‘Osmanlıyı çöküşe götüren -herkesin aynı anda idare edilmesi anlamında- Abdülhamid dönemi denge politikaları açmazdan öteye bir sonuç doğurmaz. Osmanlıyı batıran bu sonuç/gidişat -günümüzde uygulanan deneme/yanılmalarla- Türkiye’yi de benzer bir çıkmaza götürür.’
1900’ler/ Hükümetler/ Sefaretler/ İdarei Maslahat…
‘Düveli Muazzama’ olarak adlandırılan İngiltere, Fransa,
Almanya, Avusturya-Macaristan, İtalya, Rusya gibi büyük devletler -birbirleriyle rekabet yanında- Osmanlı
ile -çıkarları açısından- yakından
ilgilidirler.
Diplomasi/kulis bağlamında Avrupalı Büyükelçilerin hükümet
erkanını ziyaretinden çok bazı sadrazamlar dahil hükümet erkanının
büyükelçilikleri ziyareti -atanmalarında/görevlendirilmelerinde
referans niteliğinde- adet olmuş. 8 kez sadrazam olan Said Paşa’nın -Padişahın hışmından kaçarak- İngiliz
büyükelçiliğine sığınması 6 gün protokol uygulamasıyla misafir edilmesinin
ardından affı ve yeniden sadrazam yapılması çok ilginçtir.
Abdülhamid sadrazam değiştirmelerini: “Bazen İngiltere’yi yatıştırmak için Kâmil’i kullanmam gerekiyor, bazen
de ihtiyar kurt küçük Said’e ihtiyaç oluyor” şeklinde açıklar. Osmanlı
devlet adamlarının büyüklükleri, padişahlardan çok büyükelçilerin gücüne
dayanırken, o döneme ilişkin ‘idarei maslahat’ tabiri
yönetim/yöneticiler açısından dilimize/lugata yerleşmiş.
Avrupalı devletlerin İstanbul/Beyoğlu’ndaki
sefaret binaları birbirinden görkemli, deniz manzaraları muhteşem, birde sultan
tarafından hediye edilen araziler üzerinde Boğaz’da (Tarabya/Yeniköy gibi) yazlıkları
vardır. Cumhuriyet sonrası sefaretlerin Ankara’ya geçmesi, bu yüzden uzun
sürmüş, -özellikle İngilizlerin Cumhuriyetin
birkaç seneye kalmaz yıkılıp yerine yeniden saltanatın geri gelmesi umuduyla 7
yıl kadar- uzun süre direnerek rahatlarını bozmakta zorlanmışlardır.
Atatürk’ün/Cumhuriyet’in çelik iradesi
karşısında boyun eğip Ankara’ya gelmek zorunda kalmışlar, Lozan’ı tartıştırıp Sevr’i
yeniden hortlatmak, ulusalcı/üniter devlet yapısını yani Atatürk Cumhuriyeti
ile hesaplaşmalarını sonraki yıllara 100 yıl sonrasına bırakmışlardır.
Cumhuriyet öncesi, -Osmanlının son dönemine ilişkin yaşanan süreç- bir imparatorluğun çöküşüydü;
savaştı/kıtlıktı/işgaldi/umutsuzluktu/kötümserlikti..
Cumhuriyetle birlikte -ekonomik açıdan
iyi olmamakla- enflasyon/paranın değersizliği gibi tehlikeler olmayıp -kurucu liderimiz büyük Atatürk’ün
önderliğinde- coşkulu bir kalkınma seferberliği çerçevesinde yeniden
diriliş yaşanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder