ABD’DE FAALİYET GÖSTEREN LOBİLER
Rum Lobisi:
ABD’ye Yunanistan ve Osmanlı coğrafyasından göç etmiş Rumların sayısı kendilerine yakın kaynaklarca 3 milyon olarak gösterilmiş olsa da; gerçek rakamlar bunun yarısı olan 1.5 milyon kadar tahmin edilmektedir. Rumlar ABD’de özel sektör yanı sıra bürokraside önemli görevliler yetiştirmiştir. Kongreye giren Rumlar vardır. En önemli Rum lobilerinin başında Amerikan Rum-Ortodoks Kilisesi, Amerikan Helenik Enstitüsü bulunmaktadır. Rum lobisi yukarıda değindiğimiz gibi KKTC’yi tanımaz ve tanıtmazken Türkiye’nin bekleme odasına alındığı AB’ye Kıbrıs’ı temsilen tam üye olmuştur.
Ermeni Lobisi:
ABD’de yaklaşık 1 milyon Ermeni kökenli ABD vatandaşı yaşamaktadır. Taraftarları büyük siyasi öneme sahiptir ve California’da yoğunlaşmışlardır. Ermeniler Türkiye Cumhuriyeti’nden önce vuku bulmuş savaş zamanı olaylarını soykırım olarak kabul ederler. Örgütlülüğünün öncüsü Ermeni Kilisesi ve Ermeni Ulusal Enstitüsü’dür. Her yeni doğan Ermeni çocuğu vaftiz olurken kilisede kayda alınır, ardından aidiyet devam eder. ASALA terör örgütü, 1979 – 86 yılları arasında 41 Türk diplomat ve aile bireyini şehit etmiş, 424’ünü de yaralamıştır. Her yıl bir Ermeni soykırım yasasını ABD kongresinden geçirmeye çalışırlar. Bunların en büyüğü Senato’da Ermeni tarafında Robert Dole ve Türk tarafında Robert Byrd arasında 1990’da yer alan mücadeledir. Yoğun olarak yaşadıkları eyaletlerde organize olarak, fire vermeden blok oy kullanırlar. Son olarak, Demokrat Partinin Temsilciler Meclisi Başkanlığına seçilen Nancy Pelosi seçilirken “Soykırım” taahhüdü vermiştir. 2008 yılındaki boşalacak ABD başkanlığının en büyük adaylarından biridir. Temsilciler meclisinde çoğunluğu ele geçiren Demokratlar Ermeni görüşüne hoşgörü ile bakmaktadırlar. Ermeniler ABD’de 2007 yılı içerisinde atağa kalkarak soykırım tasarısını senatodaki komisyondan geçirerek genel kurula doğru aşama kaydederler. Ermeni lobisi, geçmiş yıllarda olduğu gibi nihai amacına ulaşmasa bile parasal yardımlar yanında Amerikan kamuoyunu da yanlarına almıştır.
Obama, 2008 yılındaki Başkanlık seçimleri öncesinde ABD'de sayıları milyonları bulan Ermeni asıllı vatandaşlara sözde "soykırım" iddialarını tanıyacağı sözü verirken, Ermeni diasporası da Obama’yı şu ana kadar sözde "soykırım"ı tanımaya en yakın başkan olarak görür.
Obama, 2009 yılındaki ilk 24 Nisan açıklamasında "soykırım" yerine, Ermenilerin 1915 olayları için kullandığı "Meds Yeghern" yani "Büyük Felaket" terimini kullanması Ermeni diasporasının yanı sıra Türkiye'nin de tepkisini çeker.
2010 yılı 24 Nisan öncesi ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi'nde 'Ermeni soykırımı' iddiaları ile ilgili kritik karar tasarısı 1 oy farkla kabul edilse de, Obama yönetimi tarafından tasarının geçmemesi için Kongre'ye tavsiyede bulunulur. Ermeni Lobisi ve Pelosi'nin çabalarına rağmen Ermeni Karar Tasarısı, 2010 yılında son kez toplanan Temsilciler Meclisi Genel Kuruluna getirilemez.
Daha önce 4 kez benzere girişimlere tanık olunur. 1975 ve 1984 yıllarında Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'nda karar tasarısı kabul edilmiş ise de Senato'dan geçmediği için yasalaşmaz. 2000 ve 2007 yıllarında ise ABD Başkanları Clinton ve Bush’un devreye girmesiyle tasarı Temsilciler Meclisi Genel Kurul gündemine alınmadan rafa kaldırılmıştır.
Ermenistan açısından ise durum daha farklıdır. Ermenistan hükümeti, sözde "soykırım" iddialarının tanınmasından çok sınırın açılmasına odaklanmış durumda.
Yahudi Lobisi:
Pek çok Yahudi örgütü yıllardır sessizce Türkiye’yi desteklediler. Musevi toplumunun Türklere ilgisi çok eskilere dayanır. 1492 İspanya göçünde Yahudilere Osmanlı sahip çıkmış, ikinci dünya savaşında Nazi zulmünden kaçan Yahudilerin bir kısmı Türkiye’ye kaçmış, diplomatik açıdan kaçırılmıştır. Türkiye İsrail’i 1948’da tanıyan ve 1949’da diplomatik ilişkiler kuran ilk Müslüman devlettir. Düşman Müslüman devletler ile sarılmış bulunan İsrail için yakınında bulunan dost bir Müslüman devletin varlığı siyasi ve psikolojik öneme sahiptir.1990’ların ikinci yarısında askeri ve istihbarat alanındaki ilişkiler büyük aşama kaydetmiştir. Bu işbirliği her iki devletin, bölgedeki diğer devletlerin ve ABD’nin hayal ettiğinden çok daha ileri gitmiştir.
Soğuk savaş sonrası özellikle 1. ve 2. Körfez Harekâtları ve BOP/GOP çerçevesindeki gelişmelerin en büyük destekçisi olmuştur. ABD’nin bölgede etkin olması açısından başta Amerika olmak üzere dünyanın her yerinde var olan Yahudi lobilerini de harekete geçirmiştir. Bölgede İsrail’e en büyük tehlike gördükleri Filistin ve İran’a karşı lobi faaliyetleri yanında Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunun hamisi konumunda yürütülen faaliyetler Türkiye’yi rahatsız etmektedir. Yahudi lobisinin Türkiye’ye karşı izlediği faaliyetler eskisinden farklı bir konuma ulaşarak sınırsız destek yerini sınırlı desteğe yani Türkiye-İsrail-Ortadoğu gelişmelerinin seyrine bırakmıştır.
Türkiye-İsrail ilişkilerinde son yıllarda yaşanan gerginlik özellikle ABD’de yaşayan Yahudi Lobisini doğrudan etkiliyor. 2010 yılındaki sözde soykırım tasarısının kritik oylamasında Yahudi lobisinin sessiz kalması Türkler açısından farklı yorumlanıyor.
Kürt Lobisi:
Amerika’da soğuk savaş sonrası özellikle 1. Körfez Harekatı sonrası baş gösteren Kürt Lobisi 2003 yılında Irak’ın işgali sonrası atağa kalkarak Kürt sorununu dünya gündemine taşımıştır. Saddam’ın yargılanması sürecinde, 1988 Halepçe katliamıyla "Kürt soykırımı" tema olarak işlenmiştir.
Washington’daki Barzani’nin KDP’si ile Talabani’nin PUK temsilcilikleri Türk elçiliğinden daha faal ve daha inandırıcı şekilde çalışıyor. Washington Institute of Kurdish Studies; Kürt sorunuyla ilgili haber ve gelişmeleri düzenli olarak bu konuda çalışanlara gönderiyor ve Kürt sorunu ile ilgili birbiri ardına üniversite ve düşünce merkezlerinde toplantı yapıyor. Kürtlerin bağımsızlığı için kamuoyu oluşturmak, bu bağımsızlığın önünde en büyük engel olarak görülen güçleri belirlemek ve Ortadoğu’daki dikkatleri Filistin-İsrail sorunundan Kürt-Türk veya Kürt-Arap çatışmasına çekmek. Son zamanlarda bu toplantılar Türkiye’nin aleyhine işleyen bir platforma dönüşmüştür.
Bugün ABD’de hem bürokrasi hem akademi dünyasında güçlü bir Kürt lobisi oluşmuştur. İkinci grubun tezlerinin oluşmasında ve bu tezlerin daha iyi savunulması için akıl hocalığı yapanların başında Amerika’lı eski diplomat ve National Defense University’de ders veren Peter Galbraith gelmektedir. Galbraith, geçmişte Kürtlere “Sizin şu an büyük düşmanınız Türkiye’dir. Bağımsızlığınızın önündeki engel Ankara’dır.” diyerek Türkiye’yi hedef göstermiştir. Sonrasında, "Irak'ın Sonu" adlı kitabında bu ülkeyi harita üzerinde bölüp bağımsız Kürdistan kurgusunu işlemiştir.
İsrail’de bölgedeki güçler dengesi açısından güçsüzleştirilmiş üç ayrı parçadan oluşan bir Irak arzulamaktadır. Bu çerçevede, Kürtlerin Irak’taki bağımsızlığını destekleyen gruplardan biri de Yahudi lobisidir.
Türk Lobisi:
ABD’deki Türkler dağınık bir yapıda olup siyasal etkiye sahip değillerdir. 120 bin kişilik Amerikan vatandaşı olmuş Türk yanında sonradan değişik yollarla göç eden Türklerle yaklaşık 200 bin nüfusa ulaşmıştır. Aslolan sayısal çoğunluktan öte etkin olmak, örgütlülük esastır. Yahudi lobisi bunun tipik örneğidir. En önemli Türk lobileri; Türk Amerikan Dernekleri Birliği (ATAA), Amerikan Turkish Couchul (ATC), Turkish-Amerikan Business Forum gibi… Türkiye Kongredeki desteğini karşıt Ermeni-Rum lobileriyle aynı düzeye getirmek için her yıl 2 ila 4 milyon dolar ödemede bulunmuştur. Ancak harcanan paralar Türk hükümetinin beklediği verimi getirmemiştir. Ancak Türkiye kendisine yardımcı olacak becerikli bir etnik müttefik bulmuştur: Yahudi lobisi. Yahudi lobisine son dönemde daha büyük ihtiyaç vardır. Geçmişte olduğu gibi destek verirseler Ermeni soykırımı konulu taslak genel kurula getirilemez. Bundan önce de Dış İlişkiler Komitesi'nin buna benzer (2000'de 38'e 12, 2005'te 40'a 7 oyla bu kararlar çıkmıştı) kararları vardır. 1975’te Temsilciler Meclisi’nde kabul edildiği gibi, bu tasarı kıl payı çoğunluğu sağladıkları Senato’dan geçmemiştir. 2007 yılında da işler tersine seyir izleyerek Türkiye aleyhine gelişir. Ermeni tasarısı 27’ye 21 oyla Dış ilişkiler komisyonundan geçmiş ancak Temsilciler Meclisi genel kuruluna getirilmesi gösterilen yoğun çabalar (Türk ve Yahudi lobisi ile Türk, Amerikan işadamı ve yöneticilerinin katkıları) sonucunda engellenmiştir. 2010 yılında ise tasarı 23’e 22 oyla komisyondan geçerken 2010 sonu itibariyle Temsilciler Meclisi gündemine getirilmese de Yahudi lobisinin tarafsız kalması düşündürücüdür. Sonuçta, bu tasarı her yıl ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilerek bitmeyen senfoni şeklinde gündemimizi meşgul edecektir.
Remzi KOÇÖZ
1 yorum:
Doğudaki kaynaklardan yararlanmak isteyen uluslar varsa birlikte işletmenin önünde birşey yok herhalde, fransız, ingiliz, japon, avrupalısı gelsin yerleşsin hem ekonomik hem kültürel. Oranın azalmış ve geri kalmış yapısının böyle bir medeni gelişime ihtiyacı var, neden doğuda topraklar bedavaya dağıtılmıyor zaten nüfus az ordaki halka ver toprağı güzel evler yap, ancak orada ermeni meselesi ve kürt problemi yaratılmış ki batılı oraya ancak bu vasıtalarla ulaşılabileceğini zannetsin, peki kimler böyle bir zannettirme politikası gütmüş olabilir; ermeni lobisi?, yunan lobisi?, yahudi lobisi?, Rusya? Nasıl bu batılı beyinlere bile yutturulmuş olabilir?
Yorum Gönder