10 Kasım 2020 Salı

10 KASIMLAR ve ATATÜRK

 

Bırakıp gittin bizi, 

        Seni unuttuk sanma. 

            Zaman alışmayı öğretir belki, 

                                Unutmayı asla…’ 

10 Kasımlar Türk Ulusunun özel bir günü, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün yıl dönümü. Yas tutmak/ağlamak zamanı değil, anlamak ve çalışmak zamanı. Kişi olarak toplum olarak çok çalışmak, emaneti olan bayrağı daha ilerilere/yükseklere taşımak, gösterdiği çağdaş uygarlık hedefine durmaksızın/yorulmaksızın yürümek zamanı. “Türkiye-Cumhuriyet-Atatürk” bağlamında bütünleşen ve sonsuza değin yaşayacak olan üçlü yapının ortak paydası tabi ki Atatürk’tür. O’nu çıkardığınızda ne Türkiye kalır ne de Cumhuriyet!

Cumhuriyet ile hesaplaşma çerçevesinde Atatürk’ün devrimlerini/ilkelerini yozlaştırarak/değiştirerek çok yönlü/sistemli/planlı çalışmalar yürütüldüğü aşikardır. Emperyalistler doyumsuzdur. 1900’lerde Sevr ile parçalamaya çalıştıkları Türkiye coğrafyasını Anadolu’yu 100 yıl sonrasında -BOP/GOP olarak adlandırdıkları Yeni Dünya Düzeni bağlamında- 2000’lerde yeniden yapılandırmaya çalışmaktadırlar.(Medeniyetler Çatışması tezinin odak noktasında, Türkiye’nin Atatürk’ü reddedip yüzünü Doğuya dönmesi önerilmekte!)

Bu kez askeri güç olarak savaşmalarına gerek yoktur. Uluslararası diplomasi/istihbarat literatüründe 5.kol olarak adlandırılan iç dinamikler yani işbirlikçiler önceliktir.  Saltanatçılar/Şeriatçılar/Tarikatlar/Bölücüler/2.Cumhuriyetçiler; hepsi elbirliğiyle yıkım ekibi olarak içeride/dışarıda doludizgin çalışmakta!

Atatürk’ün öncelikle Türkiye, ardından Türk Dünyası ve bölge coğrafyası (Balkanlar/ Kafkaslar/Ortadoğu) üzerindeki gücünü yok etmek için eserleri/devrimleri/ilkeleri yerine -define avcıları minvalinde- özel yaşamını öne çıkaran yazılar, kitaplar yayınlıyorlar. Karşı devrim yada Cumhuriyetle rövanş bağlamında Ergenekon/Balyoz operasyonları/ kumpasları yaşanır. (-Sözüm ona tarafsızlık, özgürlük, demokrasi havarisi- bir belgeselci buldular. Mustafa adlı bir film yaptırıp 2008 yılında 29 Ekimden 10 Kasıma gişe rekoru yakaladılar. Bu filme imza atanlar, sonrasında Saidi Nursi filmine sponsor olacaklardı.)

Tüm bunların aksine Atatürk’ün saklısı gizlisi yoktu. Padişahlar saraylarının dört duvarı arasında ikiyüzlü içerlerken, O ise milletinin huzurunda şerefiyle içti. Halkı önünde yüzdü, zeybek oynadı, dans etti. O bir insandı, aşkları da oldu hüzünleri de! Aslında, yaşamının büyük bir bölümünü cephelerde/savaşlarda yıpratırken, kalan ömrünü de tamamıyla Türk Milletine adadı (57 yıllık yaşama; 11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap,1 ülke sığdırdı). Türk’ün kurtulan gururu ve milyonlarca özgür insan ile bir liderden daha fazlası; Türklerin Atasıydı.

100 yıl öncesinin savaş şartlarında ve devamında kurulan İstiklal Mahkemelerinin kararlarını/infazlarını tartışıyorlar/yargılıyorlar. Büyük Önderi diktatörlükle, keyfilikle hatta zorbalıkla suçlayıp -düşünce ve devrimlerini gözardı ederek- farklı mülahazalarla küçültmeye/itibarsızlaştırmaya/sıradanlaştırmaya çalışsalar da daha da büyüyerek, yeni yüzyıllara yelken açacaktır. Atatürk gibi bir deha Türkiye sınırlarını aşıp Dünyaya marka olmuş, "Ulusal Mücadele ve Çağdaşlaşma Lideri" olarak evrensel bir değer kazanmıştır. (UNESCO tarafından doğumunun 100. yılı "1981 Atatürk Yılı" olarak kutlanmıştı. Bu uygulama, dünyada ilk ve tektir.)

Atatürk’ün 100 yıl öncesinden gelen sözleri kulaklarımızı çınlatmaya devam ediyor: “İktidara sahip olanlar, Gaflet ve Delalet hatta Hıyanet içersinde olabilir!”

O’nun en çok değer verdiği: Tam Bağımsızlık, Ulusal Devlet, Ulusal Egemenlik” çok ama çok önemli olup, değerini sürdürüyor, daha da önem kazanıyor ve tarih tekerrür ediyor.

Emperyalizme karşı verilen savaşın Başkomutanı,

Karanlığa karşı verilen savaşın devrimci ve inançlı Önderi;

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e her geçen yıl daha da artan özlem, minnet ve saygıyla…

Remzi KOÇÖZ

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz