“Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son parçası olan 30 Ağustos Zaferi, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Ulusal tarihimiz çok büyük, çok parlak zaferlerle doludur ama Türk ulusunun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil dünya tarihine yeni bir adım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum. Besbellidir ki yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı. Bu alanda akan Türk kanları, bu göklerde uçuşan şehit ruhları, devletimizin, cumhuriyetimizin ölümsüz koruyucularıdır. Türk ulusu burada kazandığı zaferle, açığa vurduğu gücü ve istemiyle, bu belli gerçeği bir kere daha tarihin bağrına çelik kalemle koymuş bulunuyor.” Mustafa Kemal ATATÜRK
Kocatepe’den Dumlupınar’a Büyük Zafere
Kurtuluşa…
Büyük Taarruz
öncesi “düşündüğümü uygulayacak zamanım
olursa dünyanın gözlerini kamaştıracak bir askeri manzara ortaya çıkacaktır”
demesinin ardından düşündüğünü uygular ve İngilizlerin 6 ayda aşılamaz
dedikleri Yunan mevzileri 6 güne kalmadan bir bir geçilir.
25/26 Ağustos gecesi Süvarilerin güneyden sızarak
düşmanın ulaştırma kollarını kılıçtan geçirip, demiryolunu tahrip ederek, İzmir
ile ulaşım ve haberleşmesini kesmesinin ardından gün ağarmadan başlayan
Topçunun etkin ve yok edici ateşleriyle kuvvetle berkitilmiş mevziler ve bunlar
önünde aşılamaz, geçilemez sanılan engellerde açılan gediklerden, piyade, büyük
cesaret ve soğukkanlılıkla süngü ve bombasını kullanarak düşmanı, mevzilerinden
söküp atmıştır.
26 Ağustos günü Kocatepe’den başlatılan Büyük Taarruz aralıksız 5
gün/gece süren çetin muharebelerden sonra asıl kuvvetleriyle 30 Ağustos’ta
Dumlupınar’da Başkomutan Meydan Muharebesinde yok edilen düşmanın bozgun halde
geri çekilebilen kuvvetleri de, -Başkomutan Mustafa
Kemal’in, “Düşmanın Eskişehir Grubunu da
yakalayıp yenilgiye uğratmak ve asıl kuvvetlerle durmadan ve hızla İzmir’e
girmek lazımdır” kararının ardından; “Ordular,
ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” şeklindeki tarihi emir ve direktifleri
üzerine bütün cephe boyunca- denize dek hiç ara vermeden ve ikinci bir savunma
hattında tutunmasına bile meydan verilmeden baş döndürücü bir hızla takip
edilmiştir (31 Ağustos).
(Yunanlılar
çekildikleri kasabaları ve köyleri ateşe verip yakmışlar ve yenilgilerinin
hıncını korumasız halktan çıkarmaya çalışmışlardı. Çekirge sürüleri gibi geçtikleri/girdikleri köylerde taş taş üzerinde bırakmayıp,
binlerce masum yaşlı/kadın/çocuk sivil/savunmasız insana yaptıkları zulümler, insanın
aklını durduruyordu. Uşak, Eskişehir, Aydın, Alaşehir, Turgutlu,
Ahmetli, Salihli, Manisa ve en son olarak İzmir yakılmıştı.)
O kadar ki, durup dinlenmeden, açlık, susuzluk
demeden, gece ve gündüz etkin bir takip harekâtını sürdüren Türk ordusu,
İzmir’e değin 400 km’yi bulan oldukça uzun bir mesafeyi, motorize birliklerle
değil, sadece yaya ve süvari birlikleriyle 10 gün gibi kısa bir zamanda alarak
Harp Tarihi’ne bir ölçüde Yıldırım Harbi örneği vermiştir.
(Mustafa Kemal’e
göre; “Büyük orduların yürüyüş ölçüsü 20-22.5 kilometredir.
Askerlerimiz bütün rekorları kırmıştır.”)
Kaçan Yunan ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’de denize dökülerek işgal son bulur. Sınırlı olanaklarla, sınırlı sürede gerçekleştirilen bu Büyük Zafer bir Türk mucizesidir. Bu Zafer’i; “Bu eser milletin hürriyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir” olarak niteleyen Mustafa Kemal ATATÜRK; metaneti yüksek sorumluluk duygusu ve lider özellikleriyle milli mücadeleyi yerellikten ulusal birliğe taşıyıp zafere ulaştıran büyük bir komutandır. O, Kurtuluş Destanının yazılmasında en büyük pay sahibi olan ve yüzyıl öncesinde olduğu gibi Türk ulusunun sonsuza değin başkomutanı ve ölümsüz önderidir. (30.8.2020)
Remzi KOÇÖZ