“Ne yatmısan bu toprağa baş göyüp
Galh,
elinin gabarını ovuşdur
Bu
divara kim bir hırda daş goyub
Azadlıgın galasına govuşup.”
Firuze Memmedli (“Azadlıg Yollarında”)
DOĞU ANADOLU ve AZERBAYCAN
/ NAHÇIVAN
GEZISI
Erzurum - Ağrı - Iğdır
1999
yılının Ramazan Bayramı ile okulların sömestr tatili birleşince bizde Ailece
(Şükran-Duyunç-Ben) bu fırsatı Doğu Anadolu gezisi olarak değerlendirdik. 19
Ocak 1999 günü Ailece (09 UF 009 plakalı Opel Vectra otomobilimiz ile) Erzurum
ilinden Pasinler-Köprüköy-Horasan-Eleşkirt üzerinden Ağrı iline ulaştık. Bu
güzergahta Aras nehri yanında karlarla örtülü dağlık/engebeli bir arazi yapısı
beyazlara bürünmüş olarak bizlere eşlik eder. Ağrı'da görevli devre arkadaşım
Murat T.'leri ailece ziyaret ve öğle yemeği sonrası Taşlıçay üzerinden
Doğubeyazıt'a geçtik Hava kararmadan İshakpaşa Sarayını ve ilçe merkezini
dolaşıp ilçe emniyet müdürlüğünü ziyaret etmemizin ardından gece Ararat otelde
kaldık.
20 Ocak
günü sabah Doğubeyazıt ilçesinde kaldığımız otelden ayrılıp İran sınırındaki
Gürbulak Kapısı, Meteor çukuru, Telçeker Köyü sınırlarındaki Nuh'un gemisi
denilen bölgeleri gezdikten sonra Doğubeyazıt'a dönerek pasajları gezip alış
veriş yaptık. Doğubeyazıt’tan öğleden sonra ayrılarak Ağrı dağı eteklerinden
Iğdır’a geçtik. Bu arada Ağrı dağının şapka giymiş, bulutlu ve bulutsuz halini
günboyu faklı açılardan resimledik. Iğdır'da görev yapan emniyet amiri
kardeşimiz Şerafettin-Dilek B. ailesi ile buluşup hava kararmadan Iğdır
içerisindeki çarşıları, Ermenistan ile sınır olan Alican kapısını gezip, gece misafirleri
olduk. Iğdır stratejik bir bölgede olması nedeniyle Ardahan ile ayni zamanda
Kars ilinden ayrılıp il statüsüne kavuşsa da henüz ilçe görünümden
kurtulamamış.
Nahçıvan
Nahçıvan, Kafkasya’nın
güneyinde Azerbaycan toprakları içerisinde yer alan bu özerk cumhuriyetin
yüzölçümü 5.500 km2. Batısında Türkiye, kuzeyinde ve doğusunda Ermenistan,
güneyinde ise İran yer alıyor. Aras nehrinin, İran’la doğal sınırı oluşturduğu
bu özerk cumhuriyetin başkenti ise aynı isimli Nahçıvan şehri. Şehrin nüfusu
70-80.000, Nahçıvan özerk cumhuriyetinin toplam nüfusu ise 300.000 civarında.
Nahçıvan’ın en önemli şehirleri ise Ederek, Culfa, Şerur, Ordubad, Şahvuz ve
Babek. Nüfusun tamamına yakın bir kısmını Azerî Türkleri oluştururken, az
sayıda Rus ve Ermeni azınlık olarak bulunmaktadır. Ülkenin para birimi Manat (1
Manat 34 TL).
Nahçıvan, MÖ1500 yıllarına kadar
uzanan çok eski ve köklü bir tarihe sahiptir. Bölge, 13-19. yüzyıllar arasında
İran egemenliğinde kalmış. Sonrasında 1828’lerde Rusların yönetimine giren
Nahçıvan, 1924 yılında Özerk Cumhuriyet statüsünü kazanmış. Soğuk savaş sonrası
1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından eski bir Sovyet cumhuriyeti
olarak bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan
Cumhuriyeti'ne özerk bir yapıda bağlanmış.
Nahçıvan'ın soğuk savaş sonrası
Azerbaycan'ın yönetiminde etkisi yüksektir. Nahcıvan kökenli siyasetçiler
ardarda Azerbaycan siyasetinde önemli görevlere gelirler. Azerbaycan
Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Haydar Aliyev'in bu görevi öncesinde Nahçıvan
Meclis Başkanı imiş. Nahçıvan şehrinde gezerken birçok yerde Haydar Aliyev
adına yazılmış yazılar görüyoruz.
Nahçıvan’da ekonomi, esas
itibariyle tarıma dayalı. Küçük baş hayvan/koyun besiciliği oldukça gelişmiş.
Nahçıvan bu açıdan, Dünyanın en değerli halılarını üreten Azerbaycan'ın
halıcılık için gerekli olan yün üretiminin büyük bir bölümüne ev sahipliği
yapar.
Türkiye’nin en kısa
kara sınırı (12-13 km) olan komşusu, Azerbaycan/Nahçıvan Bölgesi. Ermenistan
ile İran arasında sıkışmış bu bölge Iğdır ile komşu. Nahçıvan sınırının
zamanında Atatürk tarafından “bizzat kendi parasıyla” İran’dan satın aldığı
topraklardan oluştuğu ve Türk dünyasına açılan tek kapımız.
21 Ocak 1999 günü Aralık-Dilucu
sınır kapısından Azerbaycan'a bağlı Nahçıvan Özerk bölgesine 2 aile (kızlarımızla
birlikte toplam 6 kişi) olarak bizim aracımız ile geçmek üzere ilginç bir
güzergah kullanıyoruz. Nahçıvan'a giriş kapısı olan Dilucu/Sederek kapısına
gelmeden önce yolun solu Ermenistan, sağı İran önünüz Nahçıvan bulunduğunuz yer
Türkiye toprakları güneyimizde ise Ağrı dağının heybeti. Ailecek ilk kez
Türkiye’nin kara sınırlarından bir yurtdışı topraklarına geçiş yaparken pasaportlarımız
ilk kez işlem görüyor. Coğrafya ayni fakat Aras nehri ülkeleri birbirinden
ayırıyor. Aras üzerindeki Hasret köprüsünü tanker konvoyları arasından geçerek
Nahçıvan topraklarına geçiyoruz. Sınırdan 30-35 km ileride bulunan Nahçıvan
özerk bölgesinin önemli şehirlerinden biri olan Şerur kentine varıp
milletvekili ve aynı zamanda gümrük müdürü olan Mübariz P.'un konağına misafir
oluyoruz. Yol boyunca bizi durduran (elinde değnek, kafasında şapka, üzerinde
eski bir üniforma bulunan ne olduğu belirsiz) kişilere Mübariz beyin misafiri
olduğumuzu belirtince bizlere herhangi bir şey sormadan yol tarif edip
gönderdiklerine şahit oluyoruz. Yoksa diğer türlü hukuk düzeni oturmamış bir
toplum yapısında ne tür bir şeyle karşılaşacağınızı tahmin etmeniz güç. Ortaçağ
dönemlerini anımsatan bir şatoya misafir oluyoruz. Bahçesinde havuz ve hayvanat
bahçesi yanında değişik çiçek ve bitkilerin oluşturduğu bir botanik müzesi
görünümü karşımıza çıkıyor. Konağın içerisi ahşap malzeme ile modern bir
şekilde dizayn edilmiş üç katlı bizdeki tripleks denilen villalara benziyor.
İçerisinde çalışma ve spor odaları da bulunuyor. Anlayacağınız yokluk
içerisindeki Nahçıvan da bu tür yaşantı ancak bir veya iki kişiye nasip
olabiliyor. Mübariz'in eşi bizleri karşılarken yanında en küçük oğulları ona
eşlik ediyor. Bizim coğrafyanın bir uzantısı olarak evin hanımı bizlere kavhe
ikramının ardından çay ve aperatif birşeyler ikram ediyor. Bu esnada Mübariz'in
küçük oğlu ile diyaloğu dikkatimizi çekiyor. Büyük adam gibi onunla konuşmasının
ardından yarım bir güreş tutuyorlar. Daha doğrusu 1-2 judo hareketi ile oğlu
ile bize bir gösteri yapıyor. Ardından bize evi gezdirirlerken bodrum katının
tamamen spor salonu olarak dizayn edilmesi bizleri şaşırtıyor: Judo/güreş
minderi, boks çuvalı, barfiks, kombine şeklinde alet ve edavatın oluşturduğu
kompleks dışında bilardo ve pinpon masası ile sauna/fin hamamı
konuşlandırılmış.
Hanım ve çocuklar konakta kalıp biz
erkekler (Mübariz-Şerafettin-Ben) birlikte şehre kurmuş olduğu spor kültür
merkezine geçiyoruz. Orada İran'dan gelen misafirlerle birlikte yemek yedikten
sonra spor merkezine geçiyoruz. Şerur'un gençleri için güzel bir imkan. Ayrıca
aynı kentte sanat merkezinin (müzik-tiyatro) bulunduğunu öğreniyoruz. Mübariz
bey pinpon da beni ve Şerafettin'i sol eliyle oynayarak yeniyor. Kendisinin üç
fakülte mezunu, milli boksör olma dışında darbe sırasında Aliyev'in yakın
korumalığını yaptığından vefa borcu olarak kontenjandan seçilen 5
milletvekilinden birisi olduğunu öğreniyoruz. Aynı zamanda bu kişilerin
milletvekilliği yanında diğer görevlerinin de devam etmiş olduğunu görüyoruz.
Sonuç olarak geniş bir aile yapısına sahip olan Mübariz'in yanında sayıları
yüzü bulan insanlara tarım arazilerinde iş verdiği, gümrük geçişlerinde söz
sahibi olduğu, sınır ticaretinde de hakimiyetin kendi denetiminde olması,
kardeşlerinin de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in yakın korumasında
bulunması, Aliyev’in de diğer başkanlar gibi Nahçıvan kökenli olması Mübariz'i
bu bölgede feodal bir otorite haline getirmiş.
Öğleden
sonra Şerur Vilayet binası ve ana caddeyi gezip Mübariz'in konağına dönüp bizim
hanım ve çocukları alarak Mübariz'in kullandığı Audi marka otomobil ile Şerur
şehrinden 60 km daha içeride bulunan Nahçıvan Özerk Cumhuriyetinin merkezi olan
Nahçıvan kentine yol alıyoruz. Yolların bozukluğu bize anayol yapıldıktan sonra
tali yol haline dönen Türkiye'deki stabilize yolları anımsatıyor. Mübariz'le
birlikte otomobilde 5 büyük olmak üzere 7 kişiyiz. Ben aracın sol arka
koltuğunda oturuyorum. Çocuklar ise hanımların kucaklarında. Şerafettin önde
Mübariz'e eşlik ederken Mübariz ise bizi adeta uçuruyor. Otomobilin konforundan
ve süratinden dolayı yolların bozukluğunu pek hissetmiyor, neredeyse yarım
saatte başkente ulaşıyoruz. Nahçıvan, Şerur'a göre daha bir şehir konumunda,
büyük bir kent olarak görünüyor. Aras nehri ise burada da bizi yalnız
bırakmayıp şehrin güneyinden akıp geçerek Hazar Gölü/Denizine kavuşuyor. Şehrin
merkezinde bir derenin içerisinde bulunan Kızlarpınarı da bir yeşil alan bir mesire
yeri olarak dikkat çekiyor.
Nahçıvan
kentinde şehitler abidesi, tarihi anıtlar ve ana bulvarları gezerken bolca
resim çekiliyoruz. Blok/bitişik apartmanlar, Sovyetler döneminin değişmeyen
yerleşim manzarası (daha sonraki yıllarda Gürcistan ve Rusya gezisinde bu tür
yapıları bolca göreceğim. Şehir tarihi bir kent olmasına rağmen Sovyetlerden
ayrıldıktan sonra biraz bakımsız kalmış. Güzel bir restorasyonla -tabiki mali
külfeti gerektiren bir gayretle- daha güzel bir kent konumuna kavuşabilir.
Azerbaycan-Ermenistan
arasında bulunan Karabağ Sorunu nedeniyle iki ülke arasında savaş yaşanır. Bu
savaş esnasında yaşamını kaybeden Azeriler için şehir merkezinde çok görkemli
şehitlik ve şehitler anıtı yaptırılmış.Şehitlik yakınında 13-14. yüzyıllardan
kalan bir saray ile İran kültürünü yansıtan Mümine Hatun türbesi günümüze değin
korunmuş. Ayrıca meydan ve bulvarlarda yaygın olarak Sovyet döneminden kalma
heykeller görülüyor. (Türkçülük hareketinin
öncülerinden Hüseyin Cahit Beyin de son derece gösterişli bir anıt mezarı şehir
merkezine yapılmış.)
Rus ve Azerbaycan televizyon
kanalları yanında özellikle TRT yayınları olmak üzere Türkiye’deki televizyon
yayınlarının da çanak antenlerle rahatlıkla izlenebildiğini öğreniyoruz. Eğitim
açısından Nahçıvan Devlet Üniversitesi bölge için önem arzediyor.
Nahçıvan'da bir gazinovari yerde akşam yemeği aperatif birşeyler yiyip çayımızı içerek önemli alış veriş merkezlerine uğrayıp Nahçıvan hatırası olarak bir şeyler alıyoruz. Bu esnada Mübariz bey bizlere Nahçıvan şehrinden Bakü'ye akşam kalkacak uçakla gidip Bakü'yü gezip ertesi günü kalkacak uçakla dönmeyi önerir. Bizler için bu teklif cazip olsa da izin ve güvenlik nedeniyle Mübariz'e teşekkür ederek inşallah başka bir zaman diyoruz. Nahçıvan'la Azerbaycan arasında Karabağ sorunu nedeniyle karayolu ulaşımı yok. Ancak havayolundan gidilebiliyor. Havayolu da ne kadar güvenli! Antonov tipi eski Rus uçaklarına yolcularla birlikte koyun-keçi gibi küçükbaş hayvanlar ile kümes hayvanlarının da bindirildiğini duymuştuk. Neyse biz VİP olarak uçacaksak da böyle bir maceralı yolculuğa katılmıyoruz. Bakü'nün ardından Mübariz'in Şerur'da misafir olmamız önerisine de teşekkür ederek -akşam gümrük kapısının belirli bir saatte kapanması nedeniyle- Türkiye'ye dönüş için yardımcı olmasını istiyoruz. Mübariz o konu kolay diyerek bize güvence veriyor. Nahçıvan'dan yine Mübariz'in aracıyla aynı yoldan bu kez karanlıkta Şerur'a geri dönüyoruz. Şerur'da Mübariz'in ailesi ve çocukları ile vedalaşıp bizler kendi aracımızla Mübariz'in kullandığı aracın arkasından bu kez karanlıkta sınıra gümrük kapısına doğru Dilucu kapısına geçiyoruz. Mübariz Bey bizim pasaport işlemlerimizi elden takip ederek bizi Hasret köprüsünden Türk topraklarına uğurluyor. Azerbaycan Nahçıvan özerk bölgesi topraklarında 6 saatlik bir gezi yoğunluğu bizleri yormuş olsa da neşeli bir şekilde ülkemize dönüyoruz. Bu minik bölgenin 2 şehrini kısa zaman diliminde hızlandırılmış bir şekilde gezerek yaşam dağarcığımıza yeni bir sayfa eklemiş oluyoruz.
Nahçıvan
350.000 nüfusu ile Erzurum iline eş değer. Yaşayanların Azeri Türkleri olması
nedeniyle yaşam şekli, kültür ve gelenekler olarak kendimizden çok şeyler
buluyoruz. Ekonomik yaşam sınır ticareti ağırlığına dayandığı ve sanayi
olmadığı için yaşam düzeyi bizlere göre düşük. Nahçıvan kentini ise bunlara
paralel aksi istikamette güzel ve düzenli buldum. Ana cadde, bulvarlar, binalar
hepsi birer tarihle iç içe görünüm sergiliyorlar. Azerbaycan’ın himayesindeki
Nahçıvan, Ermenilerle Karabağ sorunu nedeniyle anavatanına karayolu ile
ulaşamayınca Türkiye onlar için bir güvence olmuş. Azerbaycan başkanı Aliyev
Nahçıvanlı olması nedeniyle de çok seviliyor.(Aliyev öncesinde, eski başkan
Elçibey ve Darbe girişiminde bulunan kişilerde Nahçıvan kökenliymişler.)
Birlikte olduğumuz ve bize büyük bir misafirperverlik göstererek,
mihmandarlığımızı da yapan Mübariz beyin Azerbaycan’ın sıkıntılı günlerinde
Aliyev’le kader birliği yapması kendisinin daha önce belirttiğimiz gibi
Cumhurbaşkanı kontenjanından milletvekili olmasını sağlamış. Resmi görevleri
yanında girişimcisi az bulunan ülkede ticarete de soyunmuş. Kendi deyimiyle
“Tarım-hayvancılık, ulaşım-tankercilik vb. alanlarda yüzden fazla aileye iş
alanı yaratarak iş adamı konumuna da ulaşmış. Ekonomik güvence sağlayan aile
bireyleri Mübariz'in etrafında kenetlenmiş. Şerur kenti 37 yaşındaki genç adamı
kendine lider yapmış. Kendi deyimiyle iki buçuk üniversite bitirmiş. Sporcu
genç bir devlet adamı Nahçıvan ve Azerbaycan'ın geleceği için misyon yüklenmiş.
Bakalım zaman neyi gösterecek. Haydar Aliyev’in yaşam mücadelesi Azerbaycan’la
özdeşleşmiş, ilk rauntta ülke bütünlüğü için halk desteği sağlamış. Uluslararası
arenada Rusya ve himayesindeki Ermenistan'a karşı devlet olma mücadelesini
sürdürerek, bölgede hükümranlığını sağlayacak yeni oluşumda, Türkiye onların en
büyük güvencesi ve desteği olacaktır.
(Dağlık/Yukarı Karabağ; Sovyetler Birliği döneminde resmi olarak Azerbaycan'a bağlı fakat fiiliyatta Azerbaycan'ın kontrolü dışındaki özerk bir bölge iken Sovyetlerin dağılma sürecinde Ermenistan, Dağlık Karabağ'a el koymaya kalkışınca, Azerbaycan yönetimi Dağlık Karabağ'ın özel statüsünü kaldırır. Bunun üzerine çıkan savaşta, Rusya'nın desteklediği Ermenistan, Dağlık Karabağ ve etrafındaki 7 idari bölgeyi işgal eder (Laçin ve Kelbecer, Yukarı Karabağ'ı Ermenistan'a bağlar). 1990’da başlayan çatışmalar 1994’de Rusya'nın öncülüğünde ateşkesle sonuçlansa da bölge sorunu henüz çözüme kavuşturulamamıştır. Azerbaycan'ın beşte birini teşkil eden sözkonusu topraklardaki 1 milyon Azeri, ülkenin diğer bölgelerine göçmek zorunda kalır. Uluslararası hukuka göre Karabağ'ın tamamı Azerbaycan'a ait olmasına rağmen Dağlık Karabağ Ermenilerinin bağımsızlık ilanını Ermenistan'dan başka hiçbir devlet tanımaz. Türkiye ise işgalci Ermenistan üzerinde baskı kurmak için bu ülke ile arasındaki Alican sınır kapısını kapatır. Ve sonuçta Azerbaycan ordusu, 08.11.2020’de yaklaşık 30 yıl Ermenistan işgalindeki Karabağ ve çevresindeki illeri kurtararak zafere imza atar.)
22 Ocak 1999 günü Şerafettinlerle -misafirperverliklerine teşekkür edip- vedalaşıp Iğdır ilinden ayrılarak Tuzluca üzerinden Digor'a geçiyor, daha önce Aydın/Koçarlı ilçesinden tanıdığımız savcı Gülmelek hanımı ziyaret ediyoruz. Ancak Digor'a gelmeden önce Ermenistan ile olan sınırımız bize eşlik ediyor. Aras nehri kilometrelerce sınır görevi ifa ediyor. Öğleden sonra Kars iline varıp şehir içerisinde gezdikten sonra akşam polisevinde konaklıyoruz. Dönem arkadaşım Orhan A, bir dönem önceden Sami A. ile sohbet ediyoruz. 23 Ocak günü Kars'tan Ardahan'a doğru yola çıkıyoruz. Sağımız solumuz beyaz örtü karla kaplı. Ardahan-Hanak yol ayrımında ise bize bu kez beyaz örtülü ormanlar eşlik ediyor. Ardahan'a girdiğimizde aracın ısı göstergesi (-14) derece.. Iğdır ile birlikte Kars ilinden ayrılıp il olan Ardahan'ın nüfusu ise 15000, Karasu ayarında bir yerleşim yeri il konumunda. Beyaz örtü ile kaplı Ardahan köprüsü ve kalesini geziyoruz. Kars iline baktığımızda eski taş binalar ve şehir yapısı bizi etkiliyor. Ardahan’ı ise Kars’la karşılaştıramıyoruz bile. Kars ilindeki yapılaşmayı biz Nahçıvan da da kısmen Erzurum da da görmüştük. Demek ki coğrafi yapıdan kaynaklanan bölgesel bir özellik karşımıza çıkıyor. Ardahan'da lapa lapa kar yağışı bizi etkiliyor. Göle ilçesine geçerken (-16) ya ulaşıyoruz. 5 km. buz üzerinde seyrettikten sonra Erzurum-Şenkaya istikametine yaklaştıkça ısı (+6) dereceye ulaşıyor. Türkiye’nin en yüksek ve soğuk yerleşim alanlarından Ardahan-Göle'yi geride bırakarak ormanlık alanlardan rakım olarak inerek geçiyoruz. Şenkaya'ya varmak için sola sapıp 13 km. tekrar tırmanışa geçiyoruz. Küçük bir Anadolu kasabası. Emniyet amirliğine geçip arkadaşlarla sohbet ediyoruz. Şenkaya’lı olup ta ilçeyi görmeyen İncirliova kaymakamı Kamil K.'e telefon açarak sürpriz yapıyorum.
Aynı yolu
geri dönerek Erzurum'un büyük ilçelerinden Oltu ilçesine geçiyoruz. Nehir
kenarında kurulan ilçe emniyet müdürlüğünü ziyaret edip karşıdaki Oltu kalesini
görüyoruz. Ayrıca ısı burada (+14) civarında. Üzerimizdeki giysiler bize kalın
gelmeye başlıyor. Oltu ova görünümünde ılıman bir yapıya sahip. Ayrıca maden
olarak süs eşyası yapılan Oltu taşı işletmeciliği yanında cağ kebabı da ilçenin
ismi ile anılıyor. Oradan Narman ilçesine geçip ilçe içerisini gezip emniyette
çay molası verdikten sonra bölgenin 2400 rakımlı Kireçli geçidini aşarak Tortum
ilçesine varıyoruz. İlginç bir görüntü; Oltu ve Narman'da kar yok, Kireçli
geçidi karla kaplı, Tortum'da kar yok. Tortum ilçe emniyet amirliğini ve ilçeyi
gezerek oradan Erzurum'a akşam karanlığında dönüş yapıyoruz. Akşam yemeğini
şark sofrası olarak bilinen Sultansekisi’nde yiyerek evimize dönüp seyahatimizi
noktalıyoruz.
Sonuç
olarak 5 günde Azerbaycan/Nahçıvan Bölgesi ile Doğu Anadolu’yu (5 il ve ilçeleriyle birlikte) soğuk,
karlı, buzlu, ılıman yapısıyla 4 mevsim benzeri bir iklimle dolaşmış
bulunuyoruz. Erzurum-Ağrı-Doğubeyazıt iklimi Iğdır da ılımanlaşıyor. Kars-Ardahan
daha da soğuk. Şenkaya-Oltu-Narman-Tortum biraz ılıman. Erzurum'a geçerken
tekrar iklim soğuk yapısına dönüşüyor.
(Erzurum
/ 24. 01.1999)
Remzi
KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder