5 Eylül 2020 Cumartesi

TARİHTEN -Tarih Sayfalarından- NOTLAR - 4

 

Osmanlıyı çöküşe götüren -herkesin aynı anda idare edilmesi anlamında- Abdülhamid dönemi denge politikaları açmazdan öteye bir sonuç doğurmaz. Osmanlıyı batıran bu sonuç/gidişat -günümüzde uygulanan deneme/yanılmalarla- Türkiye’yi de benzer bir çıkmaza götürür.’

1900’ler/ Hükümetler/ Sefaretler/ İdarei Maslahat…

‘Düveli Muazzama’ olarak adlandırılan İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya-Macaristan, İtalya, Rusya gibi büyük devletler -birbirleriyle rekabet yanında- Osmanlı ile -çıkarları açısından- yakından ilgilidirler.

Diplomasi/kulis bağlamında Avrupalı Büyükelçilerin hükümet erkanını ziyaretinden çok bazı sadrazamlar dahil hükümet erkanının büyükelçilikleri ziyareti -atanmalarında/görevlendirilmelerinde referans niteliğinde- adet olmuş. 8 kez sadrazam olan Said Paşa’nın -Padişahın hışmından kaçarak- İngiliz büyükelçiliğine sığınması 6 gün protokol uygulamasıyla misafir edilmesinin ardından affı ve yeniden sadrazam yapılması çok ilginçtir.

Abdülhamid sadrazam değiştirmelerini: “Bazen İngiltere’yi yatıştırmak için Kâmil’i kullanmam gerekiyor, bazen de ihtiyar kurt küçük Said’e ihtiyaç oluyor” şeklinde açıklar. Osmanlı devlet adamlarının büyüklükleri, padişahlardan çok büyükelçilerin gücüne dayanırken, o döneme ilişkin ‘idarei maslahat’ tabiri yönetim/yöneticiler açısından dilimize/lugata yerleşmiş.

Avrupalı devletlerin İstanbul/Beyoğlu’ndaki sefaret binaları birbirinden görkemli, deniz manzaraları muhteşem, birde sultan tarafından hediye edilen araziler üzerinde Boğaz’da (Tarabya/Yeniköy gibi) yazlıkları vardır. Cumhuriyet sonrası sefaretlerin Ankara’ya geçmesi, bu yüzden uzun sürmüş, -özellikle İngilizlerin Cumhuriyetin birkaç seneye kalmaz yıkılıp yerine yeniden saltanatın geri gelmesi umuduyla 7 yıl kadar- uzun süre direnerek rahatlarını bozmakta zorlanmışlardır.

Atatürk’ün/Cumhuriyet’in çelik iradesi karşısında boyun eğip Ankara’ya gelmek zorunda kalmışlar, Lozan’ı tartıştırıp Sevr’i yeniden hortlatmak, ulusalcı/üniter devlet yapısını yani Atatürk Cumhuriyeti ile hesaplaşmalarını sonraki yıllara 100 yıl sonrasına bırakmışlardır.

Cumhuriyet öncesi, -Osmanlının son dönemine ilişkin yaşanan süreç- bir imparatorluğun çöküşüydü; savaştı/kıtlıktı/işgaldi/umutsuzluktu/kötümserlikti.. Cumhuriyetle birlikte -ekonomik açıdan iyi olmamakla- enflasyon/paranın değersizliği gibi tehlikeler olmayıp -kurucu liderimiz büyük Atatürk’ün önderliğinde- coşkulu bir kalkınma seferberliği çerçevesinde yeniden diriliş yaşanır.


Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz