"Eğitim görmüş bir halkı bir yöne sevk etmek kolay, sürüklemek güçtür;
idare etmek kolay, köleleştirmek olanaksızdır." (Lord Brougham)
ELEŞTİRİ
Biz Türkler, millet olarak birbirimizi yıpratıcı şekilde eleştirir,
daha da ötesi birbirimizi yapılan iş/çalışma bağlamında hiç beğenmeyiz.
Toplum olarak yanlışta ısrar etme, -inatla devam ederek- anlamamak için
çaba sarf etmekte geri durmayız.
(Özele indirgeyip alt gruplar
halinde aile/okul/iş/siyaset/yaşam gibi alanlarda da yani toplumun tüm
katmanlarında, hayatın her alanında hem de yoğun bir şekilde bunu görebiliriz.)
Birbirimizin başarısını/becerisini/gelişmesini/yükselmesini takdir
edip alkışlayacağımıza çekemeyip/çekiştirip tu kaka ederiz. Yada görmezden
gelip yok saymaya çalışırız. Hakkında özel yaşamından eklemelerle dedikodu
üreterek -çamur at ya tutarsa misali- yıpratmaya çalışırız.
El vermek destek olmak yerine geriye çekmeye köstek olmaya çalışırız.
“İnsan insanın kurdudur”
misali -kıskançlık ötesinde- işi kötülemeye hatta gammazlamaya kadar götürürüz.
Bu ne yaman çelişkidir; düşüncelerinde/yazılarında toplumcu
olanlar/görünenler dahi -tıpkı eleştirdikleri sağ liberal/dinci vb. tandanslı
kişiler gibi- yanlışta ısrar edip/duymamazlıktan gelir/bildiğini
okur/eleştiriye tahammülü yoktur adeta çelişkiler yumağıdır!
Nasıl olacak bu iş! Emekten yana görünür/söylemlerde bulunur, uygulamada
emeği sömürür. Kişisel yaşamında narsisttir/kendini beğenir, -kendisi dışında
kimseyi düşünmez- bencildir.
İnsanlar özellikle topluma rol model olanlar -aydınlar/sanatçılar/yazarlar/siyasetçiler/
bürokratlar- tutarlı olmak zorundadırlar. Söyledikleri şeye önce kendileri
inanmalı, hayata uyarlamalı ve davranışlarına yansımalıdır. Yoksa yazdıklarınız/söyledikleriniz
havanda su dövmek gibi kendini kandırmaktan öteye gitmez, nafile bir uğraştır!
Tüm bu olumsuz addedilen gelişmeleri/davranışları irdelemek/araştırmak
ayrı ayrı uzmanlık konusudur. (Bu bir
hastalıkmı, travmamı, gelişmemişlikmi, genlerdemi bir sıkıntı var acaba diye!)
Bu konuları çok sayıda farklı uzmanlar irdelemişler.
Toplum bilimcimciler/sosyoyoglar/antropologlar genelgeçer sonuçlara
ulaşmışlar…
Tarım toplumunda hele bizim gibi tarımla sanayi arasında kalakalmış -iki
ileri bir geri giden- bir toplumda kimse kimsenin üretimini beğenmez.
Eleştiriler olumsuz ve yıkıcıdır. Bulduğunuz/bulunduğunuz durumla yetinmek
dışında yapacağınız, birşey yoktur. Toplumlar ileri giderken siz yerinizde
saymaya devam edersiniz.
Sanayileşme/Endüstrileşme sürecini tamamlayamayan toplumların ortak
yanı; akılcı düşünmenin/düşüncenin olmazsa olmazlığını kavrayamamaktır.
Otomobili öküz/manda arabası gibi kullanmanın, Elektrik direğine tedbirsiz
çıkmanın sonucunu da kaza ile karşılaşman kaçınılmazdır. Salgın döneminde
tedbirlere karşı direnmede bu olsa gerek, akılcı düşünme alışkanlığı
edinememek, yada sonucu bile bile/göre göre ölüm olsa dahi hiçbir şeyden
korkmamak.
Tarım/ Sanayi / Bilgi toplumuna aşama aşama geçen toplumlarda ise;
bireyler bilgili ve üretken olurken, üretken ekonominin de dayanağı bilgi olunca,
-akılcı düşünce bağlamında- eleştiri yapıcı vede verim odaklıdır.
Türkiye artık 21. yy’da dinamik bir seyir izlemek, bilgi toplumuna doğru
vites/hedef yükseltmek zorundadır. Eğitime bilimsel araştırma/çalışmaya önem
verip seviyemiz yükseldikçe daha olumlu bakış açısı, anlayış gelişecektir.
Bunun sonucu da yıkıcı değil yapıcı eleştiri çerçevesinde ortak akıl
oluşturulabilecektir.
O zaman var olan enerjiyi sinerjiye dönüştürüp oluşturulacak
değerlerle/markalarla dünya ile rekabete/yarışmaya ne dersiniz!
Varmıyız /yokmuyuz?
Toplum olarak varsak, hemen
kolları/paçaları sıvayıp, çalışmaya başlamamız lazım.
Yoksak rahatımıza bakıp, hep birlikte yüzyıllık uykumuza yatmaya devam edelim!
Saygı, sevgi ve selamlarımla...
12. 12. 2020
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder