CUMHURİYET
100. YAŞINDA!
Ulusların tarihlerinde
önemli/anlamlı/unutulmaz ve de vefa borcu olunan tarihler vardır. 1923 yılı da
Türkiye’de yaşayanlar açısından olduğu kadar, Türk Dünyası ve de Dünya
açısından da önemli bir tarihtir. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün
Türkiye’yi ‘Cumhuriyet’ ile taçlandırdığı tarihtir.
Türkiye Cumhuriyeti, 100. yılını geride
bırakıp, çağdaş uygarlık parolasıyla yeni yüzyıllara doğru yolculuğuna devam
ederken; Cumhuriyet devrimlerini / ülkülerini / değerlerini yaşatmak
idealimizdir.
Türk Devrimi; Ülke açısından, Atatürk’ün ölümünden sonra
geliştirilemeyince doğal olarak -2000’lerde
doruk noktalara ulaşan- karşı devrim sürecini yaşayacaktır. Cumhuriyet’in
80. yılında rüzgar ters esecektir. Ilımlı/uyumlu/muhafazakar bir anlayış, 20
yıllık bir süreci geride bırakarak iktidarını 100. yıla taşıyacaktı.
Eski Türkiye denilerek 100. yıla gelinen
20 yıllık süreçte Cumhuriyet karşıtlığı her alanda prim yapacak, liyakat yerine
biat/itaat geçecek, laiklik ilkesi delinerek cemaat kadroları ile bürokrasi
devşirilerek, Cumhuriyet tarihinde ilk
kez din odaklı askeri bir kalkışma sonucu bir darbe girişimi gerçekleşir.
Türkiye, dışarıda –tarihsel kırmızı çizgilerinin aksine yapbozlarla- zikzak çizerek,
farklı bir kulvara evrilirken eksen kayması ile ‘değerli yalnızlık’ yaşar. Türkiye, gelinen bu
süreçte dış politikada Doğu-Batı arasında yalpalayıp bocalarken, özellikle 1980 sonrası Türk-İslam sentezi
bağlamında; iç politikada da ‘ırksal/etnisite
ve dinsel/mezhepçilik’ gibi kimlik siyaseti çerçevesinde dar bir alana
sıkıştırılmış durumda.
CB hükümet sistemi ile devlet ve kurumlar tek
kişiye endekslenirken, atı alan Üsküdar’ı geçti ile kalınmıştır. Sonrasında
yaşanan ekonomik kriz giderek derinleşmektedir. Yüksek enflasyon ve faiz
sarmalı ile ülke olarak daha da yoksullaşılırken, yargının siyasallaşması ile
hukuk ve adaletten de giderek uzaklaşılmakta, otokratik/teokratik anlayışla özgürlükler
giderek kısıtlanmaktadır.
Kendini Cumhuriyet ile özdeşleştiren siyasi
partiler/muhalefet, bölünük/dağınık/atalet içerisinde seçimlerin travmasını
yaşarken, toplumsal muhalefette umutsuzluk/karamsarlık sarmalında ikilemde, bir
kurtarıcı beklemekte.
Kesintisiz iktidar olmanın verdiği güçle, Cumhuriyet
değerlerinin/devrimlerinin kurumlarının içerisinin boşaltılarak, “Türkiye
Yüzyılı" sloganıyla, demokratikleşme vaadiyle, bir sonraki seçimi
kazanmaya endeksli, anayasa değişikliği gündemiyle, ilk dört maddesinin
etrafından dolanarak, Ulus Devlet /Laiklik/Üniter yapı yerine, ‘Türkiyelilik-Çeşitlilik’
gibi kavramlarla, anayasal vatandaşlığı; kimlik/aidiyet/alt kültür gibi,
etnisiteyi/dinselliği öne çıkaran, yeni bir tarih yazılma hevesinde.
100 yıl önce emperyalizme karşı verilen
Kurtuluş savaşı sonucu gerçekleştirilen Kuruluşun, siyasi rejim olarak
sistemsel hedefi demokratik cumhuriyettir. 100 yıllık Cumhuriyetin kurucu
önderinin izinde Meclis üstünlüğüne dayalı gerçek demokrasiyle taçlandırılması
kuruluş ideallerinin başlıcasıdır.
Saltanatı/ köhnemiş kurumlarını çöpe atan,
bağımsız bir ülke/vatan oluşturan, kimsesizlerin kimsesi olan, kuldan birey
yaratan Cumhuriyet; tüm olumsuzluklara/ihanete/ hiyanete rağmen -akıl ve bilim ışığında- çağdaş uygarlık
rotasında yürüyecektir.
Tarihi çarpıtmaya, içini boşaltmaya, sahte
destanlar yazmaya çalışanlar kendi çarpıklıklarının enkazı altında tarihin
tozlu sayfalarında yer alacaklardır.
Türk Devrimi de -100 yıllık
sürecinde kendi doğasında- gelgitini yaşarken; toplumun bilinçlenmesi,
Atatürk ve Devrime sahiplenmesi durumunda değişimi/gelişimi yeniden
yakalayarak, kaldığı yerden devam edecektir.
Atatürk’ün Cumhuriyet meşalesi 100.
Yılında da Türkiye’nin aydınlanma güvencesidir. 100. yılında da sonsuza değin
yaşasın cumhuriyet!
(Ankara / 29 Ekim 2023)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder