İttihatçılar konusunda kendisi de o kuruluşun içinde, başlangıcından çok zaman sonrasına kadar bulunan Mustafa Kemal Paşa’nın mütareke İstanbul’unda işgalcilere söylediği: “İttihat ve Terakki'nin birçok kusur ve yanlışları olabilir. Fakat vatanperver bir kuruluştur” sözleri, İttihat Terakki’nin -toptan mahkum edilemeyeceğine dair- günahlarıyla/sevaplarıyla Türk tarihine not düşülmesidir.
İTTİHAT VE TERAKKİ (Birlik ve İlerleme)…
İttihat ve
Terakki’nin kurucuları Genç Türklerdir. İlk olarak 1889 tarihinde genç
doktorlardır. Bunlardan biride Dr. Nazım’dır. Abdülhamit döneminde yurtdışına
kaçan Genç Türkler, Vatan Şairi Namık Kemal’in özgürlük fikirlerinden
etkilenirler. Paris, Cenevre, Kahire de dergiler etrafında buluşurlar.
Paris’teki liderleri Ahmet Rıza Bey ile İstanbul temsilcisi Dr. Nazım Paris’te
bir araya gelerek İttihad-ı Osmani cemiyetini İttihat ve Terakki’ye
dönüştürerek Fransız ihtilalinin 100. yıldönümüne denk getirerek daha geniş bir
yelpaze sağlarlar. 1902 yılındaki toplantıda Prens Sebahattin ve I.Meşrutiyet’in
kurucusu Mithat Paşa’nın oğlu katılırlar.
Bu
fikirler, akımlar o zaman Osmanlıdaki aydınlar dışında, genç subaylar arasında
dalga dalga yayılır. Sonunda 1908’e giden yol Avrupa’dan Balkanlara oradan da
İstanbul’a ulaşır.
Osmanlı
İmparatorluğunda bir devir 23 Temmuz 1908 tarihinde İttihat ve Terakki
fırkasının padişah II.Abdülhamit’i tahtından indirerek II.Meşrutiyet’in ilanını
daha doğrusu Meşrutiyet’in yeniden iadesini sağlamakla başlar. I.Dünya
Savaşının yenilgiyle sona ermesi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun fiilen çökmesi
ile 1918 yılında son bulur.
1908-1918
tarihleri arasındaki 10 yıllık gelişmelerden sorumlu Fırkanın liderleri olanlar
yurtdışına doğru yelken açarlar. Talat, Enver, Cemal, Halil, Dr. Nazım,
Bahattin Şakir bu kervana katılır. Başka ülkelerde yeni maceralara başlamak
üzere 1920-1922 arası Moskova uğrak yerleri olur. Bu liderler öncelikle kendi
fikirleri ile karşıt bir düşüncenin, ihtilalin beşiği sayılan Bolşevik
Rusya’nın Başkenti Moskova’da ne arıyorlar? Daha sonrası Şark Milletleri
Kurultayı’na katılmaları ayrı bir çelişki olarak karşımıza çıkar. Bolşevikler/Sosyalistler
milliyetçilik ve Ulus Devlet modeline karşı Enternasyonalizmi yaratma
çabasındadırlar. Meşrutiyetle yönetilen Monarşi sisteminin Anadolu’da
yerleşmesini isteyen İttihatçıların yurtdışındaki çalışmaları bu paralelde
destek yerine uluslararası gelişmelerde koz olarak elde tutulmasıdır. Bu
Anadolu’daki gelişmelere karşın bir koz olarak komşu ülkede hazır tutulacaktı.
Sakarya Savaşının
geri çekilme esnasında Enver Paşa’nın Anadolu’ya geçmek için Batum’da hazır
beklemesi/bekletilmesi Mustafa Kemal Paşa tarafından kabul görmeyince O’da
rotasını Doğu’ya çevirir. Orta Asya Doğu Buhara’da Çegen tepesinde 4 Ağustos
1922’de macera son bulacaktır. Balkanlardaki komitacılıktan II. Meşrutiyete,
saray damatlığından Harbiye Nazırlığına yükselen, Osmanlı’nın sondan bir önceki
dönemine damgasını vuran Enver Paşa; Türklük ve Turan ülküsü uğruna şahadete
gider.
Ş.Süreyya Aydemir, (1908-1914 arası döneme ilişkin);
“1908’in Hürriyet Kahramanı Binbaşı Enver
Bey, işte bu kısa devrede Enver Paşa, daha doğrusu imparatorluğun tek söz
sahibi olan, genç, inançlı, muhteris, daha doğrusu hem kaderci hem de kaderini
yaratan adam olarak sahnededir” şeklinde tanımlar.
Falih Rıfkı Atay,“Enver Paşa; Alay, tümen, kolordu ve ordu
komutanlıklarından hiçbirini yapmadan başkumandanlığa çıkmış ve maceraperestliği
ile Sarıkamış’ta binlerce askerimizin savaşmadan yaşamını yitirmesine neden
olmuştur” şeklinde değerlendirir. (Mustafa
Kemal Paşa ise tüm askerlik komuta
kademelerini ve muharebe çeşitlerini yaşamış, heyecan adamı değil,
macera adamı hiç değil, mantık adamıydı…)
İttihatçıların
bir diğer ayağı da Avrupa’dır. Mütareke sonrası Anavatandan kaçmak zorunda
kalanlar ilk etapta İdol olarak gördükleri Almanya’nın başkenti
Berlin’dedirler. Ancak Ermeniler
vahşetlerine Almanya/Berlin’den başlarlar. Tehcir Kanunundan sorumlu tuttukları
İttihatçı Osmanlı Devlet adamlarından; Eski İçişleri Bakanı/Başbakan Talat Paşa
15.3.1921’de; İttihat ve Terakki üyelerinden Bahattin Şakir ve Cemal Azmi
Beyler 17.4.1922’de Almanya/Berlin’de katledilirler. Eski Dış İşleri Bakanı
Sait Halim Paşa ise 5.12.1921’de İtalya/Roma’da katledilir.
İttihatçılardan
Eski Ordu Komutanı/Bakan Cemal Paşa; Ermenilerin tehciri esnasında Suriye
cephesinde onlara kol-kanat gererek,
mağduriyetlerini en aza indirgemek uğruna otoritesini ortaya koyan,
zarar verenleri tespit ederek mahkeme huzuruna çıkartılarak cezalandırılmaları
için uğraş veren bir komutan olmasına rağmen 17.8.1922’de yaverleri Nusret ve Süreyya Beyler ile
birlikte Gürcistan/Tiflis’te Ermeni komitacılar tarafından katledilir.
İttihat
Terakki’nin kurucularından Dr.Nazım; 23.7.1908 öncesi gizlice İzmir’deki
çalışmaların açığa çıkması sonrası Selanik üzerinden Manastır’a geçer. Meşrutiyet/
Hürriyet ilanından sonra Anadolu Vilayetleri Umumi Valisi olarak İzmir’e döner.
Nazırlık’ta yapar. Ancak 1926 İzmir suikastı sanıkları arasında yer alması
nedeniyle İstiklal Mahkemesince idam edilir.
I.Dünya Savaşına
gelene kadar siyasi ayrılıklar, suikastler, terör eylemleri ile Trablusgarp ve
Balkan savaşlarındaki kayıplar yer alır. Son macera olan I.Dünya Savaşına
girişte genel merkezin bilgisi haricindedir. Siyasi parti içersindeki askeri
gücün önderliğini kabul etmek zorunda kalmış ve onların macerasına sürüklenmeyi
önleyememiştir.
İttihatçılar yıllar sonra İstibdada karşı
direnişleri nedeniyle övülürlerken maceracı konumları hayal kırıklığına neden
olur.
Almanların
savaşa girişinin ardından Osmanlı hükümetinden 4 kişinin (Sait Halim, Talat,
Enver, Halil Bey) bilgisi dahilinde 2/3.8.1914’de bir ittifak muahedesi
imzalanmakla başlar. Aynı günlerde Akdeniz’de kaçacak yer arayan 2 Alman gemisi
Goben ve Breslav Çanakkale Boğazından Marmara’ya girerek 12 Ağustosta İstanbul’a
demirleyip, 17 Ekimde Karadeniz’e açılarak başta Sivastopol olmak üzere Rus
limanlarını bombalayınca Osmanlı bir fiil I. Dünya savaşına dahil olur.
I. Dünya
savaşına girişimizden İttihatçıların genel merkezinin, Hükümetin, Meclisin ve
sarayın haberi yoktur. Savaşa giriş bir oldu-bittidir.
Hiç şüphesiz İttihat
ve Terakki bir vatanseverlik ruhuyla ortaya çıkmış, sürgünde acılar çekmiş
insanların özverileriyle gelişmiştir. Mevcut idareyi değiştirmek, parlamenter
sistemi kurmak, meşrutiyeti getirmek isteniliyordu. Yetişmiş ideolog ve
aydınlardan komitacı subayların hareket kabiliyetleri ile ilk hedefinde
başarılı olur. İdare olmasa da ordunun gençleştirilmesi konusunda bir reform
gerçekleştirildi.
Halktan gelen
hareket kısa sürede halktan koparak istibdada karşı iken bir nevi onunla yer
değiştirdi. Halkın duygularını istismar ederek milletin varlığını koruyamayarak
maceracılıklarıyla devleti toptan tehlikeye soktular.
Alman
emperyalizminin peşine takılarak en idealist gençliğini daha doğrusu geleceğini
cephelerde kurban ederek bir nevi milletin kaderiyle kumar oynadılar. Hep
olayların gerisinde kalarak gerçek kahraman olamadılar. I. Meşrutiyet’in
kurucusu Mithat Paşa’nın gölgesi kadar bile olamadılar. Bu küçük, dar kadro
anlayışı koca imparatorluğu çökertmenin yanında savaşlar, hastalıklar,
sakatlıklar şeklinde 3 milyon insanın kaybına mal olur.
Osmanlının
çöküşü sonrası kurulmaya çalışılan yeni Türkiye’nin de çöküşü
gerçekleşebilirdi. Sakarya savaşının zor günlerinde Batum’dan Anadolu’ya geçmek
isteyen Enver Paşa’nın arzusu kardeş kavgası açabilecekti. Mustafa Kemal
Paşa’nın kararlılığı Enver Paşa’yı bu arzusundan vazgeçirterek başka bir
maceraya atılarak yaşamının son bulmasıyla sonuçlanacaktı.
Osmanlı’da
İnkılâp hareketleri III. Selim’le başlayarak Tanzimat’a uzanır. Genç Osmanlılar
hareketi I. Meşrutiyet’i, İttihatçılar ise II. Meşrutiyet’i getirir. Sonrasında
peş peşe kaybedilen savaşlarla İnkılâplara ara verilir.
İttihatçıların dönemin
koşullarını iyi değerlendirememeleri, yönetimi ele geçirdikten sonra tecrübeli
ve geniş açıyla bakabilen yöneticilerinin olmaması, zamanında ve doğru
kararların alınamaması ve asker-bürokrat anlayışıyla iktidarın askeri kanadın
elinde bulunması tam ve sağlıklı bir sivil yönetimin oluşmasını engellemiştir
1926 yılında açığa çıkan İzmir suikastı İttihat ve Terakki’nin yaşayan kadrolarının sonu olur. İttihat ve Terakki bir mum gibi sönerek geriye belge ve anı bırakmaz. Herşey yok edilmiştir. Sadece belleklerde kalanlar olsa da o bellekler de teker teker yok olur. Bir döneme damgasını vuran bu siyaset/akım gizemleriyle tarih olurken, 'Tarih'in kendine özgün sayfaları içerisinde yerini alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder