tüm Türkiye’ye Kurtuluş coşkusunu yaşatacaktır.
Aslolan kurtuluş destanına milletin/halkın sahiplenmesidir. Onun dışında 100 yıl önce olduğu gibi günümüzdede tabiki Kurtuluş’un halk tarafından coşku ile sahiplenilmesinden rahatsız olanlar/rahatsızlık duyanlar olacaktır.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a bir asayiş sorunu için duyulan ihtiyaçtan dolayı İstanbul hükümeti tarafından gönderilir. -Samsun öncesi 6 ay ve sonrası 50 gün geçmeden iki kez İstanbul’a geri çağırılması, azledilmesi, rütbelerinin sökülmesi, idam kararı gibi 7 aylık süreç irdelendiğinde- Mustafa Kemal Paşa’ya mücadele ve kurtarıcılık rolünü Padişah Vahdettin değil ‘Tarih ve de Türk Ulusu’ verir. Kurtarıcılık rolüne kuruculuk rolünü ise kendisi ekler.
Padişah, Tanrı iradesine dayanarak verdirdiği fetvalarla milli hareketi lanetlerken; Mustafa Kemal Paşa tarafından, -Padişah'ın tanrısal iradesine karşı toplumun tüm katmanlarını yanına alarak- millet iradesiyle çıkmaktan başka bir yol yoktur.
Saray/saltanat/hanedan üyeleri yanında Sadrazam Ferit, Tevfik ve Salih Paşalar; nazırlar, valiler, Ali Kemaller gibi Mütareke basınının kalemşörleri; Şeyhülislam Dürrizade ve Mustafa Sabriler, İskilipli Atıf gibi hocalar ihanet yarışlarında o kadar çokturlar ki işbirlikçiler say say bitmez! Millî Mücadele karşıtı işbirlikçi parti/cemiyetler; Sevr antlaşması çerçevesinde Anadolu’nun işgalini savunarak iç isyanları/ayaklanmaları destekleyen 'Osmanlıcı/Kürtçü/Hilafetçi/Şeriatçı/Mandacı/Bölücü' zihniyete sahiptirler.
(Kurtuluş Savaşına karşı cephe alan/savaşan ya da Sevr Antlaşmasını kabul eden işbirlikçiler; Kurtuluş sonrası Türk vatandaşlığından çıkarılan ve 150’likler olarak bilinenlerin önemli bir bölümü önceden yurtdışına kaçmışlardır. 150’likler; Atatürk'ün sağlığında, 1938'de çıkartılan yasa ile af edilerek yurda dönmeleri sağlanır.)
İşgalci güçler yanında bu işbirlikçi zihniyete karşı verilen Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı'nı kirletmek ve Atatürk/Cumhuriyet karşıtı oluşumları destekleyip yeşerterek -onların idealindeki yeni bir dinci/halifeci düzen getirmek üzere- emperyalizmin değirmenine su taşıyan yeni yeni planlar/projeler üretilecektir.
Öncelikli olarak kişisel çıkarlarını vatanının üstünde tutarak tahtı/rahatı/keyfi için işgalciler önünde eğilen/teslim olan, işbirliği yaparak emperyalizme destek olanlara iadei itibar verilmesi olacaktı. Sonrası vicdan muhasebesi!
Türk Tarihi açısından Kurtuluşun 100. yılında özellikle 100 yıl öncesine ilişkin süreç acı ve ibretlik belgelerle dolu. Bir ulusun varlığı/onuru yerine kendi kişisel çıkar/ikbal/saltanatları için verilen vatan topraklarını/tavizlerini/ teslimiyetlerini misakı milli ve milli mücadele ile geri alırken, yapılan ihanet/yanlışlıkları tarihe ve de Türk ulusunun vicdanına havale etti. Atatürk/Cumhuriyet bunların üzerine bir çizgi çekti ve yoluna devam etti. Tarihi nasıl çarpıtırsanız çarpıtın onu yok edemezsiniz, hele hele emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesi ile o tarihi yazan Mustafa Kemal ATATÜRK ise onun ışığında boğulur, tarihin tozlu sayfaları arasındaki kendinize münhasır yerinizi alırsınız!
Remzi KOÇÖZ
(Cumhuriyet Gazetesi, 23.09.2022, s.2 yayınlanan yazının orjinali.)