16 Şubat 2025 Pazar

GÜNEY AFRİKA

            “Tüm insanların uyum içinde birlikte yaşadıkları ve eşit haklara sahip oldukları demokratik ve özgür bir toplum hayali hiç aklımdan çıkmıyor. Özgür olmak, sadece birisinin zincirlerini kırması değildir ancak başkalarının özgürlüğünü artırmak ve başkalarının özgürlüğüne saygı duyacak şekilde yaşamaktır.”  (Nelson Mandela)

GÜNEY AFRİKA İZLENİMLERİM

Güney Afrika, ilk keşfeden Portekizliler olmasına rağmen -Hollandalılar için cazibiyet oluşturmuş-, Ümit Burnu’na gelen gemilerin personelinin dinlenmesi için uğranan bir yer olması ile başlayan tarihi Hollandalıların yerleşmesi ve Endonezya, Madagaskar ve Hindistan’dan köleler getirmesiyle oldukça büyük bir köle nüfusunun yaşadığı bir yer haline gelmiş.

Ardından Dünyanın heryerini kendisi bahçesi olarak gören İngilizler, “Dünyanın en büyüğü/kudretlisi benim, burayı ben sömüreceğim” diyerek gelip yerleşmiş. Afrika kültüründe/geleneğinde kadına silah çekmek yok. İngiliz askerlerinin eteklikli oluşları yerelleri yanıltmış, onları kadın sanıp silah çekmeyince gafil avlanmışlar.

Tarih akıp giderken içine İngilizlerin ve Fransızların da katıldığı sömürge hali devam etmiş. I.Dünya Savaşı sonrası iyiden iyiye hız kazanan ırkçılık 1934’te siyahilerin siyasi haklarının ellerinden alınması ile devam etmiş. II.Dünya Savaşı sonrası da durum artarak devam etmiş. Ülke çapında büyük çok büyük grevler yapılmış. Aparteid baskı/ırkçı yönetimi 1990’lara değin devam etmiş. Uluslararası baskı, bir yandan soğuk savaşın sonlanması sonucu Nelson Mandela’nın serbest bırakılması ile başlayan demokratik süreç 1994 seçimleri ardından Mandela’nın başkanlığında siyahların zaferi ile sonuçlanacak, Güney Afrika özgür bir ülke kimliğine ulaşmıştır.

Her ülkenin kendi kaderi mücadelesi/deneyimi farklılık oluşturacaktır. Güney Afrika’yı ayakta tutan sektörler 3T: Tarım-Turizm-Ticaret

Ancak, 30 yıl sonrasında toplumsal/ekonomik farklılıklar henüz giderilememiş. Tüm hizmet sektörü çalışanları, o yol kenarlarından gördüğünüz teneke evlerde yaşayanlar siyahilerken, işletme sahiplerinin, güzel mahallelerde yaşayanların beyazlar olduğunu içiniz burkularak görüyorsunuz.

Nüfus kırsal ağırlıklı ve fakirlik zorluğu karşısında günümüzde milliyetçilik popülist konumda. 2024 seçim propagandası argümanları; ‘idam/güvenlik/ayrıcalık’ üzerine odaklanmış.


Medeniyet gelince hemen hemen herşey, hayat ve kültür değişiyor. Zaman geçtikçe enlerin de enleri oluşuyor.

Avrupalılar/kolonistler kıtaya geldiklerinde (1600) Güney Afrika henüz demir çağına girmekteymiş. Avrupalıların/sömürgecilerin Afrika’nın kuzeyine/ortasına doğru gidişlerini devasa orman örtüsü engelleyecektir.

Güney Afrika’nın %50’si yerleşime kapalı çorak bir arazi. 60 milyon nüfusun yerleşim yeri ağırlıklı olarak Pasifik tarafındaki sıcak rüzgarların fauna/florayı besleyen doğu tarafı. 350 yıl önce bu coğrafyada inek yoktu. Mağara yaşamından inşa/bina kültürüne geçişte kolonistler öncü olurlar. Öncesinde sözlü kültür vardır. Sonrasında bu yazılı kültüre dönüşecektir. (Dünya genelinde yaygın bir kanı; bir şey İngilizce/Almanca söylenemiyorsa o şey yoktur.)

Anadolu topraklarında görülen imece/yardımlaşma, burada “Ubuntu/Birliktelik” olarak yaşanır. Birliktelik hayati önemde, yarış yerine elele tutarak giriş. Teklif/çağrı beklenmeden yardımlaşma doğaldır. Fakirlik/yoksulluklarına rağmen, bireysellik/bencillik yoktur, ellerindekilerini paylaşırlar. Bireysellik/bireycilik bu topraklarda aslında İslamiyet ile gelişme göstermiş.

Madenler bu coğrafyada hala yoğun. Çünkü Afrika en eski kıta ve kaya/toprak oluşumu nedeniyle elmas/altın rezervleri sonsuz gibi. Rüzgar/elektrik panelleri pahalı bir teknoloji. Bu nedenle enerji yetenekleri/vizyonları gelişmemiş, ihtiyaçlar kömür ve karma enerji ile karşılanıyor.

Atlas/Atlantik okyanusu (soğuk) ile Büyük/Pasifik okyanusun (sıcak) birleştiği bölge yani 2 okyanusun çarpışma noktası dönem dönem şiddetli fırtınalara gebe. Gemileri kayalara sürükleyip parçaladığı, denizcilerin korkulu rüyası tehlikeli bir geçiş olarak anlatılır.

Afrika bir açıdan uygarlığın beşiği, dünyaya insan nesli buradan yayılmış. Canlılık olarak 3 bin kadar hayvan/bitki buradan türemiş. Toplum yaşamı için tarım çok önemlidir, bölge insanı tarıma çok uzak avcı/toplayıcı konumundadırlar. Kolonistlerce, tarımı geliştirmek için güney Asyalılar çiftçi olarak Güney Afrika’ya getirilir. Bu değişim/gelişim bu coğrafyada Hollandalılarca başlatılır. Ağaç topluluğu olarak Fransız meşesi yetiştirilir. Fransız meşesi (düz/budaksız/dayanıklı kereste olarak) özellikle gemicilikte çok önem arzeder.

Asya’ya/Afrika’ya, Avrupalıların/kolonistlerin gelmesiyle bölgedeki ticaret ve barış çöker. Araplar, tıp-matematik-sanat üstünlüğü olarak Avrupalıların gözlerini kamaştırırlar.

Avrupalı/kolonistlerin güneyden içlere doğru yayılmasını orman kuşağı ve o bölgedeki kabileler önleyecektir. Hollandalılar 1600-1800 arası bölgede egemendirler, çiftlikler kurarlar, tarımı yaygınlaştırıp, denizciler/gemiciler aracılığıyla dünyanın farklı bölgelerine taşırlar. İngilizlerin altına hücum sürecinde onlarla çatışmayıp ticari anlaşmalar yaparak bölgeyi onlara bırakırlar.

Burjuva/bankalar olmayınca güçlenme/gelişme/modernleşme gerçekleşemiyor. Ya da zor ve çarpık gelişme yaşanıyor. Modernleşme 1960’lar sonrası yaşanacaktır. Turist, yürüyen dolar olarak görülür. Afrikalılar, bizden farklı olarak -turizm/para/rant adına çevreyi betonlama yerine- doğayı/çevreyi özenle koruyorlar. Milli park yarımadasının tamamına yönelik özel imar yasaları oluşturmuşlar. Geçmişi ve kendilerine kalan doğal mirası ekonomik zorluklara rağmen, bugünde tüketmeyip geleceğe taşıyorlar. Bizdeki turizm anlayışı ise günübirlik rant yani birnevi mirasyedi ve yağmacılık üzerine şekillenmiş gibi..

80’li yılların sonunda meşhur olan “Gimme Hope Jo'anna/Bana Umut Ver Jo'anna” şarkısı (Guyanalı Sanatçı Eddy Grant), siyah Güney Afrikalının demokrasi haykırışını dile getirilmesidir. Sözü geçen Johanna/Joburg/Jozi, Afrika’nın ticari merkezi konumundaki Johannesburg’a atıftır.

(Güney Afrikalı ünlüler: Elon Musk, Charlize Theron)


‘Okumak ve izlemekten öte doğallığı/canlılığı/renkliliği yaşamak gerek!’

Güney Afrika’da yiyecekler/içecekler, gıda çeşitlilik konusunda bizim damağımıza uygun. Bizdeki gibi hile/hurda/hormonal durum yaşamadık. Organik ve doğallar. Otelde alınan kahvaltı, restoranlarda yediğimiz yemekler açısından herhangibir sıkıntı yaşamıyoruz. Aksine günde 3 öğün beslenip 3-4 kilo alarak dönüyoruz.

Afrika çok farklı ve renkli bir yer. Afrikalılar gerçekten renkli insanlar. Giyiminden/ kuşamına/süslemesine/aksesuarına, mimari yapısından müziğine/resmine/sanatçısına kadar yansıyan bir renklilik adeta gökkuşağını andırıyor. Bugüne kadar gezdiğimiz kıta/coğrafya/bölge/ülkelerin en renklisi diyebiliriz. Bizdeki acının/tatlının en yoğun olduğu bölgeler gibi Afrika’da her yönden çok renkli adeta gökkuşağı görünümünde, bayrakları bile 5-6 renkten oluşmakta. Afrikalı insanlar canlı/neşeli/sevecenler, özellikle milli park girişindeki görevlilerin gülümsemeleri -bizdeki isteksiz/donuk/asık suratlı görevlilere nazaran- hoş bir görüntü.

Afrika Ülkelerinin Eski Sömürgecilerinden Tazminat Talepleri

Avrupa ülkeleri, 400 yılı aşkın süre 12,5 milyondan fazla Afrikalıyı gemilerle kaçırarak köle olarak satmış. Brezilya ve Karayipler gibi Amerika kıtasındaki ülkelere getirilen Afrikalılar, temel insan haklarından uzak koşullarda Avrupalı yerleşimciler için çalıştırılmışlar.

Afrika ve Karayip ülkeleri, 2023'te Gana'da düzenlenen bir zirvede, Afrika Birliğinin Karayip ülkeleriyle ortaklık kurup Avrupa ülkelerini "tarihi kitlesel suçlar" için ödeme yapmaya ikna etmek üzere "birleşik bir cephe" oluşturmasıyla, kölelik için tazminat arayışına yönelik küresel bir hareket başlatırlar.

Portekiz Cumhurbaşkanının, ülkesinin transatlantik köle ticareti ve sömürge döneminde işlenen suçlardan sorumlu olduğunu ve tazminat ödenmesi gerektiğini söylemesinin ardından; İngiltere bu konuda adım atmaktan kaçınırken, Fransa, Almanya ve Hollanda'nın sömürgecilik döneminde işlenen suçlar için sorumluluk aldığı görülüyor.

Avrupalılar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı.

Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil bizim, topraklarımız ise beyazların elindeydi.” (Jomo Kenyatta) 

Saygı/sevgi/selamlarımla...

(08 Mayıs 2024)

Remzi Koçöz



Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz