2 Mayıs 2010 Pazar

DOĞU SORUNU, ERMENİ SORUNU - TÜRK SOYKIRIMI VE ERZURUM’UN KURTULUŞU ÜZERİNE..!

“ Bir cümbüş yerinde değil bir serhad beldesindeyiz. Şark tarafindan ne vakit bir harp patlarsa devlet hemen bağırırdı : “Aman Kahraman Erzurum .! ” Amana zamana lüzum yok ; madem ki kahramandır, balını yapan arı gibi oda kahramanlığını yapacak. Kahraman, her harpte yapacağını yaptı ve devlet her harp bittiğinde kahramanı unuttu. Kan akıtmak, Erzurum en önde; imar etmek, Erzurum çok uzakta. Vatana olan borcun hiçbir vakit sonu olmaz; fakat bu serhad beldesi vatana borcundan ziyade vatandan alacaklıdır. “ (1)

Türkiye Için “Doğunun Kalesi” olan Erzurum, Doğu Anadolu bölgesinin en büyük şehirlerinden biri olduğu gibi tarih boyunca Batı Anadolu’dan, Akdeniz ve Karadeniz’den gelip, İran ve Kafkaslara giden tarihi yolların geçtiği bir ticaret ve kültür merkezi olmuştur.
Erzurum binlerce yıllık tarihinde Anadolu için bir kilit görevi görmüş, Bu yaylayı kaybeden milletler ise Anadoluyu da terketmek zorunda kalmışlardır. Anadoluyu kaybetmemek için de bu coğrafyaya, Erzurum yaylasına sahip çıkmak gerekmektedir. Erzurum da Türkler için hem Kale, hemde Kilit görevini 1000 yıla yakın düşmana siper durarak, kanları ve canları pahasına büyük fedakarlıklarla sürdüregelmiştir.

Türk’lerin Anadolu’ya fetihleri 1071 Malazgirt savaşı ile gerçekleşirken aynı yıl Erzurum Anadolu’da kurulan ilk Türk Beyliği olan Saltuklu Beyliği’nin merkezi olarak Türklerin egemenliğine girer. Sırasıyla Anadolu Selçukluları, Moğol istilasını, İlhanlıları, Eratna devletini, Karakoyunluları, Timur“u, Akkoyunluları, Safevileri yaşamış, 1517 ‘de Çaldıran savaşı sonrası Osmanlıların eline geçmiştir. 1540 yılında Anadolu’da beylerbeyliğinin ilk şehri olur. Artık 1828’lere kadar, yaklaşık 400 yıl huzur, refah ve barış olacaktır Erzurum’da… Bu tarihten sonra Erzurum’u kara günler, ardarda gelecek savaşlar beklemektedir.

Erzurum’un tarihi sayısız kahramanlık destanlarına konu olmuş, Dadaşlar tarihe sayısız yiğitlik örnekleri sergilemişlerdir. Bunlardan üçü; 1828 – 1878 - 1918 Savaşları yakın Türk tarihine farklı açıdan ışık tutmaktadır. 1820 lerde (132 000) i aşan nüfusu ile modern, gelişmiş ve büyük bir şehir olan Erzurum her yeni savaştan sonra biraz daha azalarak, 1918’lerde (8000) nufusa gerilemiş, şehir olarak harabeye dönüşmüştür. Anadolu’nun varolması, bölünmemesi için kendini feda etmiştir.

DOĞU SORUNU VE OSMANLI - RUS SAVAŞLARINDA ERZURUM

19. yüzyıl başlarında batılı emperyalist devletler (Fransa, İngiltere, Rusya, Almanya) aralarında anlaşarak, “Doğu Sorunu” adıyla suni gündem yaratarak, Boğazın hasta adamı olarak adlandırdıkları Osmanlıları ortadan kaldırmak için parçalanmasına karar verirler. “Doğu Sorunu“ olarak adlandırılan sorun aslında “Türk Sorununun“, “Türkiye Sorununun“ ta kendisi olmuş, günümüze kadar da önemini sürdüregelmiştir.

Erzurum Osmanlılar döneminde ilk kez 1828 tarihinde Ruslar tarafindan işgal edilir, Ruslar bir yıl geçmeden 1829 tarihinde kovulurlar. Ancak Erzurum nüfusunun 30.000 inini bu savaşta kaybeder. Ruslar ikinci kez 1854 yılında Erzurum’a saldırsalarda başarılı olamayıp geri çekilmek zorunda kalırlar.

Tarihe 93 harbi olarak geçen Osmanlı-Rus savaşları birden fazla cephede , Balkanlarda-Plevne’de, Kırım’da, Erzurum’da 1877-1878 yıllarında geçer. Türkler, Doğu cephesinde Ruslarla yapılan her karşılaşma sonucunda onları yenmiş, Türkler her yengi sonrası azalırken, onlar her yenilgi sonucu artarak kuvvetlenmişler ve Erzurum’un 10 km. ensesindeki Deveboynuna kadar gelebilmişler. Onlar kuvvetlerinin boşta olanlarını da yığarak kuvvetlerinin zirvesinde saldırıya geçince, bizse son kuvvetimiz Ve bütün gücümüzle Erzurum Tabyalarına (istihkamlar) geri çekiliyoruz.
Bu geri çekilmeden sonra halk, büyük bir miting yapıyor. Eğer düşman Erzurumu alırsa Anadolunun kilidi açılacak. “ Oniki yılın alın teri ile yapılan bu Tabyalar önüne bütün halkın bedeni ikinci bir tabya gibi serilmedikçe düşman bu şehre giremez “ şeklinde On binlerce insan and içiyor. Daha kısa bir süre önce bitirilen istihkamlar ki ; Erzurum’un etrafını bir yay gibi çevirmekte. Bugünkü Karskapı, İstanbulkapı, Kavakkapı olarak ayakta kalabilen tünel çıkışları o tabyaların dışarıya açılan kapıları idi
Erzurum ve Çevresini saran tabyalar altta, Topdağı’ndaki Mecidiye ve Aziziye tabyaları üsttedir. Üst gidince düz gitti demektir. Topdağı Erzurum’un doğusunda; Mecidiye Topdağı’nın şehir tarafında , Aziziye ise doğuda. Topdağı ile Deveboynu arasında Vank Deresi, derede iki Ermeni köyü ve köylerde komitacılar var; hem tabyaları, hem Türkçeyi biliyorlar. Onların Türkçe bilişi koskoca bir ordunun yapamayacağını yapmıştı. Bir gecede Türk kıyafetleri giyerek ve tabyalara sızarak, siperlerde katliama başlarlar. Tabyalardaki bu gafil avlanma tüm şehri uyandırır.
Camilerden Aziziye baskınını anlatan çağrı ve okunan ezan halkı çoşturur, Eli silah tutan herkes Topdağı’na koşar. Evler hep birden boşanıverir; Kadın, erkek, genç, ihtiyar, çocuk; herkes evinde ne bulmuş eline ne geçirmişse; tüfek, balta, tırpan, satır….
Binlerce insan Erzurum’un doğu sokaklarından bir mermi gibi fırlayarak, Mecidiye Tabyasına doğru; karışık fakat coşkun; bütün tepeleri kaplayıp, koşa koşa tırmanıyor, tırmanıyor;
Eldeki bir iki taburu alarak Kumandan Gazi Ahmet Muhtar Paşa’da Mecidiye’ye geldi. Daha doğudaki Aziziye tabyalarına Umumi Hücum.
Aman yarabbim!... bir harp meydanında , kadın ve çocukların kanlı bedenleri … değilmi ki , Erzurum değil tüm Anadolu’yu kurtardılar. Ne kadar da yaşanmamış ve hiç yazılmamış bir destan… Bu yazılan satırlar o günleri yaşayanlardan bizlere, bugünlere birer kahramanlık, yiğitlik destanı...(2)

Savaş yıllarında genç bir gelin olan Nene Hatun bu savaşı şöyle anlatıyor :
“Savaş gürültüleri ile uyandık. Kocam baltasını kapmış dışarı fırlamak üzereydi. Bana dönerek;
- Nene , Ruslar Tabyalara girmişler, sen çocuğuna bak, arkamdan gelme. Biz Allah’ın izniyle Rusları durdururuz. Eğer yenilirsek, düşman şehre girerse, teslim olmayıp kendinizi boğun dedi.
Biz Erzurum’a onbeş gün önce Pasinler’den , küçük çocuğumuz ile birlikte düşman eline düşmemek için gelmiştik.
Daha o akşam, kardeşim Hasan cepheden yaralı gelmiş ve gece yarışı şehit olmuştu. Bütün şehrin boşaldığı, herkesin saldırdığı sırada ben de eli kolu bağlı duramazdım. Küçük yavrumu Allah’a emanet ederek, Hasan’ın silahını kaptığım gibi dıyarıdaki kalabalığa katıldım. Mecidiye Tabyalarını aşıp düzlüğe indiğimizde , düşmanın kulakları sağır eden tüfek ateşiyle karşılaştık. Sağımızda, solumuzda ve önümüzde, hemşerilerimiz durmadan devriliyor, şehit düşüyolardı. Asker kardeşlerimiz bir taraftan, biz bir taraftan tabyalara girdik. Topa, tüfeğe karşı satır, balta ve yumruklarla savaşıyorduk…“

Dadaşlar, düşmanı tabyalarda boğmuş, Nene Hatunlarla bayraklaşmıştır. Aziziye’de savaşmış Türk analarından biridir Nene Hatun. 1860-1955 yılları arası yaşar, 95 yaşında ölünce Aziziye Tabyalarında, Aziziye şehitlerinin yanına toprağa verilir.

31 Ocak 1878 de Ruslarla mütareke imzalanır. Düşman topuyla, tüfeğiyle giremediği Erzurum’a üç ay geçmeden anlaşma ile elini kolunu sallayarak giriyor. Şehir Ruslarca ikinci kez yedi ay süreyle işgale uğrar. 3 Mart 1878 Ayastefanos Antlaşması ile Erzurum yine Rus hakimiyetindedir. 13 Temmuz 1878 Berlin Antlaşması sonrası Erzurum’da Rus işgali nihayet sona erer. Nüfus 35.000 lere düşmüştür. (Sürecek)


Remzi KOÇÖZ

Kaynakça:
(1) İsmail Habib Sevük, Yurttan Yazılar- 1937
(2) A.g.e.

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz