4 Ekim 2020 Pazar

TARİHTEN -Tarih Sayfalarından- NOTLAR – 5

 

İttihatçılar konusunda kendisi de o kuruluşun içinde, başlangıcından çok zaman sonrasına kadar bulunan Mustafa Kemal Paşa’nın mütareke İstanbul’unda işgalcilere söylediği: “İttihat ve Terakki'nin birçok kusur ve yanlışları olabilir. Fakat vatanperver bir kuruluştur” sözleri, İttihat Terakki’nin -toptan mahkum edilemeyeceğine dair- günahlarıyla/sevaplarıyla Türk tarihine not düşülmesidir.   

İTTİHAT VE TERAKKİ (Birlik ve İlerleme)…  

İttihat ve Terakki’nin kurucuları Genç Türklerdir. İlk olarak 1889 tarihinde genç doktorlardır. Bunlardan biride Dr. Nazım’dır. Abdülhamit döneminde yurtdışına kaçan Genç Türkler, Vatan Şairi Namık Kemal’in özgürlük fikirlerinden etkilenirler. Paris, Cenevre, Kahire de dergiler etrafında buluşurlar. Paris’teki liderleri Ahmet Rıza Bey ile İstanbul temsilcisi Dr. Nazım Paris’te bir araya gelerek İttihad-ı Osmani cemiyetini İttihat ve Terakki’ye dönüştürerek Fransız ihtilalinin 100. yıldönümüne denk getirerek daha geniş bir yelpaze sağlarlar. 1902 yılındaki toplantıda Prens Sebahattin ve I.Meşrutiyet’in kurucusu Mithat Paşa’nın oğlu katılırlar.

            Bu fikirler, akımlar o zaman Osmanlıdaki aydınlar dışında, genç subaylar arasında dalga dalga yayılır. Sonunda 1908’e giden yol Avrupa’dan Balkanlara oradan da İstanbul’a ulaşır.

Osmanlı İmparatorluğunda bir devir 23 Temmuz 1908 tarihinde İttihat ve Terakki fırkasının padişah II.Abdülhamit’i tahtından indirerek II.Meşrutiyet’in ilanını daha doğrusu Meşrutiyet’in yeniden iadesini sağlamakla başlar. I.Dünya Savaşının yenilgiyle sona ermesi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun fiilen çökmesi ile 1918 yılında son bulur.

1908-1918 tarihleri arasındaki 10 yıllık gelişmelerden sorumlu Fırkanın liderleri olanlar yurtdışına doğru yelken açarlar. Talat, Enver, Cemal, Halil, Dr. Nazım, Bahattin Şakir bu kervana katılır. Başka ülkelerde yeni maceralara başlamak üzere 1920-1922 arası Moskova uğrak yerleri olur. Bu liderler öncelikle kendi fikirleri ile karşıt bir düşüncenin, ihtilalin beşiği sayılan Bolşevik Rusya’nın Başkenti Moskova’da ne arıyorlar? Daha sonrası Şark Milletleri Kurultayı’na katılmaları ayrı bir çelişki olarak karşımıza çıkar. Bolşevikler/Sosyalistler milliyetçilik ve Ulus Devlet modeline karşı Enternasyonalizmi yaratma çabasındadırlar. Meşrutiyetle yönetilen Monarşi sisteminin Anadolu’da yerleşmesini isteyen İttihatçıların yurtdışındaki çalışmaları bu paralelde destek yerine uluslararası gelişmelerde koz olarak elde tutulmasıdır. Bu Anadolu’daki gelişmelere karşın bir koz olarak komşu ülkede hazır tutulacaktı.

Sakarya Savaşının geri çekilme esnasında Enver Paşa’nın Anadolu’ya geçmek için Batum’da hazır beklemesi/bekletilmesi Mustafa Kemal Paşa tarafından kabul görmeyince O’da rotasını Doğu’ya çevirir. Orta Asya Doğu Buhara’da Çegen tepesinde 4 Ağustos 1922’de macera son bulacaktır. Balkanlardaki komitacılıktan II. Meşrutiyete, saray damatlığından Harbiye Nazırlığına yükselen, Osmanlı’nın sondan bir önceki dönemine damgasını vuran Enver Paşa; Türklük ve Turan ülküsü uğruna şahadete gider.

 Ş.Süreyya Aydemir, (1908-1914 arası döneme ilişkin); “1908’in Hürriyet Kahramanı Binbaşı Enver Bey, işte bu kısa devrede Enver Paşa, daha doğrusu imparatorluğun tek söz sahibi olan, genç, inançlı, muhteris, daha doğrusu hem kaderci hem de kaderini yaratan adam olarak sahnededir” şeklinde tanımlar.

Falih Rıfkı Atay,“Enver Paşa; Alay, tümen, kolordu ve ordu komutanlıklarından hiçbirini yapmadan başkumandanlığa çıkmış ve maceraperestliği ile Sarıkamış’ta binlerce askerimizin savaşmadan yaşamını yitirmesine neden olmuştur” şeklinde değerlendirir. (Mustafa Kemal Paşa ise tüm askerlik komuta kademelerini ve muharebe çeşitlerini yaşamış, heyecan adamı değil, macera adamı hiç değil, mantık adamıydı…)

İttihatçıların bir diğer ayağı da Avrupa’dır. Mütareke sonrası Anavatandan kaçmak zorunda kalanlar ilk etapta İdol olarak gördükleri Almanya’nın başkenti Berlin’dedirler. Ancak Ermeniler vahşetlerine Almanya/Berlin’den başlarlar. Tehcir Kanunundan sorumlu tuttukları İttihatçı Osmanlı Devlet adamlarından; Eski İçişleri Bakanı/Başbakan Talat Paşa 15.3.1921’de; İttihat ve Terakki üyelerinden Bahattin Şakir ve Cemal Azmi Beyler 17.4.1922’de Almanya/Berlin’de katledilirler. Eski Dış İşleri Bakanı Sait Halim Paşa ise 5.12.1921’de İtalya/Roma’da katledilir.

İttihatçılardan Eski Ordu Komutanı/Bakan Cemal Paşa; Ermenilerin tehciri esnasında Suriye cephesinde onlara kol-kanat gererek,  mağduriyetlerini en aza indirgemek uğruna otoritesini ortaya koyan, zarar verenleri tespit ederek mahkeme huzuruna çıkartılarak cezalandırılmaları için uğraş veren bir komutan olmasına rağmen 17.8.1922’de yaverleri Nusret ve Süreyya Beyler ile birlikte Gürcistan/Tiflis’te Ermeni komitacılar tarafından katledilir.

İttihat Terakki’nin kurucularından Dr.Nazım; 23.7.1908 öncesi gizlice İzmir’deki çalışmaların açığa çıkması sonrası Selanik üzerinden Manastır’a geçer. Meşrutiyet/ Hürriyet ilanından sonra Anadolu Vilayetleri Umumi Valisi olarak İzmir’e döner. Nazırlık’ta yapar. Ancak 1926 İzmir suikastı sanıkları arasında yer alması nedeniyle İstiklal Mahkemesince idam edilir.

I.Dünya Savaşına gelene kadar siyasi ayrılıklar, suikastler, terör eylemleri ile Trablusgarp ve Balkan savaşlarındaki kayıplar yer alır. Son macera olan I.Dünya Savaşına girişte genel merkezin bilgisi haricindedir. Siyasi parti içersindeki askeri gücün önderliğini kabul etmek zorunda kalmış ve onların macerasına sürüklenmeyi önleyememiştir.

 İttihatçılar yıllar sonra İstibdada karşı direnişleri nedeniyle övülürlerken maceracı konumları hayal kırıklığına neden olur.

Almanların savaşa girişinin ardından Osmanlı hükümetinden 4 kişinin (Sait Halim, Talat, Enver, Halil Bey) bilgisi dahilinde 2/3.8.1914’de bir ittifak muahedesi imzalanmakla başlar. Aynı günlerde Akdeniz’de kaçacak yer arayan 2 Alman gemisi Goben ve Breslav Çanakkale Boğazından Marmara’ya girerek 12 Ağustosta İstanbul’a demirleyip, 17 Ekimde Karadeniz’e açılarak başta Sivastopol olmak üzere Rus limanlarını bombalayınca Osmanlı bir fiil I. Dünya savaşına dahil olur.

I. Dünya savaşına girişimizden İttihatçıların genel merkezinin, Hükümetin, Meclisin ve sarayın haberi yoktur. Savaşa giriş bir oldu-bittidir.

Hiç şüphesiz İttihat ve Terakki bir vatanseverlik ruhuyla ortaya çıkmış, sürgünde acılar çekmiş insanların özverileriyle gelişmiştir. Mevcut idareyi değiştirmek, parlamenter sistemi kurmak, meşrutiyeti getirmek isteniliyordu. Yetişmiş ideolog ve aydınlardan komitacı subayların hareket kabiliyetleri ile ilk hedefinde başarılı olur. İdare olmasa da ordunun gençleştirilmesi konusunda bir reform gerçekleştirildi.

Halktan gelen hareket kısa sürede halktan koparak istibdada karşı iken bir nevi onunla yer değiştirdi. Halkın duygularını istismar ederek milletin varlığını koruyamayarak maceracılıklarıyla devleti toptan tehlikeye soktular.

Alman emperyalizminin peşine takılarak en idealist gençliğini daha doğrusu geleceğini cephelerde kurban ederek bir nevi milletin kaderiyle kumar oynadılar. Hep olayların gerisinde kalarak gerçek kahraman olamadılar. I. Meşrutiyet’in kurucusu Mithat Paşa’nın gölgesi kadar bile olamadılar. Bu küçük, dar kadro anlayışı koca imparatorluğu çökertmenin yanında savaşlar, hastalıklar, sakatlıklar şeklinde 3 milyon insanın kaybına mal olur.

Osmanlının çöküşü sonrası kurulmaya çalışılan yeni Türkiye’nin de çöküşü gerçekleşebilirdi. Sakarya savaşının zor günlerinde Batum’dan Anadolu’ya geçmek isteyen Enver Paşa’nın arzusu kardeş kavgası açabilecekti. Mustafa Kemal Paşa’nın kararlılığı Enver Paşa’yı bu arzusundan vazgeçirterek başka bir maceraya atılarak yaşamının son bulmasıyla sonuçlanacaktı.

Osmanlı’da İnkılâp hareketleri III. Selim’le başlayarak Tanzimat’a uzanır. Genç Osmanlılar hareketi I. Meşrutiyet’i, İttihatçılar ise II. Meşrutiyet’i getirir. Sonrasında peş peşe kaybedilen savaşlarla İnkılâplara ara verilir.

İttihatçıların dönemin koşullarını iyi değerlendirememeleri, yönetimi ele geçirdikten sonra tecrübeli ve geniş açıyla bakabilen yöneticilerinin olmaması, zamanında ve doğru kararların alınamaması ve asker-bürokrat anlayışıyla iktidarın askeri kanadın elinde bulunması tam ve sağlıklı bir sivil yönetimin oluşmasını engellemiştir

1926 yılında açığa çıkan İzmir suikastı İttihat ve Terakki’nin yaşayan kadrolarının sonu olur. İttihat ve Terakki bir mum gibi sönerek geriye belge ve anı bırakmaz. Herşey yok edilmiştir. Sadece belleklerde kalanlar olsa da o bellekler de teker teker yok olur. Bir döneme damgasını vuran bu siyaset/akım gizemleriyle tarih olurken, 'Tarih'in kendine özgün sayfaları içerisinde yerini alır.

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz