1 Kasım 2020 Pazar

TARİHTEN -Tarih Sayfalarından- NOTLAR – 6

 

Mondros/Sevr/işgal sürecinde tüm yaşananların ardından büyük önder Atatürk'ün, Nutuk’ta yer alan şu sözleri anlamlıdır: “Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin; soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği, alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükûmet âciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız, Padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.”

Saltanat/Hilafet/Teslimiyet/İhanet…

Osmanlı Devletinde, Dünya Savaşı sonlarına doğru Sultan V.Mehmet Reşat’ın ölümü üzerine VI.Mehmet (Vahdettin) Osmanlı tahtına geçer (3.7.1918). 4 yıl süren savaş boyunca Çanakkale Cephesi dahil olmak üzere toplam 400.000 şehit verilir. 1 milyon asker yaralanır, binlercesi esir düşerken Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan yenilerek çekilir (30.10.1918).

İşgalciler/İngilizler açısından; Halifelik, o dönemde İslam dünyasını/Müslüman camiayı yönetmenin/sömürmenin/etkisiz kılmanın aracı ve garantisidir. İstanbul’da bulunan İngiliz Yüksek komiserliğince İngiliz dışişleri bakanlığına yazılan raporda şunlar yer alır (19.1.1919): "Halife elimizin altında bulunduğu sürece. İslam Dünyasında bir denetleme aracına sahibiz demektir. Halife-padişah (Vahdettin) bizi buraya (İstanbul’a) yerleştirmek istiyor."  Vahdettin, İngilizlere güveniyordu ama İngilizler pâdişah için “…zayıf bir karaktere ve çok az cesarete sâhip…” diyorlardı.

Meclisi Mebusan işgal güçlerince basıldığında (16.3.1920) işgalin vehametini ve Anadolu’da verilen milli mücadeleyi anlatmaya çalışan bir grup ulemaya/subaylara Vahdettin şunları söyler: "Bu millet koyun sürüsü, bir çoban lazım. O da benim."

Padişahın yanından buruk ayrılan grup içinden Vehbi Hoca, saray çıkışında arkadaşlarına şu cevabı verir: "Bu adam nefsini ıslah etmezse akıbeti fenadır. Allah büyüktür. Bu millet halaskarını bulacaktır. Milleti koyun sürüsü addetmek Allah'ın rızasına aykırıdır. Yaşarsak çok şeyler göreceğiz."

Padişah Vahdettin tarafından kızkardeşi ile evli, Hürriyet ve İtilaf partisi kurucusu ve İngiliz sevdalısı Damat Ferit Paşa, yükselebileceği en uç makam olan sadrazamlığa getirilmişti (4.3.1919). İngilizlere bağlılığını Allah ile eş değerde tutarı Damat Ferit, göreve gelir gelmez yüksek komiserliğe şunları yazar: "Bütün umudumuz Allah'ta ve İngiltere'de. İstediğiniz herkesi tutuklamaya hazırım."

Sonrasında İngiliz yüksek komiserini makamında ziyaret ederek kendisi ve padişahı adına bağlılıklarını vede Osmanlı devletini İngiliz sömürgesi yapmaya yönelik bir planı da sunar: "Babası Abdülmecit, padişahımız Vahdettin'i İngiliz devletine ve İngilizlere dostluk duygularıyla yetiştirmiştir. Padişahımızın bugün takip ettiği siyaset, Osmanlı devletini İngiltere devletine mutlak bir teslimiyetle bağlamaktır."

Damat Ferit Paşa, kurtuluş mücadelesini bastırmak için İngilizlerden lojistik destek isterken, bu milli hareketi fitne/fesat/ihanet olarak ilanı yanında -Mustafa Kemal ve arkadaşlarının mücadelesini dine karşı oluşum olarak gösterip- Kuvayı Milliyecilerin hain ve katledilmelerinin dahi caiz olduğunu bildiren bir fetva ardından, askeri mahkemece gıyaben ölüme mahkûm kararı aldı. İstanbul Hükümetince Şeyhülislam Dürrizade’ye yazdırılan “milli mücadeleye girişenlerin katlinin vacip olduğu” fetvası İngiliz uçaklarıyla Anadolu içlerine dağıtılır. Ardından Ankara’da TBMM’nin açılışını önlemek ve halk desteğini kırmak için bir yandan iç isyanları desteklerken diğer yandan Kuvayı İnzibatiye (Hilafet Ordusu) namıyla karşı bir ordu teşkil edilerek, Anadolu ateşi harlanır.

Damat Ferit Paşa'nın son durağı ise Sevr Antlaşması olurken, İşgal güçlerince hazırlanan Osmanlının ölüm fermanını imzalamak da ona nasib olur, ancak Ankara'daki İstiklal Mahkemesi de bu işbirlikçileri vatana ihanet suçundan, gıyaben ölüme mahkûm ederken onlarda Avrupa'ya kaçarlar.

1922 yılı başlarında, Ankara’da/TBMM öncülüğünde işgale karşı Anadolu’da ölüm-kalım savaşı yapılırken, İstanbul’da saray ve çevresi İngiliz makamlarına “Ulusalcılar eski İttihatçılardır, ulusun yüzde 90’ı onların aleyhindedir” içerikli mektuplar yazarken diğer yandan Padişah Vahdettin de –saray ve tahtının derdinde- bir kararname ile Hanedan ödeneklerinin artırılması çerçevesinde İngilizlerden yardım talebinde bulunur.

1922 yılı Haziranında, 'Türklerin Padişahı ve Müslümanların Halifesi' unvanını taşıyan Vahdettin, Şehzade Sami eliyle İngilizlere şu mesajı iletilir: "Mustafa Kemal ve arkadaşları ihtilalcidirler. Bunlar sizin ve benim düşmanlarımızdır. Asidirler. Türkiye'yi yalnız siz kurtarabilirsiniz. Ben sizin dostunuzum. Ne isterseniz size vermeye hazırım. Halbuki siz Ankara'dan bir şey alamazsınız. İsterseniz saltanatı ve hilafeti kurtarabilirsiniz. Bana yardım için 4 milyon sterlin borç veriniz. Size mal vererek bu borcu öderim. Ankara'yı tanımayın, barışı benimle yapın. Propaganda yapmam için uçak, adamlarımı korumam için bir savaş gemisi verin. Bursa'ya gider herkesi etrafıma toplarım. Halk benim davetime koşar. Boğazları açık tutarım. Halife olarak sizin lehinizde çalışırım. Çünkü siz müminlerin savunucususunuz. Onlar da size bağlı uyruklar olarak kalacaklardır. Ankara’dakiler katil adamlardır. Moskova'nın tesiri altındadırlar."

TBMM tarafından 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasının ardından son Osmanlı hanedanı/padişah Vahdettin 16 Kasımda Halifei Müslimin ünvanını kullanarak;“Dersaadet işgal orduları başkumandanı General Harington Cenaplarına, İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere Devleti fahlmesine iltica ve bir an evvel İstanbul’dan mahalli ahara naklimi talep ederim efendim" şeklinde İngilizlerden yardım/sığınma talebinde bulunarak, 17 Kasımda İngiliz savaş gemisi ile İstanbul’dan ayrılır.

Bugün ‘cennet mekan sultan’ olarak anılan Vahdettin; kişisel çıkarlarını vatanının/yurdunun üstünde tutarak tahtı/rahatı/keyfi için işgalciler önünde eğilen/teslim olan; işgale karşı verilen milli mücadele de işgalcilerle işbirliği yaparak hilafet ordusu kurdurup iç isyanlarla emperyalizme destek olan bir hanedandı. Duruşu/tavırları/yaptıkları bağlamında tarihe yansıyan işte bunlar! Gaflet mi/delalet mi/hiyanet mi/ihanet mi? Nasıl addederseniz öyle addedin!

1 Kasım 2020

Remzi KOÇÖZ

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz