25 Ekim 2022 Salı

TARİHTEN GÜNÜMÜZE GÜRCÜLER - II

            Sen ey koca sanatçı, yaratan evreni özünden,

Canından can katan doğaya ve nefes göklerinden.

Ne güzel eksiksiz bahçende olmak, yaşam ne güzel!

Her şeyden bol bol veren bize sevgi dolu El.

Sen ey tanrım! Varolan her şeyin tek ustası,

Ört, doldur beni özünle, şimdi bana bir güç gerek.

Serpiştir gönlüme sevginden, sonsuz sevgi,

Sönmesin isterim, ayrılmasın benden ölene dek,

Bize ışıklar saçan okları,parlayan kılıcıyla,

Güneşin kı o, kara saçlı güzel Tamara,

Bilirim; kolay değil ondan söz etmek, hele çizmek,

Ama bilsin isterim, ona yazdım bu destanı emek vererek.

Ona öğütler yazmağa kalsam, yaşarır gözlerim kan kan,

Oysa övmek gerek Tamara’yı, seni övmek nazlı sultan.

Ürperir mürekkebim sevgiyle, hokkasında coşar dile gelir.

Kalem için göller nazlı kamışların bana gönderir.

Oysa öv dediler bana, Tamara’yı öv, öz sözünle,

Kaşları, kirpikleriyle gözleri için şiir yaz dediler.

Güçsüzlere güç vermesinden söz ettiler ve tükenmez sevgisinden,

Ama sabır taşını çatlatan tatlı bakışından söz etmediler…”  Şota RUSTAVELİ 1

Kültür

Gürcüler Kafkasya’nın yerli halkları arasında köklü edebiyat geleneği ve ayrı alfabesi olan tek halktır. Yazı dili Gürcü alfabesi ile gelişti. Edebiyatın yanı sıra, mimari ve resimle birlikte kültürel mirasın oluşmasında kilisenin önemli rolü olmuştur. Ortaçağ Gürcü mimarisi büyük gelişme göstererek Bizans mimarisini önemli ölçüde etkilemiştir. Gürcü mimarisini yansıtan bu anıtlar bugün koruma altına alınmıştır. Gürcü kültürü ülke dışında da etkili olmuş, Anadolu, Filistin, Mısır, Suriye gibi bölgelerin kutsal olarak bilinen bazı yerlerinde Gürcü kültürünü yansıtan sayısız yapılar inşa edilmiştir.

XII. yüzyılda Gürcistan Avrupa’nın ancak XV. yüzyılda tanımaya başlayacağı Rönesans’ı yaşıyordu. Sanat, felsefe, bilim ilerlemiş, halkın kültür ve hoşgörüsü en yüksek seviyesini bulmuştu. Altın Çağ olarak adlandırılan bu dönemde Gürcüler, mimari, edebiyat, ekonomi açısından büyük gelişme gösterdiler

Gürcistan’da N. Pirosmanaşvili, İ. Toidze, L. Gudiaşvili, S. Kobuladze, E.Ahvlediani, G.Gabaşvili gibi ünlü ressamlar, Z. Paliaşvili, M. Balançivadze, V. Çabukiani gibi besteciler yetişti. K.Marcanişvili, S. Ahmeteli, R. Sturua gibi çağdaş tiyatro yönetmenleri Gürcü tiyatrosunu dünyanın birçok ülkesine taşıdılar. M. Kobahidze, T. Abuladze, T. Babluani gibi dünyaca ünlü sinema yönetmenleri uluslararası başarı kazanan filmlere imza attılar.

Gürcistan'ın başkenti Tiflis'te yaklaşık 14 tiyatro faaliyet göstermektedir. Ülkedeki kötü ekonomik koşullar tiyatro ve diğer sanat dallarını olumsuz etkilemiştir. Ancak, Tiflis'teki kültürel hayatın imkanlar ölçüsünde canlı olduğu söylenebilir. Son zamanlarda sergi salonları sayısı artmakta, sinema salonlarının sayısı azalmaktadır. Televizyon ve radyo faaliyetleri de artmaktadır; iki devlet televizyon kanalı ile 7 özel televizyon kanalı yayın faaliyetinde bulunmaktadır. Gürcistan Canaşia Devlet Müzesi, Gürcistan Sanat Müzesi, Tiflis Tarih ve Etnografya Müzesi bulunmaktadır.

Okuma yazma sorunu 1930’lu yıllarda çözümlenmiş olup, kültür ve bilim alanında en ileri ülkelerle yarışmaktan geri kalmamaktadır.

Antropolojik Açıdan;

Bugünkü Gürcistan topraklarında yaşam alt paleolitik çağa kadar iner. Neolitik dönemden kalma sitlerde yapılan kazılarda o dönemde bölgede hayvancılık ve tarımla uğraşan yerleşik kabilelerin varlığını kanıtlamaktadır. Arkeolojik kalıntılar, dilin verileri, yazılı kaynaklar Gürcülerin Antik çağda Ortadoğu’da metal işleme yöntemlerine büyük katkıda bulunduklarını göstermektedir. Yunanlılara göre demir dökümcülüğünü Gürcülerin ataları bulmuşlardır. Eski çağlarda Kafkasya metal işlemeciliğin beşiği sayılırdı. MÖ 3000’lerde Tunç, MÖ 2000’lerde Altın-Gümüş kapların yapıldığı saptanmıştır. Trialeti’de bulunan altın-gümüş kupalar, takılar, pişmiş topraktan kaplar gelişmiş bir sanat geleneğinin kanıtlarıdır.

Gürcüler, Svanlar ve Megrel-Lazlarla birlikte 'Ponto-Zagros' diye adlandırılan grupta yer alırlar ve palaeo-Kafkas halkları ailesi içinde ortada bir konum işgal ederler. Çağdaş Gürcüler Debets'e göre geçen 2000 yıl için fiziksel görünümleri büyük değişimler geçirmiş olmasına rağmen, büyük ölçüde brakisefal veya hiperbrakisefaldir. Çoğu Gürcü güzel, açık ve renkli ten karışımına sahip ve sarışınlar bulunmasına rağmen çoğunlukla siyah saçlıdır. Çoğu ela gözlü, %30 kadarı da mavi gri gözlüdür. Gürcüler yapısal olarak genellikle ortalamadan uzun, iri yapılı, atletik ve güçlüdürler. Kartli ve Kaheti doğu eyaletlerinden insanlar çengel burunlu, yüksek ve geniş alına sahipken, Batı Gürcistan’da düz ince burun daha çok görülür, buradaki fizyonomi Güney İtalya ve Yunanistan'dakileri andıran Akdeniz yüz biçimine benzer. Gürcüler, 3.bin yılın Hint-Avrupa sızması unsurlarının karışmasına ve bunu izleyen dönemlerde İskitlerin ve Kimmerlerin istilaları, Miletoslu Yunanlı sakinlerin ve daha sonra da Arap, Moğol, Türk ve İranlı işgalcilerin yarattığı dalgalara rağmen, Kafkas bölgesinin ve hemen güneydoğusunun bitişiğindeki yerli sakinlerinin devamı olarak değerlendirilebilir.

Gürcü ulusunun toplum yaşamının kökleri Hitit, Urartu ve Asur dönemlerinde bulunmaktadır; bu kaybolmuş uygarlıkların aksine Gürcistan günümüze kadar sağlam bir biçimde ayakta kalmayı başarmıştır.2

Dil

Kafkas bölgesinin bugün bile varlığını koruyan olağanüstü etnik farklılıkları dikkate alındığında, dil birliğinin önemi anlaşılır. Gürcüce, temel olarak Doğu Gürcüce’si üzerinde gelişmiş, süreç içinde edebiyat ve devlet dili olmuştur. Bu standart dile dayanan Gürcü edebiyatı, yaklaşık 1.500 yıllık bir geleneğe sahiptir. Dilbilimcilerin çoğunluğu Gürcüce’yi Kafkas dilleri ailesinden Güney Kafkas dillerine bağlı bir dil olarak sınıflandırır.

Gürcülerin konuştuğu dil Gürcüce, günümüzde Gürcistan’ın standart dilidir. Gürcü alfabesi (Anbani) olarak bilinen ayrı bir yazı sistemiyle (Kiril) yazılır. Bu alfabe 28’i ünsüz olmak üzere 33 harften oluşur. Gürcü alfabesinde büyük harf yoktur.

Gürcistan, tarihi boyunca farklı feodal siyasi yapıların varlığını sürdürdüğü bir ülkeydi. Birkaç yüzyılın birleşik bir devlet yapısı olmasına karşın, bu zaman dilimini dışında ülke topraklarında birden fazla krallık ve prenslik bulunuyordu. Ayrı siyasi yapıların da korunduğu bu bölgelere bağlı olarak Gürcüce’nin farklı diyalektleri konuşuluyordu. Günümüzde bu diyalektlere konuşma dilinde rastlanır, ancak bu diyalektler ayrı bir yazı dili olarak kullanılmamıştır. Gürcistan (Gürcüce: საქართველო/ Sakartvelo olarak yazılır)

Edebiyat

Yazılı dilin MS V. yüzyılda geliştiği zengin ve köklü bir kültürel mirasa dayanır. Geleneksel olarak edebiyata büyük önem veren Gürcü toplumu birçok şair ve yazar yetiştirmiştir. Gürcü edebiyatı, Hıristiyanlık sonrası din kitaplarının Gürcüce’ye çevrilmesi ile başlar. Buda’ya ilişkin bir efsaneden uyarlanan ‘Balavariani’ daha sonra Gürcüce’den bütün Avrupa’ya yayıldı. Kilise dışı ilk önemli eserler XI. yüzyıldan sonra S.Tmogveli, M.Honeli, Çahruhadze, İ. Şavteli tarafından yazıldı. Bu dönemde yazılan, ayni zamanda klasik Gürcü edebiyatının en önemli ürünü, Şota Rustaveli’nin (Vephistkaosani)Kaplan Postlu Kahraman’ıdır.

(Gürcü halkının, insana ve onun yapıtlarına olan övgüsü, dostluğa ve kardeşliğe olan tutkunluğu, Şota Rustaveli’nin ‘Kaplan Postlu Kahraman’ının da dile getirilmiştir. Onun insan anlayışı yüzyıl sonra Anadolu’da Yunus Emre ve Mevlana tarafından tekrarlanacaktır. Ondan yaklaşık 400 yıl sonra Fuzuli ‘Leyla ile Mecnun’ eserini yazacaktır. Günümüzde destanı ezberden okuyan Gürcü köylüleri bulunduğu gibi bir kopyası geleneksel olarak her Gürcü gelininin çeyizinin bir parçasını oluşturur. Rustaveli’nin bu eseri 1978 yılı itibariyle 34 dile çevrilmiştir.)

XIII. yüzyılda başlayan yabancı istilalar nedeniyle kesintiye uğrayan Gürcü edebiyatı XVII-XVIII. yüzyılda S. Orbeliani, D. Guramişvili, B. Gabaşvili, A. Çavçavadze, G. Orbeliani, N. Barataşvili gibi yazar ve şairlerle yeniden canlanmaya başlar. 1860’larda İlia Çavçavadze ve Akaki Tzereteli’nin başını çektiği (Birinci gurup) bağımsızlık ve yurt sevgisini işledi. A. Kazbegi, V. Pşavela, D. Kldiaşvili, V. Barnovi, XIX. yüzyılın önde gelen yazar ve şairleridir. XX. yüzyıl başlarında M. Cavahişvili, N. Lortkipanidze, G. Robakidze, L. Kiaçeli, K. Gamsahurdia, A. Abaşeli gibi yazar ve şairler ortaya çıktı. 1950’ler sonrası yumuşama nedeniyle önceki döneme ait biçimci ve kısır edebiyat anlayışı da aşıldı. G. Rçeulişvili, A. Sulakauri, T. Çiladze, O. Çiladze, N. Dumbadze, G. Gegeşidze gibi yazar ve şairler kişisel özgürlükleri ve ulusal değerleri savundular.

            Sanat

Ortaçağda Gürcistan’da kabartma nakış ve heykel sanatı dünyada önemli bir yer işgal ediyordu. Bu çağda ne Bizans nede Batı Avrupa, Gürcistan’dan ileri değildi. Gürcülerin katkısının tartışılamayacağı ortaçağ sanat dalları arasında dövme işi, kakma mine işi ve genel olarak altın ve gümüş işleme sanatları bulunmaktadır.

Triyati’de bulunan altın ve gümüş kaseler Maykop ve Kuban bölgelerinde yapılan araştırmalar sonunda ele geçen belgeler Gürcü kültürünü Sümer kültürüne yaklaştırmaktadır. Eğer Sümer sanatı öyle bir çağda Kafkasya’da canlanıp gelişti ve yeni hamleler yaptı ki bu çağın hemen önünde Batı Roman sanatı oluşmaya başladı.

Sanat tarihçileri, Gürcü sanatının, Hitit sanatının ilk devirlerinde önemli bir rol oynadığı konusunda hem fikirdirler. MÖ VIII. Yüzyıldan sonra uzun yıllar Kafkas dağlarının koruyuculuğu altında kültürlerin devam ettirirlerken MÖ V. yüzyıla doğru Yunan kültürü ile tanıştılar. Hıristiyanlık sonrası Bizanslılarla karşılıklı etkileşim içinde oldular. IX ve X. yüzyıllarda nakış sanatı yeniden gelişerek eski manastırların, sarayların duvarlarını süsleyerek daha da gelişti. XII. Yüzyıl sonrası Moğol ve Timur istilaları sanat yaşamını bir süre durdurdu. Sonrasında devam eden gelişmeler XIX. Yüzyılda Avrupa kültürü ile yeniden iletişim sağlanarak Realist Resim ve Heykeltıraşlığın temeli atılır. XX. yüzyıl sonrası mimaride ulusal motifler öne çıkar. Gürcü halk mimarisinin uzun bir tarihe sahip olan bir başka biçimi de ‘Darbazi’ olarak bilinen köy evidir.3

Başkent Tiflis’in hakim tepelerinden birinde ülkenin sembolü vardır. Bu sağ elinde kılıç, sol elinde tabak bulunan Gürcü annesini simgeleyen Kraliçe Tamara’nın heykelidir. ‘Kılıç düşmana, tabak ülke ürünlerinin dosta ikram’ anlamını taşır.

            Müzik

            Gürcülerin en önemli özelliklerinden biri şarkı ve dansa olan sevgidir. Hemen hemen her gün Daira, özel davul ve çoguri (üç ipek telli gitar, çok eski müzik aleti) eşliğinde şarkı söylenir. Gürcülerin müzik aletleri için geleneksel bir isimleri vardır: Sakravi (vurulan). Diğer yandan kutsal kitaplarda, Gürcülerin atalarından Tuballar’ın ilk müzik aletlerinin üreticisi olduğu açıklanmıştır. Buradan önceleri vurgulu çalgıları, sonraları telli ve nefesli çalgıları buldukları yargısına ulaşılıyor. El yazmaları onların icraatlarını zil, lavta, def ve flütle yaptıklarını göstermektedir.

Müzik Gürcü kültüründe çok önemli bir yer tutmakta, kökeni çok eski çağlara kadar uzanmaktadır. Eski çağların tarihçi, coğrafyacı ve bilginleri (Herodot, Pline, Strabon) eserlerinde Gürcülerin istisnai müzik yeteneklerinden bahsetmişlerdir. Gürcü müzik terminolojisinde Avrupa’dan alınmış hiçbir terim yoktur. Çok sesli müzik, Gürcistan’da putperestlik devrinde doğmuştur. Hıristiyanlık sonrası kilise müziğine uyarlanmıştır. İlksel işaretler, ses isimleri vs. bütün deyimler Gürcücedir. IX. Yüzyıla ait bir yazı iki çeşit sesli müzik olduğunu açıklar: Yunan müziği tek sesli, Gürcü müziği üç sesli. Gürcistan’da eski Gürcü şarkılarını derlemek amacıyla Etnoloji ve müzikoloji komisyonu kurularak köy kent dolaşılarak yaklaşık 10 bin şarkı derlenmiştir.4

           Gürcü halkının özelliklerinden biride türkü ve ulusal oyunlara olan tutkusudur. Fırsat buldukça şarkı söylenir. Mısır tarlasını çapalarken ya da başka bir tarım işi yaparken düzgün sıralar halinde dizilen erkekler düzdükleri şiirleri türkü halinde söylerler. Koro aynı zamanda tempo ödevini görür. Tempo yavaştan başlar, sonradan hız kazanır. Çalışma temposu da müziğe uyar. Tarlanın kenarına gelince türkü ve koro birden durur. Çapalama düzeni kurulunca yeniden başlar.5

Folklor

         Gürcistan, orijinal, zengin, egzotik ve dinamik folkloru ile dünyaya ün salmış eşsiz ülkelerden biridir. Eski kaynaklar Gürcülerin zengin ve gelişmiş folklorlarının bulunduğunu kaydetmektedirler. İlk folklorculara ait orijinal ve zengin kaynaklar mevcuttur. Gürcü halk yaratıcılığı gelişme yolunda esaslı değişiklikler geçirmiştir. MS IV. yüzyılda folklor çok gelişmiş, esaslı türleri oluşmuştu. Kahramanlık şiirleri, mitolojik kol, epik, lirik ve dramatik eserler Gürcü halk adet ve gelenekleriyle doluydu. XII-XIII. Yüzyıllarda çeşitli Gürcü sosyal kesimlerinde mersiye, methiye ve şiir yazan sanatçılar çoğalmıştı. Gürcistan’da folklor çok eski çağlardan beri düğün, ziyafet, iş hayatı, oyun, eğlence, imece, avcılık ve sonraları vaftizlerde gelenek haline gelmiş ölçüde revaçta idi. Bu ilgi günümüzde de devam etmektedir.6

       Gürcü halk danslarının kökleri, binlerce yıllık ulusal tarihine ve bağımsızlık mücadelelerine kadar uzanır. Halk, sosyal hayatı içinde zengin, dinamik folklor oyunlarını bütün orijinalitesiyle koruyageldi. Sonraları, figürlerinde değişiklik yapılarak reform yapıldı. Genel durumu ile danslar solo, çift ayak, gurup ve yığın olarak gözükür. Dansların karakteristiği, gerek kadınlarda gerekse erkeklerde vücudun üst kısmı sabit kalırken kolların ve bacakların son derece hızlı bir tempoya ulaşmasıdır. Bu danslara eşlik eden enstrümanların başlıcaları şunlardır: Duduki (nefesli), Doli (trampet), Akordeon, Tulum, Çonguri (üç telli gitar, saz)

        Kafkas kıyafeti çoha; Her Kafkasyalı her an savaşa gitmek için hazır olmak zorunda idi. Bundan dolayı ulusal kıyafetin askeri görünüşte olması gerekiyordu. Kemerle belden bağlanmış, göğüsler fişeklikle kapatılmış bol ve uzun ceket (çoha), bele takılmış sivri ve keskin kama, hareketleri kolaylaştıran külot pantolon ile hareketleri hafifletmek amacıyla eldiven yumuşaklığında yapılmış çizmeler. Boynu muhafaza eden resmi yakalı gömlek, çok sayıda düğmelerle sert hareketlerde dahi kapalı kalmasını sağlar.7

Spor açısından; Tüm spor dallarında uluslararası platformlarda mücadele verilirken özellikle Satrançta başarılı bir grafik çizilir. Özellikle kadınlar-genç kızlar dalında dünya şampiyonluklarına imza atmışlardır. Bunun açıklaması olarak da kadının tarih boyunca toplumdaki yeri ve ülkenin Satranç tarihi vermektedir. VII. Yy’da ülkeye giren Satranç kadın ve erkek ayrımı yapılmaksızın oynanarak günümüze ulaşır. Sonrasında genç kızlara düğün hediyesi olarak verilirken onunda oyunu bilmesi şart koşulur.8

Kaynakça:

1 Gürcülerin ulusal destanı sayılan Şota Rustaveli'nin ünlü ‘Kaplan Postlu Kahraman’ının başlangıç bölümünden alınmıştır.

2 LANG, D.M., Gürcüler, s.17-20.

3 OLGUN Kamil, “Gürcü Sanatı”, Ahmet ÖZKAN, Gürcüstan, s.167-171

4 GOGOLAŞVİLİ, J., “Gürcü Halk Müziğinde Çok Seslilik”, Ahmet ÖZKAN, Gürcüstan, s.179-183

5 ÖZKAN İberya, “Gürcü Halk Müziği”,Çveneburi Kafkasoloji Dergisi,Sayı:4-5, Stockholm 1978, s.60

6 STAMSTİŞVİLİ Amiran,“Gürcü Folkloru Üzerine Tarihi Bilgiler”, Ahmet ÖZKAN, Gürcüstan, s.195-198

7 ÖZKAN, A., Gürcüstan, s.216-218

8 Axel Orntein “Gürcü Satranç Şampiyonları”, Svenska Dagbladet, İsveç 13.3.1978, Çev. Şalva Tevzadze, Çveneburi Kafkasoloji Dergisi, Sayı:4-5, Stockholm 1978, s.72-73



Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz