20 Nisan 2011 Çarşamba

TÜRKİYE’NİN -Başını Ağrıtan- LOBİLERLE MÜCADELESİ -IV

LOBİ FAALİYETLERİNE KARŞI MÜCADELE YÖNTEMLERİ:

• Türkiye, Türk dünyası ve İslam ülkelerini yanına çekmelidir.
• Yerel yönetimler yanında parlamentolara da Türk uyruklu siyasetçilerin girmesi ve sayılarının artması gerekmektedir.
• Devletin tanıtım faaliyetlerini çok yönlü yürütmeli, tanıtım fonlarını artırarak, lobi şirketleri ile temas devam etmelidir.
• Orta vadede diğer lobilerin desteği yerine kendi lobimizin gücü ile ayakta durmamız gerekmektedir.
• Ülkelerin Türkiye’deki Büyükelçilikleriyle, ticaret ataşeleriyle, sanat, kültür ve spor faaliyetleri ile yakın temas sürdürülmelidir.
• Türk sanatçı, bilim adamı, aydınları ve sporcularının uluslar arası alanda başarılı olmaları için destek verilmeli ve bunların Türkiye’yi tanıtıcı çalışmaları göz ardı edilmemelidir.
• Üniversitelerin uluslararası platformda çalışmaları, yayınları desteklenmelidir.
• Stratejik araştırma merkezlerinin ulusal arenadan, uluslararası platforma taşınmaları gerekmektedir. İçe anlatımdan daha çok dışa yönelik çalışmalar yürütülmelidir. Bizi hedef alan ülkelerde konferans, panel vb. çalışmalar artırılmalıdır.
• Dışişleri temsilcilikleri ve ticari ataşelerimiz daha etkin olmalıdır.
• Türk marka ve firmaların yanında onlarla ortaklık yapan konsorsiyumlardan da yararlanılmalıdır.
• Türkiye, tarihsel derinliği ve turizm potansiyelinin önemini gözden kaçırmamalı, müzik, folklor gibi sanatsal faaliyetler önemsenmelidir.
• Yazın alanında, görsel alanda medya desteği ile uluslar arası arenada programlar yapılmalı. Film, belgesel, tiyatro eserleri yaratılmalıdır. (Türk sinemasının klasikleşmiş filmleri festivaller dışında dünya ile buluşturulmalıdır.)
• Televizyon, radyo, internet gibi iletişim dünyasının kaynakları ile kitlelere ulaşılmaya çalışılmalıdır.
• Toplantı ve gösteri, protesto yürüyüşü gibi eylemsel anlamda etkinliklere de ivme kazandırılmalıdır.

Sonuç:
Dış politikada ‘inandırıcılık’ ve ‘caydırıcılık’ olmak üzere iki husus önem arz eder. Bunları yakın tarihten örneklerle açıklayabiliriz. Fransa’da kabul edilen Soykırımı inkar suçunun cezalandırılmasına Türkiye tepki göstermiş, Fransız mallarını boykota yönelik kamuoyu bir ay kadar canlı kalmış, sonrasında unutmaya yüz tutmuş, konu soğutulmuştur. Bu ülke olarak dışarıdan bize bakış açılarına iyi bir örnek değildir. Güvenirliliğimizi yitirmemeli, kararlılığımızı sonuna dek sürdürmeliyiz.
Türk lobileri, dernekler, vakıflar birbirleriyle işbirliği yerine çatışma halindeler. Yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da kavga halindeler. Burada devlete iş düşüyor; dernekleri, kurumları bir bütün halinde, topyekun milli hedefe kilitlemek. Milli şuuru canlı tutmak, koordineyi sağlayarak, öncülüğünü sürdürmek ve kamuoyunu sürekli canlı tutmaktır.
Televizyon yayıncılığı başlı başına bir güçtür. TRT’nin TRT-INT kanalını Türkiye odaklı ancak Türkiye'den ibaret olmayan bir yayıncılık anlayışıyla uluslar arası platforma taşıyarak Türklerin yoğun olarak yaşadığı ya da Türkiye'nin yoğun ilişkilere sahip olduğu dünyanın değişik ülkelerinde büroların etkinleştirilmesi olmazsa olmazlardandır. TRT bu konuda 2010 itibariyle TRT-Türk, TRT-Avaz, TRT-Arapça TV kanalları ile Balkanlarda, Kafkaslarda, Ortadoğuda ve Ortaasyada yayın olarak izlenirken, TRT- Belgesel Kanalı Türkiye yi; İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça ve Türkçe ile 5 farklı dilde dünyaya tanıtmaktadır. 8 dilde yayın yapan Euronews haber kanalı, TRT’nin öncülüğüyle 9 uncu dil olarak Türkçe yayın hayatına başlarken, TRT-Türkü ve TRT-Avrupa FM uluslar arası radyo yayınını sürdürmektedir.
Bu merkezler, öncelikle Türkiye ile iletişim köprüsü oluşturacaktır. Türkiye'nin tanıtımı doğrultusunda yapılacak programları (sohbetler, açık oturumlar, paneller ve tartışmalar) aracılığıyla ilgili ülkelerde yaşayan Türklerin yanında o ülkelerdeki üst düzey yöneticilerin, politikacıların ve vatandaşlarının da ilgi ve katılımlarını sağlayacaktır. TRT’yi diğer uluslar arası yayın ağı bulunan (CNN Türk, Haber Türk, Kanal Türk, Sky Türk vd.) TV kanallarının da takibi Türkiye açısından olumlu gelişmelere yol açacaktır.
Türkiye bugüne kadar lobi konusunda destek olan Yahudi lobisinin katkısını yadsıyamaz. ABD genel olarak Türkiye’nin öngörülerine hak veren bir dış politika izler görünse de öncelik kendi çıkarlarıdır. ABD’nin Ermeni ve PKK kartını kendi ulusal çıkarları açısından kısa vadede bırakmayacağı aşikardır. Gücünü başka ülkelerden ve lobilerden alan bir ülke diğer ülke ve lobilerin kontrolünün dışına çıkamaz. ABD'nin de Türkiye ile örtüşen ulusal çıkarlarını değiştirerek Ermeni tezine yeşil ışık yaktığı an bu taslağın kongre ve senatodan geçmesini kimse engelleyemez. Ülke olarak bu tür desteklerin bir yere kadar süreceğini sonrasında çıkarların etken olacağını ve yönlendirilen ülke olmaktan öteye gidemeyeceğimizi görmek zorundayız. Kendimizi güçlü kılarak, kendi lobimizi güçlendirerek, kendi ayaklarımız üzerinde yönlendiren konumda olmalıyız.
Türkiye açısından; Dünyanın her köşesindeki Türklerin örgütlenerek, var olan örgütlerin de (Sağcı-Solcu-İslamcı-Ülkücü gibi) kısır çekişmelerden uzak tutularak; ulusal çıkarlar doğrultusunda birliktelik yakalanır, ne kadar çok destek verilir ise ulus olarak -bir o kadar daha- uluslar arası arenada güçlü bir konuma ulaşılacaktır.

Remzi KOÇÖZ

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz