“Gençlik liderleri toplumların sosyal, ekonomik
yapısına göre farklı nitelikler taşır. Batı gençliği ve onun liderleri, az
gelişmiş ülke gençlerine kıyasla, belirli bir refah içindedir. Bunların yurt ve
dünya sorunlarıyla ilgilenmeleri kendi isteklerine bağlıdır. Az gelişmiş
ülkelerin gençliği ise, Batı gençliğinin aksine kendisinin ve ülkesinin
geleceğinden endişelidir. Bu gençlik için, yurt ve dünya sorunlarıyla
ilgilenmek ve onları çözüme doğru götürmek kaçınılmaz bir zorunluluktur." (Harun Karadeniz /1968)
KARADENİZLİ BİR DEVRİMCİ: HARUN KARADENİZ ANISINA…
“Kardeşler birlik olduğunuzda hiçbir güç bizi
durduramaz, hak verilmez alınır!”
Harun Karadeniz,
1960'lar Türkiye'sinde devrimci gençlik hareketinin öncülerinden, İTÜ'de
öğrenci liderliği yapmış, emperyalizme karşı gençlik eylemleri yanında işçi/kitle
eylemlerine katılmış ve çok genç yaşta siyasi mücadelenin içerisinde kendini
bulmuştu. 1967de "Özel okullar devletleştirmelidir" şiarıyla dönemin
en büyük öğrenci yürüyüşü olan İstanbul-Ankara uzun yürüyüşünün öncülerinden. Samsun’dan
Ankara’ya 19 Mayıs yürüyüşünün de.. 1968’de, ABD emperyalizminin fiili uzantısı
olan 6.filo ve “emperyalizmin sömürme
aracı” Nato karşıtı vede Ortak Pazar, montaj sanayi karşıtı gibi kampanyalarda
da başı çekti. Öğrenci hareketinin işçi sınıfı ile doğrudan bağlantı içine
girmesi gerektiğine inanarak İstanbul/Kartal Bölgesi İşçi Birliğinin oluşumunda
önemli bir rol oynadı.
O gençlik önderi
olarak; “bele silah takmadan,
kaleme el atarak da devrimci olunabileceğini” gösteren bir örnek kişilikti.
Diğer öğrenci liderlerinden farklı olarak, gençlik hareketlerinin sınıf
hareketinden bağımsız olamayacağını söylüyor ve öğrenci eylemlerini emekçilerle
buluşturmak için yoğun çaba sarf ediyordu.
O, işçilere; "Bu halkın evlatları olan bizler, halka
dönük düzeni kurana dek çalışacağız. Bugün burada sizin yanınızdayız.
Gerektiğinde yine geleceğiz ve her hareketinizde sizinle beraber
olacağız!" şeklinde seslenirken; o zamana kadar gençlik eylemlerinde atılan
"Ordu-Gençlik Elele" sloganı yerine, Ant dergisinde yazan Harun ve arkadaşlarınca
"İşçi-Gençlik Elele!" sloganı öne çıkarılacaktı. (Ant Dergisi 9.7.1968)
12 Mart 1971 askeri
muhtıra sonrasında tutuklu olarak yargılandığı süreçte kansere yakalandı. Serbest
kalsa da tedavi amacıyla yurtdışına gidişi engellendi. 1974’de yurtdışına
gidebilse de çok gecikilmişti. Tek kolu kesilse de hastalık tüm vücuda
yayılacak, 15 Ağustos 1975 tarihinde çok genç sayılabilecek bir yaşta daha
33’ünde yaşamını yitirecekti.
Harun Karadeniz
açısından; Hastalık nedeniyle tahliye
için kanser yetmiyorsa, tahliye hangi hastalık için söz konusuydu. 18 aylık
gecikmeden sonra pasaport verilirken, Doktor 6 ay önce neden gelmediniz diyecekti.
Tedavisi için yurtdışına çıkmasına izin verilmemesinin gerekçesi; "Ölsün istiyoruz. O eline silah almadı,
eğer eline silah alsaydı işini bitirmek çok kolaydı. O bizim için eline silah alanlardan daha tehlikeli ve onun için de ölsün
istiyoruz” şeklinde dillendirilecekti. Tedavi imkânları bilinçli olarak
ortadan kaldırılıp adeta ölüme terkedilmişti.
Olaylı
Yıllar ve Gençlik…
Harun Karadeniz,
kısacık yaşamında siyasi mücadelesinin yanı sıra, düşüncelerini kaleme aldığı
kitaplarıyla da öne çıkacaktı: “Yaşamımdan
Acı Dilimler, Eğitim Üretim İçindir, Kapitalsiz Kapitalistler, Yerimizi
Bilelim, Türküler Yalan Söylüyor, Özel Yüksek Okullar ve Ardındaki Oyun, Devrimcinin
Sözlüğü, Olaylı Yıllar ve Gençlik”
isimli kitapları dönemin siyasi ve sosyal yapısını analiz eden önemli eserler
arasında yer alır.
Harun Karadeniz,
Türkiye'de toplumsal mücadele tarihinin önde gelen isimlerinden biri olarak
tarihe geçerken kitaplarıyla da tarihe notlar düşecekti. Özellikle ‘Olaylı
Yıllar ve Gençlik'te, 60'lı yılların başından 70'lere gençlik hareketlerinin
geniş bir panoramasını tüm ayrıntılarıyla aktarırken, bir kuşağın, bir dönemin
kısa bir gençlik tarihi olma özelliğini de taşıyan bu kitapta; kısacık yaşamına
sığdırdığı mücadelesine ve sosyalizme olan sarsılmaz inancına tanık olursunuz.
(Olaylı Yıllar ve Gençlik, Benimde 1975 yılında
Ankara’da bir lise öğrencisi olarak ilk okuduğum ve bende iz bırakan siyasi bir
kitap olacaktı.)
1968 kuşağının mücadelesini/deneyimlerini
içeren bu özgün klasikleşmiş kitabın giriş sunusunda:
Ben, 1960 ile 1970 arasında birçok eylemin içinde
bulunmuş biri olarak şöyle bir bakıyorum da, çok olay oldu bu 10 yılda.
Hepsinin adını sıralarsanız ciltler tutar. Biz, 1960 sonrasının gençleri
başlangıçta kafa yapısı olarak sağcıydık. Yurt sorunlarıyla ilgilendik sadece.
Fakat o sorunlar bizi aldı ve yoğura yoğura sosyalist yaptı.
Bilimsellik adına yapılan analizler ve araştırmalar
o kadar yetersizdi ki ben, soruyu kendi kendime sordum:
“Harun sen sağcı bir gençtin, nasıl oldu ve neler
oldu da sen bu noktaya geldin. Ve burjuvazi senin hakkında 50’ye yakın dava
açtı ve senin için 150 yılı aşan hapis cezası istedi, ne nasıl gelişti de bu
sonuç çıktı?”
Bu sorunun cevabı o kadar sade ki, değil bilimsel
araştırma yapmak, düşünmeden söyleyebilirim nasıl ve neler olduğunu: Ben,
sadece yurt sorunlarıyla ilgilendim; petrollerimizi Amerika sömürmesin istedim.
Madenlerimiz sömürülmesin. Montaj sanayiinden kurtulalım, ülkemizde ağır sanayi
kurulsun, bağımsız ve onurlu bir ulus olarak insanca yaşayalım, her şey yurdun
ve halkın çıkarlarına göre düzenlensin istedim. O kadar.
Bundan öte ne olduysa nesnel gerçeklerden oldu. Yurt
ve Dünya gerçekleri öğretti bize ne öğrendiysek. Olaylar yoğurdu, olaylar
eğitti, geliştirdi bizi ve bu ara okuyarak da öğrendik dünyanın kaç bucak
olduğunu. Benim gibi birçok insan da ne olduysa bu olaylar içinde oldu.
Ben, yaptığım her işi her eylemi inanarak yaptım.
“Kim için ve ne için” sorusunun cevabını sürekli aradım. Her bilinç düzeyi bir
eylemi ve her eylem yeni bir bilinci getiriyordu. İşte 1960-1970 dönemini böyle
yaşadık.
Harun Karadeniz,
kitabını ‘özeleştiri ve yeni görevler niteliğinde’ aşağıdaki paragraf ile
sonlandırırken ayni zamanda yaşamının son günlerinde bu dünyayla ve kalanlarla vedalaşacaktı
(Mayıs 1975/ İstanbul): “Evet 1960-1970
arası, bir çok eylem, birçok hata ile geride kaldı. Fakat Türkiye'nin sorunları
henüz çözüme bile yönelmedi. Devrimcileri daha birçok görevler bekliyor.
Hataların azalması dileği ile.”
-------------
Bir dönem devrimci
gençler tarafından; Taksim Atatürk Anıtı onunla özdeşleşmişti. İstanbul/Etiler Nisbetiye caddesi onun
adıyla anılır olmuştu.
“Her yeni bilgi yeni bir üretim olanağı demektir” diyen Harun
Karadeniz; hayata diyalektik pencereden bakabilen bir öğrenci lideri, sınıfsız/sömürüsüz
bir dünya için eylemlilik içerisinde mücadele eden, eli kalem tutan ve yazdıklarıyla
çağına tanıklık eden yürekli bir devrimci olarak;
“Yalnız beden
hareketleriyle temsil edilen yozlaşmış 19 Mayıs’lara karşıyız” derken, “19 Mayıs 1919, Mustafa Kemal’in
sömürgenleri Anadolu’dan kovmak için Samsun’a ayak bastığı gündür” diyerek,
gençliğin sömürgecileri Anadolu’dan kovmak için mücadele başlattıklarını haykıracaktır.
Yürekli/Yiğit/Yurtsever bir devrimci
olarak gönüllerde yaşayan Harun Karadeniz’i aramızdan ayrılışının 50. Yılında minnet
ve saygıyla anarken, yazımızı bir başka yürekli devrimci Cumhuriyet Şehidi gazeteci/yazar Uğur Mumcu’nun 'Gözlem’iyle
anlamlandırıyoruz (Cumhuriyet/22.8.1975):
"Harun Karadeniz,
Amerikan emperyalizmine karşı direndiği için kafası ezilmek istenen
devrimcilerden biriydi. Önce sağ kolunu omuzundan keserek, yurtseverlik
borcunun diyeti olarak fırlattı yöneticilerin suratına; sonra da devrimci namusunu
bir mezar taşına kazıyarak, bu dünyadan göçüp gitti..."
(15 Ağustos 2025)
Remzi KOÇÖZ