“Milletten yıllardır hakikatler gizlenmiştir. İstibdat idarelerinin kendilerine mahsus halleri budur. Tabii böyle padişahlık/saltanat/kraliyet hallerinde milletlerden hakikatleri gizlemek de o idarelerin kendilerine mahsus halleridir. O da kendi saltanatınızı devam ettirmek gayesidir. Halbuki millet her şeyi bilmek hakkına sahiptir. Çünkü kendi istikbali için buna muhtaçtır. Bambaşka bir idare şekli ihdas etmek gerekir. Yeni bir idare şekli bulunmalıdır.” (Kıd.Yzb. Mustafa Kemal / Selanik - Ekim-1908 / İttihat -Terakki Kongresi)
II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ (1908-1918)
‘Genç Türkler olarak
anılan meşrutiyet savaşçıları Tanzimat’tan sonraki en önemli olayın yani Türk
siyasal hayatının ilk yazılı yani 1876 Anayasasının kabulünde önemli rol
oynarlar. Mithat Paşa’nın çabası halk iradesi ile gelişmeyip padişahın lütfu
ile yürürlüğe konan bu anayasa teminatsızlık ve müeyyide yokluğu nedeniyle
1878’de eylemsel geçerliliğini yitirerek etkinliğini kaybeder.’
Jön Türkler ve Hürriyetin İlanı…
1890 sonrası yurtdışında
kongreler düzenleyen (Paris 1902-1907) Jön Türkler çeşitli gruplar arasında
birlik sağlarken, siyasal mücadele programı ortaya koyarlar. Öte yandan
uluslararası (Avrupa’da liberal gelişmeler, Rusya, İran ve Japonya’da
meşruti yönetimler) gelişmeler ile II.Abdülhamid’in eğitim ve ekonomik
kalkınma çerçevesinde -özellikle haberleşme (telgraf) ve ulaştırma
(demiryolları) alanında- atılımları sonucu modernleşme yönünde alınan
mesafeler de baskıcı ve kapalı bir yönetim konumdaki istibdat rejimini zorlar.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin -özellikle Harbiye ve Tıbbiye çevresinde
örgütlenerek- istibdat rejimine
karşı 1908 ilkbaharında başlattığı propaganda Rumeli’deki askeri birlikleri
harekete geçirir. Enver ve Niyazi beylerin emirlerindeki askerlerle birlikte
dağa çıkmalarının ardından Makedonya/Manastır ayaklanmasının hızla yayılması
üzerine -Anadolu’dan Makedonya’ya asker yollayarak isyanı bastırma çabaları
sonuçsuz kalan- II.Abdülhamid, 23 Temmuz 1908’de Kanuni Esasinin yeniden
yürürlüğe girmesine ilişkin mazbatayı imzalayarak ikinci kez meşrutiyet ilan
etmek zorunda kalır. Sonuç olarak, Padişah 1878’den beri ertelediği Meclisi
Mebusan seçimlerinin yapılmasını onaylarken, İttihat ve Terakkinin mektepli
subayları öncülüğünde istibdat/mutlakiyet dönemine son verilerek -1878’den
bu yana 30 yıldır beklenen- Hürriyet ilan edilir.
İttihat ve Terakki
Cemiyeti, Rumeli’de uzun yıllar gizli faaliyette bulunarak üyelerini durmadan
arttırmış, orduyu da kendisine -yahut ordu onu kendisine- bağlamış,
Devleti kurtarmak için özgürlük/temsili artırma çerçevesinde anayasacı bir
kalkanla sahneye çıkmış, sonrasında –Arnavut ve Arap isyanları, Rumeli’nin
ayrışması sonucu- Türk milliyetçiliğine doğru yönelmiştir.
II.
Meşrutiyet, bir bakıma, Jön Türkler’in -memleket
içi ve dışındaki hürriyet savaşçılarının- eseridir. Anayasanın yeniden
yürürlüğe girmesi, Saltanatın Meşrutiyetçi (Padişah iktidarını frenleyici)
karakteri bu devrede kuvvetlendirilmiş, istibdat rejiminin bitimini de gene bu
tarih belirlemiştir. Böylece, her yenilik hareketi gibi, 23 Temmuz -Yıldız Sarayının istibdatçı düşüncesinden
Namık Kemal ideallerine geçişin ayırım noktasında- hem bir başlangıç hem de
bir sondur.
II. Meşrutiyet, birincinin aksine halk iradesi tarafından sarayın yetkilerine kısıtlama getirir. Bu devrin siyasal bilinçlenmesini dernek olarak kurulup partileşen Türkçülükten İslamcılığa, Osmanlıcılıktan liberalliğe hatta laikliğe ve devletçiliğe yönelen İttihat-Terakki damgasını vuracaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder