31 Temmuz 2022 Pazar

KARANTİNA GÜN(CE)LERİ - 49

“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel,
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter! Demesi mi?”
William Shakespeare 

HAZMETMEK
Yaşam döngüsünde,
Olaylar durmaksızın gelişiyor,
Zaman öylesine hızlıca akıyor ki,
Sevinçler yanında acılar ve 
Kayıplar içiçe yaşanırken,
-Hazmetmek kolay bir şey olmasa da-
Kendini nadasa bırakarak,
Zamanın demlenmesini beklemek,
Biryandan sabrederken, 
-çalışma azminde-
Motivasyununu kaybetmeyip,
Yaşanılanları gelecek adına,
Sıkıntıları kotarma,
-İrade ve kararlılıkla-
Bugünleri ister istemez,
Hazmetmek gerek,
Yaşamak ve yarınlar uğruna!
(30. 07. 2022)
Remzi KOÇÖZ

29 Temmuz 2022 Cuma

İLHAN İREM ANISINA

İlhan İREM...
O'nu ilk kez 1974 yazında TRT'nin yayınladığı  eurovision finallerinde siyah-beyaz ekranlarda tanıdı  tüm Türkiye. Bizlerde ortaokul son sınıf öğrencisi olarak kendisini sempatik bulmuştuk.
"Boşver boşver arkadaş", "işte hayat" o günlerden kalan tınılar. 
1955 doğumlu yalnız kendi öykülerini besteleyen ve kendi bestelerini seslendiren,  belki de Türkiye'nin en farklı müzik adamı. 
Sonrasında sessiz sakin  kendi dünyasında popüler dünyadan uzak mütevazi bir yaşam. 
Albümleri yanında kitapları ile sanatçı duyarlılığını toplumla paylaştı. 
 "Ne bağırıyorsun? Sabah akşam evimizin içinde senin bağırtılarını duymak zorunda mıyız?"  çıkışı ile milyonlara tercüman oldu. 
"Atatürk’ü aldın, ışığı aldın, sevgiyi aldın, vicdanı aldın… En başta özgürlüğü aldın. Hayatlarımızı, mutluluğumuzu, geleceğe dair umutlarımızı… Hakkını arayanları aldın. Yurtseverleri, orduları, askerleri esir aldın(…) "Yüzde elli” diyerek çürümüş bir elma gibi ikiye böldün ülkeyi…"
sözleri çoğu sanatçının kafasını kuma gömdügü günlerde  çok anlamlıdır. 
Duruşu ve Sanatçı duyarlılığını yitirmeyen  nadir değerlerden.
Çocukluk/gençlik günlerimizin ışıltısı,
Işıklar içinde uyu güzel insan.
Toprağın bol olsun...
Rahmet /minnet /saygıyla. 
(28.07.2022)
Remzi Koçöz

24 Temmuz 2022 Pazar

KARASU ÜZERİNE NOTLAR – 12

 “Sudan gelen suya, toprak toprağa, küller küllere, tozlar toza döner bir gün.

...Dünya günahlarından kurtulur. ... Aklınla bağı süren kalbi usulca kopar. Gözyaşlarının yerine eriyen kırgın yüreğin aksın yeryüzüne. ...Sürekli dinlenmenin huzuruyla sonsuz ışığın parlamasına izin ver. ...Daha fazla sanat için... Çünkü hayaller kendi başlarına gerçekleşmezler.”

(Bülent EFE / Sessiz Dünya Sakinleri)

BÜLENT EFE...

Belkide beni en çok etkileyen bir dönem bizim kiracımız olan güleç yüzlü Postacı Ziya abimiz ile Gülseren yengemizin Karasu-1971 doğumlu 3-4 yaşlarında çocukluğu ile anılar dağarcığında aklımda kalan bir kardeşimiz. 50 yıl sonra sanal dünyada ardından da Karasu’da buluşarak geçmişi yadetme yanında farklı kulvarlarda da olsak bugüne ve geleceğe ilişkin örtüşen düşüncelerimiz..

Sanatla içiçe bir kişilik.. Arkeoloji eğitiminden Sinema-TV’ye, ardından Uluslararası İlişkilere uzanan 10 yılı aşan bir öğrenim süreci..

[(1993-1997 Akdeniz Üni. Fen-Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji bölümü;

1997-2003 Ege Üni. İletişim Fakültesi Radyo-TV Sinema Bölümü (İngilizce);

2006- Sakarya Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Bölümü (Yüksek Lisans)]

Donanımlı bir yaşam öyküsü yanında, üretken ve yaratıcılığı ile dolu dolu bir kardeşimiz.

Radyo-TV Kurgu ve Reji Sorumluluğu, Basın Danışmanlığı, İnternet Haber Sitesi Editörlüğü, Gazete yazıları, belgeseller, röportajlar, kitaplar..

Röportajlar; “Karasu Sözlü Tarih” paylaşımları (“Ö. Batman, F. Kaya, E. Bıçakçı, Ö.Y. Bilgin”).

Belgesel çekimleri/filmler (“Zeybek Ateşi-2002” / “Kaf Dağına Çıkan Köprü-2007”).

Kitaplar (Vaktiyle Aşağıda -2020/ Temsili Demokrasi Çıkmazı-2021/ Sessiz Dünya Sakinleri-2022)

Sözkonusu belgesel ve röportajların bir kısmını izleyip, 3. kitabı “Sessiz Dünya Sakinleri” isimli uzun öyküsünü bir çırpıda okurken yazının girişinde öyküsünden alıntıladığım sözcüklere ve kitabın bütününe vede yazara ilişkin yaptığım değerlendirmeyi katkı olarak paylaşmak istedim.

Dünyanın gelişimi bağlamında; eninde sonunda herşey aslına dönerken, üzerinde bulunduğumuz gezegenimiz doğal seleksiyon sonucu üzerindeki yüklerden kurtularak döngüsüne devam edecektir.

Güzel bir öykü. Kurgu ve betimlemeler birbirini kucaklıyor.

Yazar; zaman ve mekan denilen olgunun dışına taşıp, çocukluk duyguları ve hayalleri geleceğe taşır.

Satır aralarına serpiştirdiği “filozofik” sözleri başlıbaşına bir derinliğin göstergesidir.

Zaman sarkacını durdurmaksızın, sürekli üreterek/yazarak geçmişle geleceğe köprü, sanat/edebiyat dünyasına katkı sağlama çabasında..

Bülent EFE; çok yönlü yapısı yanında, çalışmaları/eserleri ile kendini yetiştiren, yerelden ulusala açılan:

Karasu’dan yetişen bir değer!

Saygı, sevgi ve selamlarımla...

(Karasu / 13. 07. 2022)

Remzi KOÇÖZ



17 Temmuz 2022 Pazar

TARİHTEN -Tarih Sayfalarından- NOTLAR – 24

        İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır Bir millet ki, resim yapmaz, bir millet ki, heykel yapmaz, bir millet ki tekniğin getirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur Halbuki bizim milletimiz, gerçek nitelikleriyle medeni ve ileri olmaya lâyıktır ve olacaktır.” (1923)

        “Güzel sanatlarda başarı; bütün inkılâpların başarılı olduğunun en kesin delilidir Bunda başarılı olamayan milletlere ne yazıktır Onlar, bütün başarılarına rağmen medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla tanınmaktan daima yoksun kalacaklardır.” (1936) Mustafa Kemal ATATÜRK

         OSMAN HAMDİ BEY (1842-1910)

        Tanzimat dönemi içerisinde doğan bir sadrazam oğlu. Hukuk öğrenimi için gittiği Fransa/Paris'te 12 yıllık uzatmalı bir eğitim sürecinde hukuk öğreniminden öte -ünlü ressamların yanında/atölyelerinde- resim becerisini geliştirerek bir sanatçı olarak ülkesine dönüş yaparken, ressamlığı yanında arkeolog ve müzeci olarak ilklere imza atacaktır.

       Bürokraside farklı görevler yanında Kadıköy’ün ilk belediye başkanı olur. Meşrutiyetle birlikte memuriyetten ayrılıp ressamlığa dönse de 1881’de İmparatorluk Müzesi (Müze-i Hümayun: günümüz İstanbul Arkeoloji Müzesi) müdürlüğüne atanır. İlk işi eski eserlerin yurt dışına çıkarılmasını yasaklayan bir düzenleme ile Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eski eser kaçırılmasını önler. İlk bilimsel arkeolojik kazıları başlatır (Bağdat, Nemrut Dağı, Lagina/Muğla-Yatağan, Lübnan/Sayda). 1887-88’de Sayda’da yaptığı kazılarda bulduğu antik eserler arasında arkeoloji dünyasının başyapıtlarından İskender Lahiti ile diğer buluntu eserler, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Bu kazılarla ilgili oluşturulan kitapla uluslararası ün kazanır.

         Eserlerin sergilendiği Aya İrini ve Çinili Köşk yetersiz gelince, dönemin yöneticilerini ikna ederek bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşa ettirerek (1899-1907) ziyarete açılırken, Müzenin içinde fotoğrafhane, kütüphane, modelhane yaptırır.

      Müze müdürlüğü yanında 1882’de Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan ve günümüzde varlığını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak sürdüren Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kurucu müdürü olur.

           Müzecilik ve arkeoloji çalışmalarını sürdürürken resim yapmayı hiç bırakmaz. Kendisinden önce yurtdışında eğitim gören askeri ressamlar manzara, peyzaj, natürmort resimler çizerken, Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanarak, okuyan/tartışan, özlemini duyduğu Türk aydın tipini ve dışarıya açılmış kadın imgesini ele alır. "Kaplumbağa Terbiyecisi" (1906), "Silah Taciri" (1908) en ilgi çeken ve özgün eserlerindendir. Birçok resmi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Londra, Liverpool ve Boston müzelerinde sergilenmektedir.

          İlk Türk arkeoloğu olarak kazılar sonucu elde edilen devasa eserleri binbir meşakkatle gemilerle İstanbul’a getirterek (o dönem çok önemsenmese de) geçmişin/tarihin geleceğe taşınmasında/korunmasında müzecilik açısından müthiş bir iş gerçekleştirir.

         Osman Hamdi Bey, 29 yıllık Müze müdürlüğü sürecinde müzeciliği geliştirerek İstanbul Arkeoloji Müzesini dünyanın sayılı müzeleri arasına ekletirken, tüm bu çabaları, onu çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusu yapacaktır. O aynı zamanda bu topraklarda sanatın yeşermesi bağlamında çok önemli bir iş daha gerçekleştirir. Güzel sanatların da hamisi olarak, emekleri/katkıları yadsınamaz. Onun tohumlarını attığı sanat ruhu gelişerek, Atatürk önderliğinde Cumhuriyet ile birlikte Türk sanatçılarının uluslararası alandaki başarılarını beraberinde getirecektir.  (17 Temmuz 2022)




3 Temmuz 2022 Pazar

KARASU ÜZERİNE NOTLAR – 11

 

İnsanların doğdukları topraklara karşın zafiyetleri vardır. Hele bizler gibi erken/ergen bir yaşta henüz 15’inde gurbete çıkmışsa! Baba ocağından ana kucağından kopup yaşam mücadelesine yaşıtlarından/akranlarından önce başlayıp, sonrası gurbette geçse de memleket mi yoksa çocukluk günlerimi diyerek -bir yazgı misali- her ikisine pek toz konduramıyorsun. Belki de her ikisi bizi biz yapan; hem yoğrulup şekillendiği mahalleyi/ilçeyi hemde çocukluk günlerini ister istemez özlüyor insan. Onun için memleket neresi sorulduğunda: ‘doğduğu vede çocukluk günlerinin geçtiği yer’ diyor, doğası gereği insan.’


KARASU DEĞERLERİ”

Siyasetin herşeye egemen olduğu, toplumun yönetenlerce kutuplaştırılıp ayrıştırıldığı, kentlerden yerele insanların birbirine yabancılaştığı, toplumsal (ulusal/dini/ahlaki) değerlerin politize edilerek değersizleştirildiği doludizgin günlerden geçiyoruz.

Bu süreçte doğduğum, serpilip geliştiğim topraklarda Karasu’nun sorunlarını yazarak/çizerek dile getirip, çözüm üreten (bir elin parmakları kadar olsa da) akil insanların çabaları başlı başına bir değer.

Toplumsal duyarlılık noktasında tarihi sorumluluk yüklenerek geçmişi geleceğe taşımak, gelecek kuşaklara örnek oluşturmak, farkındalık yaratmak ve tarihe not düşmek adına (özellikle toplum olarak giderek ayrıştığımız bir süreçte) genel yönetimin beceremediği birlik-beraberlik ruhunu yerelde siyasetin önüne geçirme başarısı -hem sivil toplum adına hemde yerel yönetimler adına- takdire şayan bir çabadır.

            Karasu’yu değer kılmak adına yaratılan bu gibi proje/ler çerçevesinde özellikle (Toplumsal duyarlılık/sorumluluk çerçevesinde kaleme aldığı yazılar yanında) bir Karasu sevdalısı olarak ilçenin/yörenin sorunlarını her platformda vede usanmadan dile getirip çözümler üreten, öncülük yapan Muzaffer TATLI ağabeyin çabaları başlı başına bir değer, O'nun ideali olan kültürel kapsamdaki bu projeyi yaşama geçiren Karasu Belediye Başkanı ve emeği geçenleri de  yürekten kutluyorum.

            Kişi/lik olarak “Karasu Değerleri” arasında anılmak benim ve ailem açısından onur ve gurur verici bir duygu olduğu kadar; bundan sonrası için sorumluluk yükleyen fahri bir görev niteliğindedir.

Biz meslek yaşamında sayısız takdir/taltif ile ödüllendirilip, görev yaptığımız yörelerde gönüllerde yer alsak da, kendi doğduğun/yetiştiğin topraklarda değer kılınmak gönüllerde yer alabilmek bambaşka bir kıvanç.

Karasu sevdası yanında bu toprakların kurtuluşu/vatanlaşması için mücadele veren Kuvayı Milliyeci İpsiz Recep milisi İstiklal Savaşı gazisi dedem Hüseyin Acar ile bizi Atatürk / Cumhuriyet değerleri ile yetiştiren ailemizin / öğretmenlerimizin bizler üzerinde hakları/ emekleri yadsınamaz.

Tabiki mesleki/yaşam birikimlerimizi toprağa götürmek yerine, içinde yaşadığın toplumla paylaşmak “biriktirdiklerin değil paylaştıkların senindir” sözünün içeriğini doldurarak kendine özgü doğru davranış, bir duruş sergilemek aslolandır.

Öncelikle “Karasu Değerleri” özelinde ülkeyi değer kılacak davranış çerçevesinde; insani değerleri kaybetmeyerek, ahlaki değerleri yitirmeyerek, gereksiz lafazanlıklardan, yoz polemiklerin girdabından sıyrılarak tüm olumsuzluklara/ haksızlıklara/ hukuksuzluklara/ adaletsizliklere karşı duruş sergileyebilmek aslolandır.

Ülkeye / topluma küçük bir katkı sunabilirsek, gelecek kuşaklarda bir farkındalık yaratabilirsek ne mutlu bizlere!

            Saygı, sevgi ve selamlarımla...

(Karasu / 01. 07. 2022)

Remzi KOÇÖZ





Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz