“Demokrasilerde iktidar sürekliliği yoktur. Değişim/değişiklik esastır.
Dünyanın her yerinde tüm yönetimler/ hükümetler/iktidarlar kamu gücünü birkez ele geçirip aynı yoldan egemen gücüde ergeç ele geçirirler.”
(Jean-Jacques Rousseau / Toplum Sözleşmesi)
Değişim, Değişmezlik ve Demokrasi
Demokrasilerde örgütlülük çok önemlidir. Özellikle sivil toplum olarak addedilen dernek/sendika/ meslek kuruluşları gibi örgütlü bir güç olarak hükümetler üzerinde baskı oluşturmaları önemlidir. Sivil toplum olarak yasal düzenlemelere katılım sağlama, mesleki görüş bildirme, toplum adına uygulamaları eleştirme ve demokrasinin gereği olarak kamusal faaliyetleri denetleme işlevi bir nevi demokratik katılımdır. Bunların dışında kitlesel açıdan en büyük, etkin ve işlevsel örgütlü yapı ise siyasi partilerdir.
Bir ülke de sivil toplum olarak nitelenen kurumlar ayni adamlar tarafından kişi/aile şirketi gibi süresiz/sınırsız neredeyse ömürleri yettiğince yönetiliyorsa o ülkede demokrasi keyfi bir anlayışla yürür. Yapılan seçimler ise göstermeliktir.
Sivil Toplum örgütleri olarak; Esnaf Odaları/ TESK (35 yıl), TOBB (25 yıl), TZOB (22 yıl) aynı isimlerce yönetiliyor.
Demokrasilerin olmazsa olmazı olan siyasi partilere baktığımızda; günümüz yaşayan en uzun süreli parti genel başkanlığı unvanı 50 yılı aşkın ardarda kurduğu/ isim değiştirdiği partilerin (TİİKP-TKİP-SP-İP-Vatan Partisi / D. Perinçek) genel başkanı olarak belki de dünya da emsali olmayan bir örnek. (12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 dönemleri ile Ergenekon kumpaslarında 2008-2014 tarihleri olmak üzere 15 yıl kadar tutukluluk yaşar. Girdiği seçimlerde %1 oya ulaşamazken, 2023 CB adaylığı için yeterli imza bile toplayamaz. Muhalefete karşı Cumhur İttifakına destek verir.) Ardından 30 yıla yakın (MHP / D. Bahçeli) parti genel başkanlığı geliyor. (1999'da DSP koalisyonunda başbakan yardımcılığından 2002'de baraj altında kalmaya, 2007'de yeniden meclise girip 2015'de AKP ile koalisyona sıcak bakmazken 2017'de cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin önünü açarak muhalefetten AKP ile Cumhur İttifakına dahil olur. 2023 genel seçimlerinde neredeyse miting yapmadan yüzde 10.5 oy alırken, 2024'de PKK terör örgütü liderine silah bırakma ve Terörsüz Türkiye çağrısıyla barış görüşmeleri sürecinde ön alır. 2025 yılında ise kalp ameliyatı sonrası 3 ay kadar meclis çalışmalarına katılamasa da anahtar parti/lider olma konumunu sürdürür.) 25 yıla yakın parti başkanlığı ile iktidarda bulunan siyasi partiye gelince (AKP/R.T. Erdoğan) Cumhurbaşkanlığına seçilme kuralı 2 iken yasa delinerek 3 oldu. Şimdide anayasayı değiştirerek 4. kez adaylığa zorlanıyor.
Bu değişmezlik ortamında ana muhalefet partisi CHP 2023 seçim başarısızlığı ardından değişimi gerçekleştirmeyi başarabildi. 13 yıllık genel başkanlık (CHP/K. Kılıçdaroğlu) sürecindeki başarısızlığına rağmen, -kendi seçtiği delegelerin dipten gelen dalga karşısında duramaması sonucu- kurultayda az bir farkla neredeyse ayak sürüyerek istem dışı gitmek zorunda kaldı.
Ve değişim sonrasındaki CHP, 5 ay sonra yapılan 2024 yerel seçimlerinde birinci parti oldu. Demokrasi cephesinde yeni umutlar yeşerirken, statüko sarmalında böyle gelmiş böyle gider minvalinde karamsar gösterilen Türkiye’nin makus talihini değiştirebileceği yönünde önemli bir gelişmeydi.
Türkiye 21. yy itibariyle 2000’li yılların başında yaşadığı ekonomik krizin ardından ileri demokrasi hedefiyle farklı bir sürece evrildi. Tabi ki bu durum siyasi mühendislik ve cambazlıkla kriz ve kaosun kısır bir döngü içerisinde geleceğe taşınmasıdır. Bunun doğal sonucu olarak Demokrasiden giderek uzaklaşılması, -Afganistan/Irak/İran/K.Kore gibi- Otokratik bir yapıya dönüştürülmüş bir Türkiye sözkonusu.
Bizde de bazı kurumlar ve makamlara ilişkin, önemli görevler için sıralı/süreli 2 dönem kuralı niçin konulmuştur. Gücün toplumu esir almaması, Otokratik/despotik yönetimlerin oluşmaması, Keyfiyetin kural haline gelmemesi, Çıkarsal bir yapıya dönüşmemesi, Toplumsal yozlaşma/çürüme oluşmaması gibi gerekçeler sıralanabilir.
Batı öncelikle demokrasi açısından bu değişimi başardığı için gelişme yaşıyor. Orada polis bir kural ihlalinde başbakana/ bakana ceza yazabiliyor. Türkiye de ise o partinin ilçe başkanına bile yazmak zor.
Hukuk/kanun/kurallar var ancak iktidar/güç sahiplerine işlemiyor. En tepesinden en alttakine kadar dokunulmazlık zırhı yaşam boyu işlerlikte. Yasalar/kurallar birnevi sade vatandaşlara, özellikle muhaliflere işlemekte. Ve muhaliflere yönelik siyasi denilebilecek yargısal soruşturmalar sonucu dalga dalga gözaltılar/ tutuklamalar/ yasaklamalar..
Tüm bunların ardından Adalet bakanının her beyanatı; Hukuk/Yargı bağımsızlığı ile başlamakta ise de lafla/sözle Hukuk/Yargı bağımsız olmuyor.
Ne diyelim; görünen köy kılavuz istemez.
(25. 05. 2025)
Remzi KOÇÖZ