13 Aralık 2020 Pazar

KARANTİNA GÜN(LÜK)LERİ - 7

 

"Eğitim görmüş bir halkı bir yöne sevk etmek kolay, sürüklemek güçtür;

idare etmek kolay, köleleştirmek olanaksızdır."  (Lord Brougham) 

ELEŞTİRİ

Biz Türkler, millet olarak birbirimizi yıpratıcı şekilde eleştirir, daha da ötesi birbirimizi yapılan iş/çalışma bağlamında hiç beğenmeyiz.

Toplum olarak yanlışta ısrar etme, -inatla devam ederek- anlamamak için çaba sarf etmekte geri durmayız.

(Özele indirgeyip alt gruplar halinde aile/okul/iş/siyaset/yaşam gibi alanlarda da yani toplumun tüm katmanlarında, hayatın her alanında hem de yoğun bir şekilde bunu görebiliriz.)

Birbirimizin başarısını/becerisini/gelişmesini/yükselmesini takdir edip alkışlayacağımıza çekemeyip/çekiştirip tu kaka ederiz. Yada görmezden gelip yok saymaya çalışırız. Hakkında özel yaşamından eklemelerle dedikodu üreterek -çamur at ya tutarsa misali- yıpratmaya çalışırız.

El vermek destek olmak yerine geriye çekmeye köstek olmaya çalışırız. 

“İnsan insanın kurdudur” misali -kıskançlık ötesinde- işi kötülemeye hatta gammazlamaya kadar götürürüz.

Bu ne yaman çelişkidir; düşüncelerinde/yazılarında toplumcu olanlar/görünenler dahi -tıpkı eleştirdikleri sağ liberal/dinci vb. tandanslı kişiler gibi- yanlışta ısrar edip/duymamazlıktan gelir/bildiğini okur/eleştiriye tahammülü yoktur adeta çelişkiler yumağıdır!

Nasıl olacak bu iş! Emekten yana görünür/söylemlerde bulunur, uygulamada emeği sömürür. Kişisel yaşamında narsisttir/kendini beğenir, -kendisi dışında kimseyi düşünmez- bencildir.

İnsanlar özellikle topluma rol model olanlar -aydınlar/sanatçılar/yazarlar/siyasetçiler/ bürokratlar- tutarlı olmak zorundadırlar. Söyledikleri şeye önce kendileri inanmalı, hayata uyarlamalı ve davranışlarına yansımalıdır. Yoksa yazdıklarınız/söyledikleriniz havanda su dövmek gibi kendini kandırmaktan öteye gitmez, nafile bir uğraştır!

Tüm bu olumsuz addedilen gelişmeleri/davranışları irdelemek/araştırmak ayrı ayrı uzmanlık konusudur. (Bu bir hastalıkmı, travmamı, gelişmemişlikmi, genlerdemi bir sıkıntı var acaba diye!) Bu konuları çok sayıda farklı uzmanlar irdelemişler.

Toplum bilimcimciler/sosyoyoglar/antropologlar genelgeçer sonuçlara ulaşmışlar…

Tarım toplumunda hele bizim gibi tarımla sanayi arasında kalakalmış -iki ileri bir geri giden- bir toplumda kimse kimsenin üretimini beğenmez. Eleştiriler olumsuz ve yıkıcıdır. Bulduğunuz/bulunduğunuz durumla yetinmek dışında yapacağınız, birşey yoktur. Toplumlar ileri giderken siz yerinizde saymaya devam edersiniz.

Sanayileşme/Endüstrileşme sürecini tamamlayamayan toplumların ortak yanı; akılcı düşünmenin/düşüncenin olmazsa olmazlığını kavrayamamaktır. Otomobili öküz/manda arabası gibi kullanmanın, Elektrik direğine tedbirsiz çıkmanın sonucunu da kaza ile karşılaşman kaçınılmazdır. Salgın döneminde tedbirlere karşı direnmede bu olsa gerek, akılcı düşünme alışkanlığı edinememek, yada sonucu bile bile/göre göre ölüm olsa dahi hiçbir şeyden korkmamak.

Tarım/ Sanayi / Bilgi toplumuna aşama aşama geçen toplumlarda ise; bireyler bilgili ve üretken olurken, üretken ekonominin de dayanağı bilgi olunca, -akılcı düşünce bağlamında- eleştiri yapıcı vede verim odaklıdır.

Türkiye artık 21. yy’da dinamik bir seyir izlemek, bilgi toplumuna doğru vites/hedef yükseltmek zorundadır. Eğitime bilimsel araştırma/çalışmaya önem verip seviyemiz yükseldikçe daha olumlu bakış açısı, anlayış gelişecektir.

Bunun sonucu da yıkıcı değil yapıcı eleştiri çerçevesinde ortak akıl oluşturulabilecektir.

O zaman var olan enerjiyi sinerjiye dönüştürüp oluşturulacak değerlerle/markalarla dünya ile rekabete/yarışmaya ne dersiniz!

Varmıyız /yokmuyuz?

Toplum olarak varsak, hemen kolları/paçaları sıvayıp, çalışmaya başlamamız lazım.

Yoksak rahatımıza bakıp, hep birlikte yüzyıllık uykumuza yatmaya devam edelim!

Saygı, sevgi ve selamlarımla...

12. 12. 2020

Remzi KOÇÖZ

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz