10 Nisan 2022 Pazar

KOLEJLİLİK - YURTSEVERLİK



             Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür.” Mustafa Kemal ATATÜRK

KOLEJLİLİK ve YURTSEVERLİK

Bizler daha çocuk yaşlarda, lise çağında, Polis Kolejinde hayata gözlerimizi açtık. ‘Toplumculuk/Halkçılık’ o yıllarda -benim gibi düşünenler için ideal olan- bir nevi hayat görüşü.

Bir yandan siyasi mülahazalar, ideolojik tartışmalar/atışmalar, felsefi bakışlar derken yaşam bizi ‘Halkın Polisi’ olarak şekillendirir. Bireysel çıkarlar, hırslar, egolar törpülenemez duygular olsa da üst şemsiye olarak bu ülkenin kuruluş felsefesini oluşturan "Atatürk ve Cumhuriyet" olgusu/duygusu bizi biz yapıyordu. Ben olarak değil biz olarak vardık. Bu mesleğin bireyleri olarak meşakkatli günler geçirdik. Polis Enstitüsü/Akademisindeki stajyer/öğrenci polis memurluğundan okul bitimindeki komiser yardımcılığına, Halkın Polisi diye yola çıktık. Kimimiz küçük rütbelerde kimimiz üst rütbelerde sayısız badireler atlattık, bedeller ödedik.

Ama tüm olumsuzluklara, acılara rağmen biz toplumumuza, teşkilatımıza küsmedik. (İhaneti ise asla, düşünmek bile ürkütücü!) Kendi açımdan -nereye verdilerse oraya yüksünmeden- 7 il 6 ilçe, şark/garp diye garipsemeden vatan toprağı diye gittik. Büyük önder Atatürk’ün “vatan sevgisi ona hizmetle ölçülür” sözünü düstur edindik.

Halkın hizmetindedir bizim bütün benliğimiz” diyerek hep en önde koşmaya çalıştık. Siyasi ikbal, makam/mevki kapma peşinde değildik. Sadece bize verilen görevi en iyi yapmanın gayreti içerisindeydik. Tıpkı makinenin dişlilerinden biri gibi işimizi yapmaya hem de en iyisini yapmaya çalışıyorduk. Gece-gündüz, bayram-seyran, haftasonu-tatil demeden görevimizi bir ibadet anlayışıyla bir iman/inanç mücadelesi olarak gördük. Hem de hak ve adaleti gözeterek ve de vicdanımızı dinleyerek yapmaya çalıştık.

Sonuçta kimimiz en üst rütbeye (1.Sınıf Emniyet Müdürü) ulaştığımızda 45’li yaşlara gelmiş orta yaş sınırlarını aşmıştık. Kimimiz erken, kimimiz resen, kimimiz isteğe bağlı emekli, kimimizde -iki elin parmakları kadar- gittiği yere kadar diyerek idarenin tasarrufuna boyun eğdik. Sonrasında zaman hızlıca akıp emeklilik sürecine gelindiğinde ise 60’lı yaşlara merdiven dayamıştık.

Bizlere görev teklif/tevdi edilmeden önce (şahsıma böyle bir resmi teklif gelmezken) abilerimizin hakkı derken sonrasında hiyerarşi, kıdem, liyakat herşey altüst oluverdi. Yaklaşık devre olarak 10 nesil yok sayıldı, görmezden gelindi. (Onların arasında naçizane bizlerde vardık.)

Abilerimizin, bizim, kardeşlerimizin hakları yenirken; hiyerarşi/kıdem/liyakat yok sayılırken, siyasi irade ‘hizmet hareketi’ olarak lanse edilen ‘altın çocukları’ öne çıkardı ama 10 yıl geçmeden hançeri yedi, ihaneti yaşadı. Bu yapılan ihaneti sadece emniyet teşkilatı kurumsal olarak değil tüm Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimi ile demokratik travma şeklinde bedel ödeyerek yaşadı. Altın nesil olarak devşirilenler güzelim Türkiye’ye altın vuruş yaptılar. Silahlı kuvvetlerden, yargıya, polise, eğitime; tüm kurumları, tüm teamülleri, tüm değerleri altüst ettiler.

(FETÖ gibi yapılara / örgütlenmelere siyaseten göz yumanlar / destek verenler / beraber yürüyenler / görmezden gelenler / gerekli müdahale ve mücadeleyi vermeyenler kendilerini ilahi adalete havale edip hesap vermekten kaçıp kurtulabileceklermidir.)

Çoğumuz bedel ödedik. Bireysel hata ya da mesleki acemilikler dışında birilerinin tekerine çomak sokmak, çıkarlarına ters düşmek, fildişi kulelerindekileri ürkütmek bağlamında şikayetlere maruz kaldık. Hop oturduk hop kalktık. Sonuçta göreve ilişkin idari ve adli soruşturmalara muhatap olduk. Kimimiz kıdem tenzili ile atlatırken, kimimiz ihraç noktasında kimimiz ise cezaevi kapısında kendini buldu. Haklı/haksız birtakım sebeplerle meslek yaşamımız sürecinde farklı bedeller ödedik. Zamansız tayinler gördük, ailece mağduriyetler yaşadık ama en önemlisi de hesap verdik. Vatana/Millete/Teşkilata yararlı hizmetler verebildiysek ne mutlu!

Sonuçta Devletten düşümümüzü yapıp emeklilik dünyasına adım atarken, kazasız-belasız, onurumuzla mesleği tamamlayabilmek bizler için en güzel an vede büyük bir onur.

Rütbelerimizi bileğimizin hakkıyla alırken -ailelerimizin/öğretmenlerimizin/meslek büyüklerimizin emekleri bir yana- kimseye biat/minnet/rica etmeden bir mesleği tamamlamak yüce bir duygu.

Bizler, meslek taassubu yanında etik değerleri göz önünde tutarak adaleti/hakkaniyeti elden bırakmamaya çalıştık.

Tabiki Atatürk ve Cumhuriyet sevdamız olmazsa olmaz çizgimiz idi!

Tüm şehitlerimizi, aramızdan ayrılan değerleri rahmet ve saygıyla anarken,

Yaşam gailesi emeklilik mecrasında da devam ediyor.

Bundan sonraki süreçte;

Sağlık öncelikli esenlik dolu günler temennimiz.

Saygı, sevgi ve selamlarımla...

(10 Nisan 2022)

Remzi KOÇÖZ

(www.remzikocoz.com)

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz