18 Ekim 2020 Pazar

KARANTİNA GÜN(LÜK)LERİ - 6

       

           Toplumdaki/insanlardaki adalet duygusunu köreltip zedelerseniz ağır bir vebal altına girer hatta                              yaptıklarınızla bunun altında kalırsınız. Gün gelir asıl siz ihtiyaç duyarsınız o horladığınız; ADALETE!’

MEMLEKETİMDEN İNSAN GÖZLEMLERİ…

Salgın sürecinde, Haziran ayı sonlarında ayrıldığım Karasu’ya Ekim ayında yeniden gelirken yaklaşık 4 aylık bir zaman dilimi de geride kalır. Mevsim yazdan sonbahara dönüşürken  yağışlarla birlikte havalar da serinlemeye yüz tutar.

Ege’den Marmara’ya ve Karadeniz’e uzanan yolculuğumda yöresel ürünler haricinde hasat/harman sonlanırken (salça/tarhana/pekmez/makarna/yufka gibi) kış hazırlıkları revaçtadır. Ekim ayı özellikle çiftçiler/üreticiler yönünden, ödemeler/krediler/ürünlerinin satımı çerçevesinde önemli bir aydır. Onlar ürünlerini birliklerden daha çok tüccara verip nakit parayla ihtiyaçlarını karşılamayı/borçlarını kapatmayı yeğlerken, Kasım ayı ile birlikte dinlenme/yatış yada kendilerini nadasa bırakma günleri başlayacaktır.

Salgın döneminde kırsal kesimdekiler kentlerde olanlardan/yaşayanlardan -sosyal ortamdan daha çok doğal ortamda doğa ile içiçe olmaları nedeniyle- daha şanslılar. Hadi gel köyümüze dönelim şeklinde tersine göç yaşanır mı bilemem ancak o köy dediklerimiz de mutasyona uğrayıp geçmişte kaldı. Bir kısım insan yazlıklarından/kırsaldan kentlere dönmeme hazırlığı yaparken, kentlerde olanlar ise yine ev hapsine rıza göstermek zorunluluğunda.

Çalışan/çalışmak zorunda olanlar -çalışmayan/çalışma zorunluluğu olmayanlara nazaran ve- tüm risklere rağmen iş/güç koşuşturmacasında, bir nevi toplumun/ülkenin dinamizmi ve lokomotifi konumunda ve de önemli bir cefakarlığı üstlenmekteler. Bu süreçte başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm çalışanlara minnettarız.

Salgının devam etmesi ve ne kadar devam edeceğinin belirsizliği 7’den 77’ye herkesi tedirgin ediyor. Salgın açısından 8 aylık, karantina açısından tam tamına 7 aylık bir dönem geride kalırken salgının 8 ay kadar daha süreceği şeklindeki uzmanların öngörüsüyle sürecin ortasındayız gibi..

Arkadaş/tanıdık/eş/dost karşılaşmalarında, Toplumun farklı kesimleri ile yapılan görüşmelerde, -tabiki olmazsa olmaz 3 kurala/tedbire (sosyal mesafeye/maskeye/hijyene) dikkat ederek- özellikle ekonomi ve siyaset olmak üzere çok farklı tepkilere/tespitlere/değerlendirmelere tanık olunur. Dost meclisi gibi dar alanlar dışında daha genel/geniş/farklı ortamlarda ise konuşmaktan öte konuşulanları dinlerken toplumun ne kadar da karamsar olduğu yakinen gözlenir.

Her daim güçlünün/iktidarların yanında duran, toplumsal eylemlerden/söylemlerden uzakta statükoyu destekleyen Esnaf kesimi/ticaret erbabı kişiler bu kez ekonomik gelişmelerden piyasaların durgunluğundan bir hayli şikayetçiler, kaygılılar. Toplumun diğer ezilen katmanları gibi geleceklerini görememekte, özellikle ekonomik enstrümanların yükselen trendi normalleşme yerine beklentileri olumsuzluğa sürükleyip, umutları tüketmekte.

Artık kahvehane müdavimleri bile oyun oynama yerine hiç olmadığı kadar ülke sorunlarına/gelişmelerine endekslenmiş siyasi polemik içerisinde. Erken seçim, ülkenin geleceğine ilişkin iktidar senaryoları dile getirmekte. Apolitik olarak görülen kitleler politize olmuş durumda.

Sosyal medya ise ha keza yıkılıyor. A’dan Z’ye politize olmuş durumda. İktidar/muhalefet ayırmaksızın pot kıran/gündeme oturan siyasiler hedef tahtasına oturtulup, bir nevi karanlığa ateş edilmekte. Insanlar da oluşan öfke üst perdede ve burunlarından solumakta. Toplum artık istim üzerinde. Özellikle gençlik kesiminde geleceğe güvensizlik tavan yapmış durumda.

Tüm bu gelişmeler/gözlemler “görünen köy kılavuz istemez” misali şu sonucu zorluyor; 2021 her yönüyle daha güç olacak ve zor geçecek!

Bu gelişmeler paralelinde İktidar dışarıda; Doğu Akdeniz/Azerbaycan/Irak/Suriye gerilimi/çatışmaları üzerinden kendine alan yaratıp iç politikaya kanalize ederek toplumsal muhalefeti yanına çekmeye çalışırken, içeride ise Ayasofya gibi tarihi/dini konular ile Barolar, AYM, TTB gibi kurumlar/kurullar üzerinden polemik yaratılıp gündem değiştirilerek ekonomik sorunlar/gelişmeler ötelenmeye çalışılır. Her geçen gün güç kaybetmekte olan İktidar, sorunları çözme yerine adeta muhalefeti çözme, dizayn etme gibi siyasi mühendislik peşinde.

Gördüğüm/gözlediğim kadarıyla toplumun tüm katmanları iç/dış politikada yorum yapar konumda, aşırı politize olmuş, yani toplumsal muhalefet oluşmuş durumda. Zaten iktidarın en büyük rakibi/korkutucusu siyasi muhalefetten daha çok bu gelişen ve giderek büyüyen toplumsal muhalefet. Onu nasıl dizginleyebilir/engelleyebilir/durdurabiliriz kaygısında. Onu nasıl kanalize eder kazanabiliriz yada olmazsa birbirine düşürüp/parçalayıp nasıl aradan yine sıyrılabiliriz düşüncesinde.

Kanaatimce, artık bu şekilde devam etmek, süreci bu şekilde götürmek biraz zor gibi. Amiyane tabirle söylenecek olursa; “hayvan terli, maymun gözünü açtı” diyebiliriz. Bu kez istim üzerinde olan ve bugüne kadar “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyen toplumun geniş bir yelpazesi “kral çıplak!” diyebilecek.

Saygı, sevgi ve selamlarımla...

(17. 10. 2020 / Karasu)

Remzi KOÇÖZ

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz