30 Kasım 2025 Pazar

HAKKI

Hakkı’nın Hakkı da hakkı varmış,

Hakkı Hakkı’dan hakkını istemiş,

Hakkı Hakkı’nın hakkını vermeyince,

-Hakkı Hakkı’daki hakkından vazgeçmeyip-

Hakkı Hakkı’nın hakkından gelmiş.'

(1990'lardan bir tekerleme,

Tam 35 yıl öncesinden,

İlkokul 3. sınıf bir yeğenimizden...)

Bazı tekerlemeler insanın aklında kalır,

-5 dize içinde kaç hakkı vardır,

Bunların kaçı Hakkı,

Kaçı Hak'tır?-

Bazısı insanın aklını alır.


HAK/HAKKANİYET/HAKLI/HAKKI...

Hepimiz birer Hakkı’yız,

Alacaklı olduğumuz /borçlu kaldığımız,

Hakkılar olmuştur.

Kimimiz hakkını almış,

Kimimiz alamamış,

Haklı iken

Haksızlıklar yaşamışızdır.

Allah’ın bir adı da 'Hak'tır,

'Hakikat' ve 'Hukuk'da

'Kul Hakkı'da 'İnsan Hakları'da

Hak kavramından türemiştir.

Sonuçta, Toplum olarak;

Kul hakkını hiçe saymakta,

Hakkı’nın hakkını vermemekte,

Herdaim kendimizi haklı görüp,

Haksızlık yapmakta emsalsiziz.

En çok da 

-Saltanatları/iktidarları uğruna 

Dokunulmazlık güçleri/zırhları arkasında 

Yargısız infazlarla yaratılan-

Adaletsizlikler/zulümler karşısında; 

Hakkı olanın hakkını,

Haklıların hakkını,

Hakettiklerini hakkınca,

Verebilmek vede

Haklarını gözetebilmek/savunabilmek

Yada haksızlıkların karşısında

Durabilmek yürekliliğiyle,

Hakkın yanında 

Hakkaniyetle kalın…

(30 Kasım 2025)

Remzi Koçöz


24 Kasım 2025 Pazartesi

ŞEHİT ÖĞRETMENLER ANISINA

“Öğretmenler; yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır” (Mustafa Kemal Atatürk)

Öğretmenler Günü...

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün 

Çağdaş uygarlık yolunda irfan ordusunun neferleri eğitim emekçileri olarak 

Gençliklerinin baharında, ülkenin dört bir yanındaki öğrencileri,

Geleceğe en güzel şekilde yetiştirmek için 

Görevlerini yapmaya gittikleri şehirlerde/köylerde 300'ün üzerinde öğretmenimiz,

Dünyanın en azılı eli kanlı terör örgütü PKK tarafından vahşice katledildiler.

Türk ulusu, kalemleriyle/kitaplarıyla/bilgileriyle öğrencilerine ışık saçan şehit öğretmenlerini unutmayacak, onları katledenleri meşrulaştırmaya çalışanları ise tarihe not düşecektir. 

Şehit öğretmenlerimizi minnet ve saygıyla anarken,

Başöğretmen Atatürk ve O'nun yolunda yürüyen tüm Öğretmenlerimizin günü kutlu olsun...

(24 Kasım 2025)

Remzi Koçöz






22 Kasım 2025 Cumartesi

EMPERYAL MÜZAKERE

"Özgürlüğünde, eşitliğinde, adaletinde kaynağı ulusal egemenliktir."
(Mustafa Kemal Atatürk)

Emperyal Müzakere ve Tarih...
"Terörsüz Türkiye, Çözüm/Barış Süreci", söylemlerinin ardından Türkiye’nin ulus/üniter devlet yapısını tartıştıranlardan öte 
-Meclis gruplarından Tv oturumlarına- toplumu hipnotize edercesine terör örgütü liderini "Barış/Demokrasi havarisi"
olarak tartışanlar açısından da bir akıl tutulması yaşanırken;
İktidarda kalma/ siyasi ikballer/çıkarlar için Anayasa değişikliği çabaları/çalışmaları birbiri ile çelişen/çatışan gelişmeler.
Türkiye, bir yönetilememe kıskacında bir oldu-bitti ile Emperyal/GOP için bölgesel dizaynamı hazırlanıyor.
Gelinen noktada;
Türkiye Cumhuriyeti bir bilinmezlik/çelişkiler sarmalında, nereye/neye dönüştürülmeye çalışılıyor?
Tarih;
Güvenlik görevlileri dışında
çocuk/genç/yaşlı demeden
öğretmen/ebe/hizmetli demeden
silahsız/savunmasız binlerce insanı katleden eli kanlı örgütün meşrulaştırılmaya çalışılan ve Türk ulusunca mahkûm edilen başının ayağına gidenleri milletin vicdanına havale ederken,
emperyal oyunlara karşı duranları,
onurlu/yürekli duruşları ulusal egemenliğin güvencesi olarak yazacaktır...
(22/11/2025)
Remzi Koçöz 

20 Kasım 2025 Perşembe

MECLİS / DEVLET

AYAĞA DÜŞMEK / DÜŞÜRMEK...

1.Bir şeyin değerini kaybetmesi.
2.Yalvarır duruma gelmek.
3.İşe ilgisiz/yetkisiz kimseler karışır olmak.
 TDK sözlüğü bu sözcüğü böyle açıklamış.

Diz çökmek/Teslim olmak/Yololmak/...
gibi sözcüklerde benzer amaçlı  kullanılmakta.
Daha çok kişiler/bireyler için kullanılan/anlaşılan terimler. 

Peki bu sözcükler devlet yada onun millet iradesi olarak temsilinin yapıldığı yani
ulusal egemenliğimizin/bağımsızlığımızın
güvencesi "Meclis" için kullanılması ne derece doğrudur.

Devlet bir şekilde Meclisin temsil katıdır. 
Meclisi ayağa götürmek, 
Meclisi/Devleti ayağa düşürmek olarak değerlendirilebilir mi?
Sizce...
(Ankara / 20 Kasım 2025)

Remzi Koçöz 


15 Kasım 2025 Cumartesi

TARİHTE BUGÜN: 15 Kasım 1983

 

‘‘Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir...’’ (Mustafa Kemal Atatürk)

“Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsız bir devlet olarak kurulduğunu dünya ve tarih önünde ilan ediyoruz.” (Rauf Denktaş / 15.11.1983)

Kıbrıs

“Kıbrıs Batı Asya’nın anahtarıdır” diyen İngilizler, Doğu Akdeniz’de egemenlikleri için “Kıbrıs’ın kendilerine verilmesi şartıyla Berlin konferansında Osmanlıya yardım edecektir” şeklinde Kıbrıs’ı resmen isterlerken, Kıbrıs; “Hukuki şahaneme halel gelmemek şartıyla anlaşmayı tasdik ederim” şeklindeki padişah iradesiyle, geçici olarak İngilizlere bırakılacak (1878), zaman içerisinde tamamıyla elden çıkacaktır (1914). Türklerden boşalan yerler Rumlara verilirken, Osmanlı tarihinde ilk kez savaş yapılmaksızın bir toprak kaybedilecektir.

I. Dünya savaşında Osmanlının yenik çıkmasının ardından İngiliz hegemonyasında kalan Kıbrıs adası 1960 yılında bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkar.

Kıbrıs Türkleri 1960 yılında oluşan iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyetinden Rumların tek taraflı dışlamaları sonrası 1963 yılından itibaren kendi kendini yönetmiştir. 1963-1967 arasında “Genel Komite’, 1967-1974 arası “Geçici Türk Yönetimi’, 1974-1975 ‘Otonom Kıbrıs Yönetimi’, 1975-1983 arası KTFD ve 1983 sonrası da KKTC olarak şekillenmiştir.

1974 Kıbrıs barış Harekatı sonrası BM tarafından 2 toplumlu yapının yeniden oluşturulma çabaları, Toplumlararası görüşmeler, Rumların tek taraflı olarak BM genel kuruluna başvurdukları Mayıs 1983 tarihine kadar kesintilerle devam eder. Rum-Yunan lobisinin, Kıbrıs Türklerine azınlık statüsü verilmesini öngören bir kararı, 13 Mayıs 1983’te, BM Genel Kurulu’ndan geçirmesi üzerine, KKTC’nin ilanına yol açan  en önemli etkenlerden birisi olarak  tarihe  geçmiştir.

BM’nin 1983-37/253 sayılı kararı, Kıbrıs Türk halkının Adadaki varlığını ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyetindeki kurucu ortaklık haklarını inkar ederken, Türkiye’nin garantör bir devlet olarak  uluslararası anlaşmalara uygun olarak yaptığı 1974 Barış Harekatını bir istila/işgal hareketi olarak  göstermeye  çalışarak, Kıbrıs’ın tüm toprakları üzerinde egemenlik ve kontrol hakkının kullanılmasında tüm devletlerin Kıbrıs Rum Yönetimine destek olmaları çağrısında bulunuyordu.

Rumların tek yanlı olarak BM genel kurulundan Türklerin gıyabında haksız karar çıkartması sonrası, 15 Kasım 1983 tarihinde Kıbrıs Türkleri, Rauf Denktaş liderliğinde; “Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsız bir devlet olarak kurulduğunu dünya ve tarih önünde ilan ediyoruz” sözleriyle BM ve AGİK sözleşmelerinde yer alan ‘Self Determinasyon Hakkını’ kullanarak kendi bağımsız devletini, KKTC’yi ilan etmişlerdir. KKTC, fiilen Kuzey Kıbrıs’ta egemen ve bağımsız bir devlettir.

Rumlar, adada çoğunluk oldukları savı ile egemenliği tek başına kullanma tez/talepleri karşısında, Türklerde doğal olarak “Ne mutlu KKTC’nin Türk Çocuklarına” sözlerini şiar edinerek bir var oluş ve kendi egemenliğine sahip çıkma mücadelesi içerisinde olmuşlardır.

AB, 1978 yılında Kıbrıs’taki varlığı ile kınadığı Yunanistan’ı 1981’de üye yapmasının ardından, 2004 yılında da Güney Kıbrıs Rum yönetimini -AB kriterlerini/kurallarını gözardı ederek, kuzeydeki Türkleri yok sayarak Kıbrıs adasını temsilen üyeliğe kabul etmesi, Rumlar açısından bundan sonraki görüşmelerde uluslararası güç dengesi ve çıkarsal diplomasinin güvencesini oluşturacaktır.

1983 BM kararının ardından -40 yılı aşkın bir süre daha devam eden görüşmeler, Rum ve Yunan lobisinin uzlaşmaz tutumu sonucu- sonuçsuz kalırken, Kıbrıslı Türkler ise 42 yıllık uluslararası yaptırımların/izalasyonun ve tanınmamanın sıkıntısını ağır bir şekilde yaşarlarken, kurucu liderlerinin “Söyleyin onlara burası bağımsız bir cumhuriyettir” sözlerinin güvencesiyle Cumhuriyetlerinin kuruluş yıldönümlerini kutlamaya devam ediyorlar.

Kıbrıs Türkleri KKTC’yi kurmuş, bugüne kadar tanıyan olmamışsa da -Türk dünyası ve Müslüman coğrafya dahil- anavatan güvencesinde yaşamlarını sürdürecektir.

Gelinen noktada; KKTC’nin uluslararası tanınma yönündeki dış politika başarısızlığımıza rağmen, Kıbrıs; Türkiye Cumhuriyeti kurucu önderinin vasiyetinde yer aldığı şekilde, Türkiye’nin olmazsa olmazlarından birisi, tüm olumsuzluklara rağmen savunageleceği ulusal bir davasıdır.

(15 Kasım 2025)

Remzi KOÇÖZ





1 Kasım 2025 Cumartesi

TARİHTE BUGÜN/LER: 1 KASIM

TARİHTE BUGÜN/LER: 1 KASIM...
1922'de Saltanata son verilip egemenlik saraydan alınıp millete iade edildi.

1928'de Dil/Harf Devrimi ile karanlığa/ cehalete karşı tarihsel bir dönüşüm başlatıldı.
...
Din adına Araplaşan başkalaştırılan
Kuzey Afrika halkları/toplumları gibi
Türkler de müslümanlıkla birlikte 8.yy sonrası Arap dili hegemonyası altında kalmışlardır.
...
Arap hegomanyasında ve Saltanat yanlısı 
zihniyete göre:
"Bir gün kalktık cahil kaldık" denilmekte.
İşin gerçeği/doğrusu;
Zaten halk okuyamıyordu yani cahildi.
Konuşuyor ama okuyamıyor/yazamıyor.
Okusa da anlamıyordu.
Aslolan Türk ulusu o 1 gün/gecede
yüzyıllardır cahil bırakıldığının
farkındalığına ulaştı. 
Türk ulusu 
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 
tarihsel kimliğine/diline yeniden kavuşurken,
Cumhuriyet devrimleri ile
Çağdaş uygarlığa da yelken açtı...
(1 Kasım 2025)
Remzi Koçöz 

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz