6 Haziran 2020 Cumartesi

KARANTİNA GÜN(LÜK)LERİ - 5




ÖLÜM DEĞİL YAŞAM KUTSANMALI!

'Tarihten günümüze insanlar; hükümranlık adına -cehaletle beslenerek- öldüler/öldürüldüler.'

Depremler, seller, heyelanlar, çığ gibi doğal afetleri kader. İş güvenliği yetersizliği/ ihmali/denetimsizliği sonucu gerçekleşen ölümleri fıtrat olarak tanımlayan bir anlayış; yönetim ihmalini adeta ölümü kutsayarak insanların acısını/hüznünü hafifletmeye çalışmaktadır.

Oysaki devlet denilen aygıtın temel görevi insanları yaşatmak hem de eskisine göre daha iyi yaşatmak için vardırlar. Onun başında da sağlık gelir. Yani her şeyin başı sağlıktır. Sonrasında tabi ki can ve mal güvenliği gelecektir.
Peki Sağlık nedir. Basit bir tanımla; İnsanların bedensel ve ruhsal sıkıntılarını aza indirgemeye, çare/derman olmaya çalışılması yanında daha kaliteli ve dingin bir yaşam sürmelerini sağlamaktır.
O zaman devletin/yönetenlerin, öncelik olarak insanların daha sağlıklı yaşamaları için politikalar geliştirmesi, planlar/programlar yapması gerekmektedir. Sağlığa gereken önemi verip ona göre bütçe ayırması, çevreden başlamak üzere tedaviye uzanan alanlarını hastanelerini ve o sektörde çalışanlarını iyi/yeterince yetiştirmek sonrasında da bugün yaşadığımız salgın gibi her türlü felakette bu ekipmanla diğer insanlarının yaşamını tehlikelerden en az zararla atlatmalarını sağlamalıdır. Bu bağlamda ülke nitelikli yetişmiş insan gücü ile önemli sayıda bilim adamına sahiptir. Bu bilim adamları eski Türkiye olarak adlandırılıp ironi yapılan dönemin eğitimi ile yetişen insanlardır. Sınav soruları verilip başkalarının hakkı yenilerek okula/işe giren insanlar değildir. Ancak gel gör ki bugünkü siyasi irade geçmişi kötüleyerek, hep bana denilen bir anlayışla; konjonktürün vermiş olduğu imkan ve güçle kendilerini dev aynasında görürken, kibir ve gurur saraylarından kurucu liderlerin eserlerini/emeklerini yok sayarak nankörlük sergilemekte hiç çekinmediler.
Salgın nedeniyle tüm dünya kendini sorgularken, Türkiye’de teğet beklentisiyle, işin hiç şakasının olmadığını öngörerek değil yaşayarak görmek durumunda kaldık. Salgının ülke içinde yayılmasında Çin, İran ve Avrupa’dan gelenlere odaklanılırken Arabistan’dan umreden gelenleri ilk etapta görmezden gelirken, karantina önlemleri çerçevesinde camilerin ibadete kapatılması noktasına geldik. Sonrasında da sosyal medya ve özgür ortamlarda akıl ve bilimin göz ardı edilmesi, hurafeleri öne çıkarıp ölümü/ölmeyi kutsiyet sayan anlayışın salgından daha tehlikeli olduğunu gün yüzüne çıkarmıştır.
Yaşanan gelişmelerle ölüme yatırım yapan bir ülke durumuna geldiğimizi gördük. Ancak salgın sonrası ibadetin evde de kendi başına yapılabileceği, Allah ile kul arasında bir aracıya gerek olmadan gerçekleştirilebileceği, ancak hastalık/ameliyat/tedavi için hastanelerin muhakkak hem de daha yaygın olması gerektiği, sağlık sektöründe çalışacak doktorundan hizmetlisine tüm elemanların sayısal açıdan daha çok olması gerektiği aşikardır.
Kişi başına düşen doktor sayısı, hemşire-eczacı verilerine göz attığımızda dünya ülkeleri arasında sonlardayız. Sonrasında “bir musibet bin nasihatten yeğdir”, sözünde olduğu gibi sayısal istatistik/karşılaştırmalar bizi gerçeği görmemize yol açtı. Bilim Kurulu çalışmalarına başlarken, kararlarına/tavsiyelerine tam uyulmasa da en azından işin ehline yani bilime havale edilmesi çözümün adresinin göstergesidir.
21.Yy’da iletişim/uzay çağında 100 yıl öncesinde uygarlık yarışında engel oluşturan ve çağın çok gerisinde kalmış tekke/medrese gibi teokratik kurumların yeniden öne çıkarılmasının akıl ve bilim bağlamında bir açıklaması yoktu. Dinin özünü kaybetmiş, ahlakı bir kenara koymuş bağnazlık ve yobazlığın ve de cehaletin gölgesinde bir toplum olmayı hak etmiyorduk.
Sonuçta;  salgından daha tehlikeli bir boyutta varolmaya devam eden cehaletle mücadele ederek,   ölümü/ölmeyi değil yaşamı/yaşamayı kutsamalıyız. Cehalete karşı da bu topraklarda ilk savaşı başlatan Büyük önder Atatürk’ün tarihe not düşen şu sözleri günümüzde daha da anlam kazanmıştır: "Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin. Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir."
Saygı, sevgi ve selamlarımla...  06. 06. 2020

Remzi KOÇÖZ 

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz