İnsan Unutur Tarih Hatırlatır:
“Bugün
bize Atatürk’ü ve yakın tarihi unutturmak isteyenler, ulus bilincimizi
oluşturan milli hafızamızı silmek istiyorlar, siyasal hafızamızı kurgusal bir
tarihle yeniden biçimlendirmeye çalışıyorlar. Cumhuriyet’in millet hafızası
yerine Osmanlı’nın ümmet hafızasını yeniden canlandırmaya çalışıyorlar. Bunun
için halkın hafızasını kurgusal bir tarihle ve dinle şekillendiriyorlar.” Sinan
MEYDAN
KIBRIS/TOPRAK KAYIPLARI/DENGE POLİTİKASI/YENİ OSMANLICILIK
Sultan
Abdülhamid / İstibdat dönemi; Balkanlar ve Kafkas cephelerindeki Osmanlı-Rus
savaşlarının (1878) getirdiği kayıpların ve başarısızlıkların ardından Düyun-u
Umumiye (Genel Borçlar İdaresi) kurulması (1881) İmparatorluğun çöküşüne giden
yolda mihenk taşlarıdır. Devlet teslim olmuş, milli/bağımsız
özelliğini kaybetmiş, uluslararası sermayenin yönetimine girmiştir.
Bu dönemdeki toprak kayıpları
Kıbrıs’ın
İngilizlere verilmesi, Romanya, Sırbistan, Karadağ’ın bağımsızlığı (1878),
Fransa’nın
Tunus’u işgali (1881), İngilizlerin Mısır’ı işgali (1882),
Girit’in
Yunanistan’a, Bosna-Hersek’in Avusturya’ya bırakılması, Bulgaristan’ın
bağımsızlığı (1908).
Kıbrıs
“Kıbrıs Batı Asya’nın anahtarıdır” diyen İngilizler, Doğu
Akdeniz’de egemenlikleri için “Kıbrıs’ın kendilerine verilmesi şartıyla Berlin
konferansında Osmanlıya yardım edecektir” şeklinde Kıbrıs’ı resmen isterlerken
(23.5.1878), Kıbrıs; “Hukuki şahaneme halel gelmemek şartıyla anlaşmayı tasdik
ederim” şeklindeki padişah iradesiyle, geçici olarak İngilizlere bırakılacak
(15.7.1878), zaman içerisinde tamamıyla elden çıkacaktır (5.11.1914).
Türklerden boşalan yerler Rumlara verilirken, Osmanlı tarihinde ilk kez savaş yapılmaksızın
bir toprak kaybedilecektir.
Dış politika
Abdülhamit denge siyasetinin ilk kaybı Kıbrıs olurken,
ardından kayıplar kat be kat artacaktır. (Batılı
ülkeler, Haliçte Abdülhamid tarafından bekletilen donanmanın kullanılmamasını
fırsata çevirerek adaları da bir bir işgal edeceklerdi.)
“Sultan
Hamid’in dış politikadaki ilkesi şu idi: Rusya’yı idare etmek, İngiltere ile
asla sorun çıkarmamak, Almanya’ya dayanmak, Avusturya’nın gözünün Makedonya’da
olduğunu unutmamak, diğer devletlerle mümkün mertebe hoş geçinmek… Balkanları
karıştırıp Bulgarlar, Sırplar ve Yunanlar arasına nifak ve anlaşmazlık
yaratmak. En çok çekindiği devlet İngiltere idi…” (Mabeyn Başkatibi Tahsin
Paşa)
İngiliz politikası ve Rus tehdidi karşısında sıkışan Osmanlı
yönetimi İngilizlere yakınlaşma niteliğinde Kıbrıs’ı bırakırken, Doğu
Anadolu’nun Ermenilere verilmesi konusundaki tavize yanaşmaması ise bu dönemin başarısı
olacaktır.
İç politika
II. Abdülhamit’in istibdat döneminde öğrencilerin geçmişle
mevcut durumu kıyaslayarak saraya muhalif olmalarında okul müfredatındaki tarih
derslerinin etkili olduğu, Osmanlıcılık ve İslamcılık yerine Ulusçuluğu
özendirdiği gerekçesiyle; “padişah ve hükümet, tarihi sevmezler ve
tarihten korkarlardı” (Yusuf Akçura). Bu dönemde genel tarih ve coğrafya
dersleri kaldırılıp hatta tarih kitapları yasaklanırken, “saraya sadık/itaatkar bir Osmanlı tebeası” yaratmak adına yerleri
din ve ahlak dersleri ile doldurulur (Sadrazam
Küçük Said Paşa). Günümüz müfredat
değişikliği de inadına o döneme atfen, kayıplara/çöküşe rağmen geriye gidişten
başka bir şey değil. Ne diyelim; tarih tekerrür etmekte…
Günümüzde “Payitaht” dizileriyle büyük padişah/ulu hakan olarak taçlandırılan Sultan Abdülhamid döneminde Avrupa ülkeleri, topraklar dışında ekonomik imtiyazlarla duyunu umumiyle gelirlerine de el koyarak istediklerini alırlarken, içişlerine müdahalede geri kalmazlar. Abdülhamid’in kendisine suikast düzenleyen bir yabancıyı (Belçikalı Edward Joris-1905) bile baskı karşısında serbest bırakmakla kalmayıp, -500 altın harcırah vererek hafiyelik yapma gerekçesiyle- Avrupa’ya gönderecektir.
Gelinen noktada; Türkiye’nin 2 katı büyüklüğünde
toprak kaybedilmesine rağmen, günümüzde “hiç toprak kaybedilmemiştir” şeklinde,
Osmanlının “hasta adam” olarak
teslimiyetine/çöküşüne imza atılan Abdülhamid/istibdat dönemi adeta kutsanmakta..
20. yüzyıla Türk mucizesi
olarak damga vuran çökmüş bir imparatorluktan modern bir toplum yaratan bir
değişimin, Türkiye’nin Cumhuriyet dönüşümü sıradanlaştırılmaya çalışılmakta, -21. yüzyıla ulaşan 100 yıllık- Cumhuriyet’e alternatif olarak parlatılan; Siyasal İslamcılık ve
Yeni Osmanlıcılık siyaseti adına Tarih
-tarihi gerçekliklere/belgelere/yaşanmışlıklara rağmen- derin tarihçiler
tarafından çarpıtılmakta vede unutturulmaya çalışılmakta…
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder