“Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Türkiye Adalet Akademisi ve TAİEX işbirliğinde “Yargının Bağımsızlığı, Tarafsızlığı ve Etkililiği” konusunda Noterler Birliği konferans salonunda 11/12 Aralık 2009 tarihlerinde düzenlenen Uluslararası Sempozyum sırasıyla Adalet Akademisi Başkanı, AB Almanya Temsilcisi ve Adalet Bakanımızın yapmış olduğu açılış konuşmalarıyla başlamış; A.H.Van DELDEN (Hollanda) başkanlığında “Yargının Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı” konularında birinci gün iki oturum, “Yargının Etkililiği ve Ceza Adalet sistemi” konularında da ikinci gün iki oturum gerçekleştirilmiştir.
Sempozyuma Avrupalı ve Türk Akademisyen-Hukukçular konuşmacı olarak katkı sağlarken; Adalet Bakanlığı bürokratları, HSYK üyeleri, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargı, Ankara Adliyesinden Hakim ve Savcılar, Hakim ve Savcı adayları, Avukatlar ve diğer kurum/kuruluşlardan hukukçular/bürokratlar izleyici olarak katılım sağlamışlardır. Uluslararası sempozyum oturumların ve tartışmaların tamamlanması sonucu oturum başkanı tarafından yapılan değerlendirmenin ardından sona ermiştir. Yargı Bağımsızlığı, Tarafsızlığı ve Etkililiği öznelinde gerçekleştirilen uluslararası sempozyumdan izdüşümleri paylaşmak istedim.
Konuşmacıların Sunumlarından Yargı’ya İlişkin Değerlendirmeler;
Prof. Thomas GIEGERICH (Kiel Üniversitesi-Almanya) “Yargının Bağımsızlığı-Kavramsal Çerçeve, Tarihsel Gelişim, Tarafsızlıkla İlişkisi ve Türkiye Üzerine Gözlemler” konusunda;
BM ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri çerçevesinde adil yargılanma prensiplerine atıf yaparak AB hukuk sisteminin ulusal hukuk uygulamalarının üzerinde işlev görmesi ile AB Adalet Divanının oluşumunu örnekler. Almanya, Hollanda, Belçika, Portekiz gibi AB ülkelerindeki uygulamalardan örnekler sunarak aşağıdaki hususlara değinmiştir:
Yargı üzerinde harici müdahale sayılabilecek siyasilerin etkin olmaması gibi dahili müdahaleler de yargı bağımsızlığı açısından önemlidir. Adalet Bakanlığının, Baroların müdahaleleri dahili bağımsızlığı zedeleyebilir. Hakim, savcı alımındaki kurullarda Yüksek Mahkeme, Bakanlık ve Baro temsilcileri eş derecede görev almalıdır. Uygulama da ise 5 Bakanlık temsilcisine karşın 2 Yüksek Yargı temsilcisi mevcuttur. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun oluşumundaki Adalet Bakanı ve Müsteşarın bulunması dâhili müdahaleye bir örnektir. HSYK’nın üye sayısının en az 15’e çıkarılarak kendi sekretaryası oluşturulmalı ve özellikle Teftiş Kurulu’nun kendilerine bağlanması gerekmektedir. HSYK’da Baro’nun temsili hesap verebilirlik olarak değerlendirebilir.
HSYK’nın genişletilmesi sonrası hakim ve savcılar hakkında yapılan disiplin işlem ve kararlarının itiraz edilme mercii olarak Dahili Temyiz Kurulu oluşturulmalıdır.
Yargı sisteminde hiyerarşik bir yapı gözlenmektedir. Bu yapı Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Uyuşmazlık Mahkemesi gibi Yüksek yargı kurumları şeklinde sayılabilir. Anayasa mahkemesinin yeniden yapılandırılarak politik mülahazalardan uzak karar almasını sağlayıcı donanıma kavuşturulması gerekmektedir.
Her bir Hakimin davalarda davalılara karşın tarafsızlığı çok önemli olup kamuoyunun da bu duyguyu algılaması önem arz etmektedir. Medyaya yansıyan haberlerinin izlenmesi, medyanın gözlemciliğinin kamuoyunun yargıya olan güvenini pekiştireceği noktasında önemlidir.
Yargının bağımsızlığının temelleri bu mesleğe eleman yetiştiren eğitim kurumlarında atılmalıdır. Hukuk Fakültelerinde verilecek eğitimle, eleştirel bakış acısının geliştirilmesinin gerekliliği üzerinde önemle durulmalıdır.
Prof. Sibel İNCEOĞLU (İstanbul Bilgi Üniversitesi) “AİHM Kararları ve Diğer Uluslar arası Belgeler Işığında Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı” konusunda;
Uluslararası belgeler açısından BM ve AB sözleşmelerinde adil yargılamanın yer almasının önemine vurgu yaparak bağımsız ve tarafsız yapının gerekliğinin altını çizer. AB entegrasyonunda hukuk alanındaki müktesebatın yargı alanındaki bağımsız ve tarafsızlığı birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmekte olup AİHM önüne gelen dosyalarla ilgili öncelikle;
a) Yargıcın Atanması (Nesnel, nitelikli, liyakatlı, yürütmeden bağımsız, bağımsız kurul tarafından seçilme ve atanması),
b) Hesap Verirlilik (Hukuka karşı, yargı işleyişine karşı, kamuoyuna karşı) ve Demokratik Meşrutiyet,
c) Görev sürelerinin güvencesi ve görevden alınamama (Disiplin cezası, Mahkeme sisteminin değişikliği, yeni bir görevlendirme hariç),
ç) Bağımsız ve tarafsız karar verilme algılaması,
d) Sivil yapılanma durumu (Askeri üyeler ve DGM’ler) gibi hususları prensip olarak irdelemektedir.
Prof. Jorge COSTA (Anayasa Mahkemesi Savcısı-Portekiz) “Yüksek Yargı Konseylerinin Hesap Verebilirliği, Şeffaflık, Yaygın Uygulamalar ve Örnekler” konusunda;
Hukuk sistemini öncelikli olarak, yargı erkinin özelliklerinden yola çıkarak Portekiz den örnekler verir:
- Mahkemelerin bağımsızlığı, savcılığın özerkliği esas alınmaktadır.
- Hakim kanuna itaat ederken, savcı kanun yanında hiyerarşiye de itaat eder.
- Yargı görevi üst yönetim olarak 3 bölümden oluşmaktadır (Yargıç, Savcı, İdari Yargıç konseyleri).
- Hesap verilebilirlik açısından; Halka yönelik aksayan hususların Yüksek Yargı kurullarınca tespit edilerek gidermeye çalışılması öne sürülmektedir. Medya polemiklerine gerektiğinde halkı bilgilendirme adına cevap verilmelidir. Yargı erkinin yasama ve yürütme ile ilişkilerinde hiyerarşik yapı bulunmasa da parlamentoda hesap verebilirlik düşünülmekte/tartışılmaktadır.
- Şeffaflık açısından ise; yapılan işlevlerin sonuçlarının yıllık halkla paylaşılması, basın ofisleri aracılığı ile bilgilendirme yapıldığı dile getirilmiştir.
Prof. Serap YAZICI (İstanbul Bilgi Üniversitesi) “Yüksek Yargı Konseylerinin
Oluşturulmasında Demokratik Temsil İlkesi” konusunda şunları dile getirmiştir:
Öncelik çoğulcu demokrasiyi oluşturmak, Hukuk devleti normlarının yerleşmesini sağlamaktır. Yargı mensuplarına yönelik mesleki güvence çok önem arz eder. Anayasa bu güvenceyi vermişse de uygulamada bunun gözetilmesi daha önemlidir.
Uluslararası belgeler ile demokratik ülkelerdeki belgelerin incelenmesi sonucu yargı konseylerinin/kurullarının bağımsızlıkları olmazsa olmazlardandır. Yargıç üyelerin ağırlıklı olarak bulunması yanında Baro temsilcileri ve Akademisyenlerin de konseyde/kurulda yer almaları tartışılmalıdır. Bu yeni yapılanma kamuoyu tarafından yargının güvenirliğini ve temsil edilirliğini giderecektir.
Yargıçlardan oluşan konseyin bağımsızlık olarak algılanması düşünülse de hesap verilebilirlik aşaması kadük kalacaktır. Komisyonun karma olmasının bu aksamaları gidereceği değerlendirilmektedir.
Türkiye’deki HSYK demokratik meşruiyete sahip olmayıp yürütme ve yargı ağırlıklı üyelerle Cumhurbaşkanı tarafından atanarak görevlendirilmeleri toplumsal mutabakatı giderememektedir. Çoğulculuk ilkesi doğrultusunda konsey üyelerinin yargı dışındaki üyelerinin parlamentodan nitelikli çoğunlukla seçilmesi doğru olanıdır.
(Devam edecek)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder