‘Sevgili arkadaşım Agah Nedim FİDAN’ı aramızdan ayrılışının 3. yılında özlemle anarken, 2010 yılında genç yaşta toprağa düşen değerli kardeşimiz Şeref KAVAS’ın ölümü üzerine Ankara’da biraraya gelip oluşturduğumuz duygu ve düşüncelerimizi içeren mesaj notlarımızı paylaşarak aramızdan ayrılan bu güzel insanları birlikte yad etmek istedim.’ (Ankara / 12 Haziran 2022)
ŞEREF KAVAS ANISINA…
-Sevgili Karasulular ve Aziziyeliler-
Öncelikle 12
Eylül 2010 Pazar sabahı oy kullanmak için Karasu’dan Ankara’ya gelirken, Babamlara
veda için sabah uğramış, eski evimizin karşısındaki doğrama atölyesinin kapalı olması
nedeniyle Şeref kardeşimi görememiştim. Bir gün sonrasında (13 Eylül) vurulmuş
olduğunu daha önce Karasu’da görev yapmış bir meslektaşımdan; “Kavas soyadlı
bir spor kulübü başkanı olan gencin öldürülmüş olduğunu” öğrendiğimde içim cız
etmişti.
1998–2003
yılları arası Erzurum’da görev yaparken Atatürk Üniversitesi/İktisat
Fakültesinde öğrenci olması nedeniyle yakinen tanımış, her Karasu’ya gidiş
gelişimde muhakkak görüştüğüm, Erzurum sonrasında da Karasu’ya her gelişimde kendisiyle
hoş beş ettiğim, her karşılaşmamızda sevecen ve güleç yüzüyle hala gözlerimin
önünde; Şeref kardeşim!
Yıllarca
Aziziye mahallesine muhtarlık yapmış Selahattin abimiz kendisi gibi çalışkan, kıt
kanaat okutarak üniversite mezunu ettiği, yerinde duramayan, becerikli, üretken
bir çocuğunu genç yaşta toprağa verirken, aslında Aziziye mahallesi özelinde
Karasu ilçesi değerli bir evladını kaybetmiştir.
2010 yılında,
Karasu gibi turizm potansiyeli olan bir ilçede bir gencin nişanlısı ile
birlikte iken ilçenin merkez bulvarında -sebebi ne olursa olsun- kurşunlara
hedef olması sosyolojik açıdan sorgulanması gereken bir durumdur. Geçtiğimiz
yıllarda ilçe merkezinde esnaflık yapan ve mahallelimiz/arkadaşımız Ekrem CAN’ı
da benzer bir şekilde kaybettik, rahmetle anıyorum. Karasu’da başkaca benzer kayıplar
yaşanmıyor değil. Belki de bu güzel insanları özel olarak, birebir tanımam
nedeniyle çok etkilendim ve üzüldüm.
Başta ailesi
ve Aziziyeliler olmak üzere tüm Karasu’luların başı sağolsun. toprağın bol
olsun, nur içinde yat güzel insan, Şeref kardeşim!
----------------------------
Şeref KAVAS’ın
öldürülmesi üzerine çocukluk ve mahalle arkadaşım vede meslektaşım olan Agah
Nedim Fidan Karasu’nun geçmişine ilişkin hasletlerini çok duygulu bir şekilde
aktararak, ‘sevgi ve dostluğu’ şu satırlarla işaret etmişti:
Evet! Sevgi, saygı, dostluk, dayanışma, yardımlaşma, hakkaniyet gibi güzellikler giderek azalırken; Bireysel hırslar, duygular, düşünceler ve çıkarlar uğruna içgüdülerle hareket etme öne çıkmış, kin-nefret-bencillikler, riyakarlıklar artmış, değerler ters yüz olmuş, göz gözü görmez olmuştur. Deniz kıyılarını betonlayıp, yeşil alanları ve çevreyi ormana doğru uzaklaştırdık.
Bugün bir ocağa ateş düşmüş, hayatının
baharında bir genç toprağa verilmiştir. O gence kıyan vede iki kat yaş büyüğü
olan zanlı demir parmaklıklar arkasında ömrünü tüketecektir. Bizim
çocukluğumuzda İnsanların sorunlarına yardımcı olan, yanlış yapmamaları
hususunda insanlara doğru yolu gösteren akil insanlar vardı. Bunlar bürokrattı,
memurdu, esnaftı, işçiydi, çiftçiydi, siyasetçiydi…
Tabiî ki sorunlar, sıkıntılar, kavgalar,
haksızlıklar, mağduriyetler olmuyor değildi; her şey yerli yerinde, her şey
dört dörtlük, her yer pembe tablolarla dolu değildi. İnsan hakları ihlalleri,
keyfi uygulamalar olsa da kanunların, devletin bir caydırıcılığı vardı, genel
olarak toplumsal sağ duyu, hoşgörü hakimdi.
Yanlışa, yanlış denilir, yanlışta ısrar edenler toplum içersinde pek barınamaz,
yalnızlığa itilirdi. Biz bunları ne çabuk tükettik, selamı sabahı kesip kendi
kendimizle olmayı yeterli gördük. Özellikle çocuklarımızı/gençleri bilim,
sanat, zanaat, müzik, spor gibi uğraşlara kanalize edemeyip boşluğa bıraktık.
Sonuç olarak amaçsız, hedefsiz, freni
boşalmış bir topluma dönüşerek giderek yokuş aşağı yol alıyoruz. En ufak bir
anlaşmazlıkta kavga eden, küfürleşen, hakaret eden, silah çeken, yanlışta ısrar
eden, kural tanımayan bir yapıya ulaştık. Saygıyı sevgiyi, büyüğü küçüğü
kaybettik. Ne oldu, neler oldu bize! Sığamıyoruz çevreye, sığamıyoruz
kalıbımıza! Dünya küçüldü, yer mi daraldı, yer mi kalmadı bizlere! Yoksa toplum
olarak travma mı geçiriyor, Cumhuriyetin kuruluşundaki çağdaş uygarlık
değerlerine/hedeflerine sırtımızı mı çeviriyoruz?
(Ankara / 15. 09. 2010)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder