11 Ekim 2019 Cuma

KAMU DİPLOMASİSİ

KAMU DİPLOMASİSİ…
(TODAİE / KADEP 43. Dönem)


“Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü bir millet, ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milliyetçiliği içinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır.”   Mustafa Kemal ATATÜRK

2003 yılı Temmuzunda Ankara’ya dönüş sonrası benim açımdan yeni bir süreç başlamıştır. Şark-garp görevleri tamamlanmış son rütbeye yaklaşılmıştır. Yıllarca ötelenen şeyler karşınıza dikilmiştir. Başkent Ankara’ya, yeni ilişkilere ve yeni sürece alışma derken zaman akıp geçmektedir.
2005 yılında 1. sınıfa terfi sonrası 3 aylık yabancı dil kursu derken yıllarca ötelemiş olduğum Türkiye Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE)’nün Kamu Yönetim Uzmanlık eğitimine yaş engeli nedeniyle takılıyorum. 2007 yılı MGA’nın 62.Dönem müdavimliği benim için farklı bir dönem oluyor. Kendimi geliştirme, yenileme yanında yeni ilişkiler, yeni dostluklar oluşuyor. Hayata bakışınız, algılamanız -tabii ki kişiliğinizden/ duruşunuzdan sapmadan-  ister istemez değişiyor.
2010 yılında bu kez TODAİE’nin Kamu Diplomasisi Eğitim Programı (KADEP)’nı takip ediyorum. KADEP, MGA’nın dar kapsamlı bir versiyonu olmuş olsa da 3 yıl aradan sonra kendimi yenileme adına 6 haftalık eğitim programını dört gözle bekliyorum. MGK bünyesinde verilmekte olan üst düzey yöneticilere yönelik eğitim programı 2006 yılından itibaren TODAİE bünyesinde verilmeye başlanmıştır. Birinci dönem Kaymakamlara, ikinci dönemde üst düzey yöneticilere olmak üzere yılda iki dönem halinde sürdürülmektedir. Normal süreçte Şubat-Mart aylarında yürütülen program, 2010 yılında Mayıs-Haziran aylarına sarkıyor.
TODAİE Konferans salonunda yapılan ilk günkü açılış sonrası diğer günlerde Sürekli Eğitim Merkezi olarak adlandırılan dersliklerde (U) düzeni derslerimiz işlenmiştir. Her gün bir konu ve bir hoca istisna olarak Dış ilişkilere yönelik konularda ise birden fazla sunucu tarafından konular aktarılmıştır.
Kamu Diplomasisi Eğitim Programı, TODAİE öğretim kadrosu yanı sıra, değişik üniversitelerden akademisyenler, Kamu kurum ve kuruluşlardan gelen uzmanlar tarafından“ulusal ve uluslar arası boyutlarıyla stratejik güvenlik alanlarımızı yakından ilgilendiren” konularda üst düzey yönetici ve planlayıcıları aydınlatmak amacıyla yapılmaktadır.  
MGA müdavimliği bir nevi okul işlevi görmüş, ödevler (makale, inceleme, kitap özeti), seminer çalışmaları, sunular çerçevesinde dopdolu 5 aylık bir program. Ve bu süreç sonunda “Harp Akademileri” başlıklı bir “Diploma” alıyorsunuz. KADEP müdavimliği ise, MGA müdavimliğinin minimize edilmiş bir konumunda bir eğitim programı olarak 09.30 / 12.30 saatlerini kapsaması ve konu başlıkları dışında benzerlik taşımamakta, sayısal katılım açısından da 1/3 oranındadır. Daha yüzeysel bir çerçevede konular işlenerek, soru ve tartışmalar dışında pek efor ve beceri gerektirmeyen bir program sonunda “Katılım Belgesi” adıyla sertifika veriliyor.
Bu program çerçevesinde yurtiçi, yurtdışı inceleme/tetkik gezileri gerçekleştiriliyor. Ankara içersinde yarım gün ODTÜ/Teknokent ziyareti bizleri İnovasyon’un yani ‘Bilginin Ekonomik Değere Dönüştürülmesi’nin Türkiye boyutunu gösteriyor. Ankara içersindeki bir başka gezimiz ASELSAN’a yapılıyor. Yarım gün Aselsan, Ostim-Macunköy tesislerindeki inceleme gezimiz, öğleden sonra Esenboğa Havalimanı yolundaki Akyurt tesislerinde devam eder. Bu gezimiz çerçevesinde savunma sanayi açısından dünya ölçeğinde gelinen nokta ve hedefleri gözlüyoruz. Ar-ge’nin önemini ve ulusların lokomotifliğine olan katkısını birebir yerinde görüyoruz.
Yurtiçi inceleme gezisi olarak Hatay ve çevresinin planlanmasını iyi bir seçim olarak değerlendiriyorum. Hatay ilinin ülkemiz ve dünya açısından tarihi, kültürel, ekonomik önemini yerinde görme fırsatı buluyoruz. Suriye ile ilişkilerin düzelmesi ve ardından vize muafiyeti getirilmesi sonucu, sınır ticareti ile turizm ilk etapta gelişme olarak göze çarpanlar.
(Bu gezi benim için özel bir gezi olmuş, 80. vilayet gezim de tamamlanmıştır. Bu gezi esnasında günübirlik olarak Suriye-Halep şehrinin gezilmesi ise ayrı bir renk katmıştır.)
Hatay, Hıristiyan sözcüğünün ilk kullanıldığı ve buradan dünyaya yayıldığı bir yer olarak; Hıristiyan dünyası açısından önem ve özellik arz eder vede ziyaret yeri olarak bilinir. Sadece Hıristiyanlık değil diğer semavi dinlerinde gözde şehridir. Bu nedenle Hatay’da inanç turizmi açısından bir canlılık yaşanmaktadır. Şehrin farklı dinler yanında uygarlıklara da ev sahipliği ayrı bir değer arz ederken, Dünyanın en güzel ve en büyük mozaik müzesi olmanın da iddiasını taşımaktadır.
(23 yıl öncesinde İskenderun’a kadar gitmiş, sonrasında o bölgeyi karış karış gezmiş olsam da bu şehri ilk kez görme fırsatım olmuştur.)

Eğitim programı içersinde 35 yaş grubundaki eğitimcilerden tutunda 85 yaşındaki prof’larla birlikte Kamu Diplomasisi üzerine dersler çıkardık. Yaş grubu olarak biz müdavimler 34’ünden 56’sına bir yelpazedeydik. 21 kişilik müdavim sayımız ile gerçekleşen 1,5 aylık KADEP sürecini devam ettirmek ve iletişimimizi sürekli kılmak adına internette “kadep43” isimli grup sitesi oluşturduk.
Zaman öylesine akıp geçer ki, birbirimizi tanımaya, birbirimize ısınmaya başladığımızda süre bitiverir. 11 Haziran 2010 Cuma günü hem son dersimizi işlerken hem de TODAİE Genel Müdürü Prof. Dr. Eyyüp İSBİR’in kapanış konuşmasının ardından kesilen yaş pastanın tadıyla sertifikalarımızı aldık. Böylece, 43. Dönem 405. müdavim olarak TODAİE ailesine dahil olmuştum.

Eğitim programı çerçevesindeki yurtdışı inceleme gezisi ise kurs bitimine sarkar. 28 Haziran 2010 günü başlayan Balkan Ülkeleri gezisi, 2007 Bulgaristan gezisi sonrası ikinci kamusal destekli yurtdışı gezim olmuştur. Gezmiş olduğumuz 5 ülke (Makedonya/ Arnavutluk/ Karadağ /Hırvatistan /Bosna-Hersek) nüfus toplamının İstanbul kadar etmiş olduğu bölgede 8 günlük gezimiz esnasında tarihe dönük olarak gururlanırken, yer yer hüzünlendik. Duygulu anlar yaşadık.
Balkan Ülkeleri inceleme gezisi kapsamındaki küçük ülkelerin güzergahımız üzerindeki önemli şehirlerine ait tarihi ve kültürel yerleri gezilmiş; Makedonya/Manastır’da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün mezun olduğu ve Atatürk Müzesinin bulunduğu Askeri Lise (İdadi), Saraybosna’da Bosna-Hersek devletinin ilk kurucu cumhurbaşkanı Aliya İZETBEGOVİÇ’in mezarının da bulunduğu şehitlik ile Bosna-Hersek/Saraybosna ve Makedonya/Üsküp’te bulunan ülkemize ait iki büyükelçilik ziyareti gerçekleştirilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğinde kısmen kalmış olan Karadağ / Hırvatistan gibi Adriyatik Sahili’ne hakim coğrafyada ise uzun yıllar Venedik etkisinde kaldığı için Osmanlı/Türk/Balkan kültürü dışında İtalyan üslubu mimarisi ve şehir dokusuyla eski ticaret limanlarını, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen tarihi kale ve surlarla çevrili Eski Şehir Merkezlerini gördük.
Osmanlı İmparatorluğunun yaklaşık 500 yıl egemen olduğu (Makedonya /Arnavutluk / Bosna-Hersek) bölgelerde; bugün özellikle Üsküp şehri başta olmak üzere, Türk ve Müslüman nüfusun varlığını sürdürdüğü, tarih boyunca şehrin ticari faaliyetlerinin merkezi olan ve günümüzde de önemini yitirmemiş olan tarihi eserlerin (Taş köprü, taş sokaklar, tarihi binalar ile Türk çarşıları, Cami, Hamam, Han, Bedesten, Külliye ve Mezarlıklar gibi) günümüze kadar yaşatılmış olduğunu görüyoruz.
Bosna-Hersek’i oluşturan iki parçadan biri olan Hersek’in en büyük şehri Mostar’ı tanıtan yürüyüş turumuzda ise, 1557’de Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin’in inşa ettiği, ancak 1992’de Hırvat topçu ateşiyle yıkılan, daha sonra 2004’te Türkiye’nin de büyük desteğiyle orijinal malzeme ve dönemin inşa teknolojisiyle yeniden yapılan, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Mostar Köprüsü, bizleri büyülüyor.
Bu gezi sürecinde bizi en çok duygulandıran yer tabiî ki Saraybosna olmuştur. Yakın tarihi savaş ve katliamlarla dolu, iki asır boyunca Balkanlar’ın kültür başkentliğini yapmış Saraybosna şehri, 1992-1995 arasında bu kez Sırp, Hırvat ve Boşnaklar arasında yaşanan iç savaş sonucu büyük tahribata uğramış, fakat doğal güzelliğini halen büyük ölçüde koruyan bir kent olarak görülüyor. Saraybosna 3,5 yıl Sırp kuşatması altında adeta soykırıma tabi olmuş olan Boşnak halkının çektiği acılar geçte olsa Lahey'deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nce soykırım olarak tescil edilmiştir. İç savaşın ardından oluşan şehitlikler yanında, şehir merkezindeki binaların yanından geçerken görmüş olduğumuz mermi ve şarapnel izleri canlılığını koruyor. Yer yer sıvayıp, kapatmaya çalışmışlarsa da hemen hemen tüm binalarda savaşın izleri kolay kolay silinemiyor.
Boşnak halkının sadece Saraybosna’da 10 bin şehit vermesi yanında 1200 çocuğun da katledilmiş olması tüylerimizi diken diken ediyor. Bosna’da iç istikrar henüz sağlanamamış olsa da; sokaktaki insanları bunca acı, sıkıntının ardından yaralarını sarmış mutlu ve güler yüzlü olmaya, yaşamaya kaldıkları yerden devam etme çabasında olduklarını gözlüyoruz.

Sonuçta, ülke olarak; etkin olamazsan, etkin olan güçler/uluslar, senin üzerinde etkinlik kurarak etkin olurlar. Sende edilgenlikten, edilgen olmaktan kurtulamazsın. Türkiye’nin üniter yapısının korunması ve daha da pekiştirilmesi bağlamında bu ülkelerde yaşanan etnik ve dinsel çatışmaların yakından değerlendirilmesinde ülkemizin birlik, beraberlik ve bütünlüğü açısından yararlı olacağı düşünülmektedir.

(Balkan Ülkeleri gezisinin ayrıntılarını daha önceki gezilerle birlikte ayrı bir çalışmada ‘seyahat/gezi notları’ olarak paylaşmayı düşünüyorum.)

Benim açımdan 2010 yılının ilk yarısı 50. yaş dönümü öncesi Kamu Diplomasisi sertifikası ile taçlandırılmış olur. Yarım asırlık bir yaşam çerçevesinde olgun bir birey olma uğraşı, bir viraj daha almıştır.
Yaşamın bir mücadele olduğu, mücadeleninse bir yaşam biçimi olması gerektiği günümüzde yeni şeyler öğrenmenin, yeni yerler görmenin, yeni kişi ve çevrelerle tanışmanın duygusunu yaşadık.

Ulusal ve uluslararası boyutlarıyla stratejik güvenlik alanlarımızı yakından ilgilendiren konularda bizleri aydınlatarak; yöneticilik perspektifimize katkı sağlayan TODAİE’ye; Genel Müdüründen öğretim görevlilerine, Sürekli Eğitim Merkezi personelinden çaycısına,  bizlere emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.

43. Dönem KADEP müdavimleri; “Başın eğik durursan kendini görürsün, dik durursan evreni görürsün” atasözündeki gibi; her şeyin, herkesin gönlünce olmasını diler,  saygı, sevgi ve selamlarımı sunarım… (Temmuz / 2010)

Remzi KOÇÖZ

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz