21 Nisan 2020 Salı

KARANTİNA GÜN(LÜK)LERİ - 2



SALGIN SÜRECİ

Salgın ilk Çin’de çıktığında alınan önlemleri abarttıkları konusunda gülüp geçiyorduk. Sonrasında virüs bize bulaşınca ‘gülme komşuna gelir başına’ misali bir sendrom yaşıyorduk.
Kafasına poşet/damacana/baksır geçirenler mi dersininiz garip garip mizah konusu önlemlere başvurmaya başladık. Adamlar virüsün çıktığı bölgeyi karantinaya alıp sokağa çıkma önlemini disiplinli bir şekilde uygulayarak 1.5 milyarlık ülkeyi koruma altına aldılar. Sonrasında bu salgının yayıldığı tüm dünyanın kapılarını kapattığı İran’a ve İtalya’ya sağlık ekipmanları gönderdiler. İtalya’dan sonra İspanya öne çıkar.
Batı’da, İngiltere ve ABD’ gelecekleri varsa görecekleri var babından meydan okurlarken, İngiltere de başbakan kendini yoğun bakımda bulur. ABD ise olay/ölüm sayısı olarak en arkadan depara kalkıp yarışta en öne geçer.
Gelelim bizim durumumuza. Herhalde Anadolu insanının hamurunda var. Toplum olarak her türlü olumsuzluğa karşı aşılı sayılırdık. Ancak bu kez tehlike büyük, çok sayıda kayıplar yaşanması da olası. Korona travması herkesi karantinaya sevketti. 
Türkiye’de Bilim Kurulu üzerinden salgın ile mücadele sürdürülürken toplumun tüm katmanları ilk etapta bu işin ciddiyetinde değillerdi. Kolonya/maske dağıtımında ağır kalan merkezi idare, yardım dağıtımı konusunda yerel yönetimlerin -görev ve sorumlulukları gereği- öne geçip halka dokundukları an bunlara ket vurmaya/engellemeye çalışması hoş bir görünüm olmadı. Toplumsal dayanışmanın gereği yapılan ve daha geniş yelpazede olmasının ülke açısından zenginlik oluşturacağı aşikar olan yardımların/bağışların bile -siyaset üstü bir konu olması gerekirken- siyasi mecraya taşınıp istismar haline dönüştürülmesi -çocuklara bile- izah edilemeyecek bir durumdur.
Yönetenler, bize bir şey yapmaz/olmaz diyen ve kaderciliği kendine yaşam biçimi yapılmış toplumu ürkütmemek adına hoşgörü/saygı çerçevesinde evde kal şeklinde karantinaya davet etmekte. İnsanların toplu olarak bir arada bulundukları camiler, sinemalar, stadlar, kafeler, okullar ardından 65 yaş üzeri, 20 yaş altı, hafta sonu sokağa çıkma yasağı diyerek kademe kademe tedbir almaya çalışıyorlar. Salgın neki bizim inancımız/dualarımız yeter diyenler de işin ciddiyetinin farkına varıp -bilim adamlarının açıklamalarına kulak verip- kurallara uymayı tercih etmekte.
Ancak bir yandan da İran ve İtalya’nın Çin’in aksine tedbirde geç kalmaları gevşek davranmaları sonucu ülke olarak büyük kayıp verdikleri anlatılarak karantinanın önemine vurgu yapılsa da; toplum sağlığını kişilerin insiyatifine bırakmanın toplumsal intiharla eşdeğer olacağı da bilinen bir gerçektir.
Bu badire önce ülkeler kendi içinde sonrada ülkeler elele vererek akıl ve bilimin ışığında en az kayıpla atlatılabilecektir.
Yaşanan gelişmeler; akıl ve bilimi kenara bırakıp hurafeleri öne çıkarıp -yaşamak yerine- ölümü/ölmeyi kutsiyet sayan anlayışın salgından daha tehlikeli olduğunu gün yüzüne çıkarmıştır.
Cehalet günümüzde yüzyıllardır çaresi bulunamamış ve hep ötelenen salgından daha tehlikeli bir boyutta varolmaya devam ederken; asıl mücadele edilmesi gerekenin cehalet olduğunu 100 yıl öncesinde vurgulayan ve ona karşı bu topraklarda mücadele/savaş başlatan insanın, Büyük önder Atatürk’ün Bağımsızlık Savaşının ardından tarihe not olarak düşülen şu sözleri günümüzde daha da anlam kazanmıştır: "Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin...  Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir..."
Saygı, sevgi ve selamlarımla... 20. 04. 2020

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz