30 Haziran 2025 Pazartesi

YAŞAM DÖNGÜSÜ / 65. YIL

65 yıllık bir döngü geride kalan,

İnsan yaşamında önemli bir zaman dilimi,

Yaşama daha sakin/dingin/rahat bakılabilen,

Yaşam sürecinin mihenk noktasında,

Yaşlılık öncesi ‘Orta yaş’ dönemi içerisinde,
Geçmişle-gelecek arasında köprü kurmaya çalışıyoruz.

Sağlıkla /sağlıcakla;

Saygı, sevgi ve selamlarımla...

YAŞAMDAN KESİTLER / 65 YIL…

20.yy’ın ikinci yarısında/1960’larda;

-Cumhuriyet’in ilanından 37,

Büyük Önder’in ölümünden 22 yıl sonra-

Sakarya/Karasu/Aziziye Mahallesi ahşap bir evde başlayan yaşam,

Atalar -Babaanne dışında- 93 Batum muhaciri (¾ Gürcü),

-Kuvayı Milliyeci/Kurtuluş Savaşı Gazisi/Cumhuriyetçi/Atatürkçü-

Anne -annesinden öksüz- toprakta/tarlada/harmanda bir çiftçi,

Baba -babasından öksüz- kunduracı/dükkanda/pazarda bir esnaf,

Çalışan/üreten emekçi insanlar.

Babaanne/Haminne ailenin hamisi, ilk öğreten/öğretmen,

Dini terbiye/ahlaki telkinler,

-sevgi dağarcığında- ondan yadigar.

Kapıda/ bahçede/ sokakta oynanan oyunlar,

Dimon araba ile bayırdan kayarken yaşanan heyecanlar,

Ağaçlara tırmanma, meyvelerden aşırma,

Avlalardan/tel örgülerden atlarken düşmeler/sıyrıklar ve haylazlıklar,

Yamalı pantol/zıbın neyse yamalı çorap giyen, ekmeği katık etmeyi bilen,

Biri kız dört kardeşin en küçüğü olarak,

İlk/ortaokul Karasu’da tamamlanır.

3 beyaz (şeker/tuz/gazyağı) dışında,

Gereksinimlerini kendi üreten,

Suyu tulumbadan çeken,

Gazlambası ile aydınlanan,

Elektrik ve TV ile 1970’lerde tanışan,

Çocuk olarak çiftçilik (çobanlık/tarım işçiliği),

Esnaflık (seyyar satıcılık/pazarcılık/tezgahtarlık),

İnşaatta (amelelik/çıraklık),

Çalışmaktan fırsat bulup kaytarınca,

Mahalle/sınıf arkadaşları ile futbol müsabakaları,

Yazları Kuran kursu/hatimler,

Gazete makalesi yanında klasiklerden okumalar.

(60 ihtilali sonrası 1961’de Mendereslerin idamında ana kucağında,

67/68 Anadolu Rock müziğinin doğuşunda,

68 olayları/71 muhtırası sonrası 1972’de

Deniz Gezmişlerin idamında ilkokulda,

1973’de yürürlüğe giren -AET/AB ile ortaklık anlaşması olan- Katma Protokolde,

Cumhuriyetin 50. Yılında, İkinci Adam İnönü’nün ölümünde,

GS-FB derbisinde Dolmabahçe/İnönü stadında,

CHP-MSP laik/dinci koalisyonunda,

1974 Kıbrıs çıkarmasında ortaokulda..)

1975’de yatılı okul sınavlarında kazanılan okullardan,

-Çapa Öğretmen Okulu/Kuleli Askeri Lisesi/Polis Koleji-

Sonuncusu tercih edilirken 15’inde gurbete çıkıp,

75 sonbaharında Ankara’da Polis Koleji ailesine katılınır.

1976 1 Mayısı Ankara/Tandoğan’da ilk gençlik heyecanıdır.

1977 yazında Türkiye’nin en ucuna Hakkari’ye kadar uzanıp,

1978 Temmuzunda Kolej bitimi Enstitü’ye başlayıp,

Stajyer polis memuru olarak ilk maaşa hak kazanırken,

1978 Ekiminde -Diyarbakır stajı ardından- Polis Enstitüsü boykotu,

Ve sonrasında Sakarya’da 3 aylık geçici görev,

1979’da Zonguldak, 1980 İzmir stajları derken,

İzmir’de/Fuarda ülkenin gözde sanatçılarını izlerken,

(Zeki Müren’den Cem Karaca ve Barış Manço’ya)

Muhteşem “Hisseli Harikalar Kumpanyası” müzikali,

“Yasaklar” Kabaresi/Tiyatro oyunları yanında,

Bazı Sanatçılarla tanışma/sohbet fırsatı bulacaktır.

(Metin Akpınar-Halit Akçatepe-Gönül Yazar)

1980 darbesini İzmir’de/stajda yaşarken,

Enstitü -1 yıl daha uzayıp- Akademi’ye dönüşüp 4 yıla çıkarken,

1981 stajında da İzmir’dedir.

(1980-82 arası son 2 yılında yatılıdan evci çıkacak,

kızlı/erkekli üniversiteli yeni arkadaşları olacaktır.)

1975-1982 arası Ankara’da 7 yıllık okul/öğrenim sürecinde,

Etüdlerde kitap okuma yanında -kaybolan- şiirleri/denemeleri,

Aile dışında mektuplaştığı Danimarkalı bir kız arkadaşı olur.

(Hello. My name is Remzi, I am 15 years old,

I was born in Karasu district on the black sea coast but I live in the capital Ankara…)

Pul koleksiyonu da merak konusudur.

Boks/güreş dışında futbol başta olmak üzere tüm branşlarda vardır,

Atletizm takımında turnuvaya katılamayan bir maratoncudur.

Tüm bayramlarda yürüyüş kolunda, 19 Mayıslarda statlardadır.

1982’de Polis Akademisinden mezuniyet sonrası,

Başlayan meslek/görev yolculuğunda 7 il 6 ilçe de görev yapılır.

(Çanakkale/Gökçeada/Bayramiç, Şanlıurfa/Bozova, Yozgat/Yerköy,

Denizli/Güney, Aydın/İncirliova, Erzurum, Ankara/EGM)

1984-86 Askerlik sürecinde 181. Dönem Piyade Asteğmen olarak,

Trakya’da NATO’85 Tatbikatına katılış ve yaşamındaki ilk takdirname..

1987 yazında ilk şark görevine atanırken,

İdari yargı kararı ile -2 yıl gecikmeli olarak- komiser rütbesine ulaşır,

1989’da Şükran Alemdağ ile Evlilik sonrası

-ilk otomobil sahibi olunurken-

1991 Temmuzunda Duyunç isimli bir kız Babası olunur.

(Öncesinde Ablasının evliliğinden 1988’de dayı olmuş, 1995’de ikinci kez dayı olacak,

Sonrasında Abisinin evliliğinden 2003 ve 2006’da amca olacaktır.)

1992 yılına (Komiser/Başkomiser/Emniyet Amiri) 3 rütbe birden sığdırılır.

1995’de müdür rütbesine ulaşıp birinci yıldızını takarken,

Teknolojik bir yenilik Bilgisayarla tanışılır,

Halı sahada sakatlanıp -futbol gazisi olarak-

3 ay koltuk değneğiyle dolaşır.

1998 kışında ise ikinci şark görevi başlar,

1999 kışında -Ailece ilk kez yurtdışına çıkılarak- Azerbaycan/Nahcivan günübirlik gezilir,

Ardından bel/boyun fıtığı, menisküs yırtığı gerekçesiyle futbola veda edilirken,

99 yazında ilk kez uçağa binilip,

Erzurum’dan-İstanbul’a uçarken,

17 Ağustosta İstanbul/Baltalimanı/polisevinde büyük depreme yakalanır.

2000’de Milenyum olarak adlandırılan 21.yy’a Erzurum’da girilir.

2002 yazında İspir’de Çoruh nehrinde rafting yaparken,

Kışında ise Palandöken’de kayak öğrenir.

Sonbaharında da Atalarının göç ettiği Gürcistan’a 3 günlük bir gezi yapılır.

-Askerde Bölük komutanlığına, ilçelerde kaymakamlıklara uzun süreli vekalet etmişken-

2003’ün ilk yarısında -vekaleten de olsa- Erzurum İl Emniyet Müdürlüğü görevi ifa edilir.

(Cumhuriyet çınarları Toprak ve Yaprak dede ile tanışılıp, TEMA gönüllüsü olunulur.)

2003 yazında -21 yıl önce ayrıldığı-

Başkent Ankara’ya dönüş yaparken,

2005’de 4. yıldıza hak kazanarak -mesleki son rütbeye- 1.Sınıf Emniyet Müdürlüğüne terfi eder.

2005 yazında -Orta Avrupa gezisi- ilk kez Avrupa’ya çıkar.

2006-2019 arası kesintisiz 13 yıl Teftiş Kurulunda Polis Başmüfettişliği sürecinde;

MGA 62.dönem (2007), TODAİE 43.dönem (2010) Kamu Diplomasisi Müdavimi olurken,

Sayısız Teftiş/Soruşturma/İnceleme görevlerinin ardından,

-1978 Temmuzunda başlayan memuriyet 2019 Ağustosunda sonlanıp-

Bilfiil 41 yıllık bir zaman dilimi geride kalırken artık emeklilik başlar.

Yeni yaşamı;

Yürümek/yüzmek/yazmak yanında,

Yaşadıklarıyla/ yaşayacaklarıyla/ yaratacaklarıyla yönlenecektir.

Çekirdek ailesinden ilk kaybı 1979 Aralık ayında Haminnesidir,

İkincisi 2004 Ağustosunda Mehmet Akif /Erol abisi olur.

‘Çemi Neni’ Annesi Sakine’yi Şubat 2021’de,

28 Mart 2023’de de Babası Süleyman’ı toprağa verirken,

Onları uğurlamanın hüznünü/zorluğunu derin yaşar.

Yakın çevresinden/arkadaşlarından da çokça kayıplar yaşayacaktır.

(2020-2022 arası 3 yıllık salgının ardından,

6 Şubat 2023 depremi büyük felaket olarak,

Türkiye’nin 11 ilini vuracak, tüm ülkeyi yasa boğacaktır.)

2022 Mayısında Kızı Duyunç evlenirken,

Temmuz’unda “Karasu Değerleri” arasında anılmak,

Kendisi/ailesi açısından onur/gurur verici bir duygu oluşturacaktır.

Cumhuriyet’in 100. Yılında değişim ve demokrasinin ıskalanması,

Gelecek kuşaklar ve gençlik adına ister istemez üzecektir.

Çocukluğunda 2 boğulma tehlikesi (1970/72),

Gençliğinde 2 trafik kazası (1984/89),

Yetişkin olarak 3 ameliyat geçirir (2000/2002/2018).

(Kahve kültürü olarak Kağıt oyunlarında çok becerikli olmasa da Tavlada iddialıdır.

Pinpon ve Bilardo becerisi orta ayardadır.)

Enstrüman olarak saz ve gitara merak sarsa da iyi bir dinleyicidir.

Yabancı dil, akademisyenlik ve folklor içinde uhdedir.

Gezgincidir. Kilis hariç Türkiye’nin 80 vilayetini görmüş/gezmiştir.

1999-2025 arası 26 yılda 42 ülke 162 şehir gezilir.

2000 yılından itibaren makale/yazıları gazete/dergilerde yayınlanırken,

2010 yılında açtığı blog sayfasında da

(http://www.remzikocoz.com) yazılarını paylaşır.

(2020’de emeklilik sonrası Facebook sayfasını aktifleştirip,

Sosyal medyada haftalık paylaşımları olacaktır.)

2012’deki "Avrupa Uluslarından Birleşik Avrupa'ya" isimli kitabının ardından,

2023’de 2. kitabı “Türkiye’nin Avrupa Serüveni) yayınlanırken,

3. kitap çalışması (Türk Tarihi üzerine) sırasını beklerken,

Seyahat notları/öyküleri/şiirleri/anı-biyografi çalışmaları,

-çok ağırdan- devam edip yayın için zamanı beklemekte.

Dile kolay değil, 65 yıllık bir yaşam geride kalan,

-Kendini kesitler halinde ‘bende yaşadım’ şeklinde-

Geçmişle/yaşadıklarıyla özellikle yüzleşme bağlamında,

-Kendince anlatmak ta zorlanılsa da-

Tarihe not düşmek adına;

Umutlar/kırgınlıklar,

Hayaller/kırıklıklar,

Sevinçler/hüzünler,

Mücadele/çatışmalar,

Başarılar/hatalar,

Ve de yaşanmışlıklar,

Geriye tüm bu yaşanılanlar dışında,

Hoş bir sada kalacak…

(Karasu / 30 Haziran 2025)

Remzi KOÇÖZ





27 Haziran 2025 Cuma

TRUVA ATI: KKK

Değerli Dostlar;
Genelde partisel/siyasi çekişmelerde taraf olmamakla birlikte toplumsal duyarlılık/sorumluluk noktasında CHP/ kurultay günü 
(4 Kasım 2023) özelden delegelere yazdığım mesajı paylaşarak ardından güncele ilişkin bir
değerlendirme yapmak istedim. 
--------------------------
Değerli Dostum;
Halk yoruldu artık
seçim kaybeden bir partiyi bir liderini desteklemekten.
Kişisel ikballer ülkenin geleceğinden daha mı önemli,
Partimi ülkemi önemli?
Halkın/sokağın
milyonların sesine 
kulak verin. 
Yeter artık, 
Statükoyu kaldırın, 
Değiştirin artık.
Kendi değişimini gerçeklestiremeyenlerin
Türkiye’yi değiştirmeye gücü yetmeyecek,
Kayıkçı kavgasının tarafı olacak,
Kısır döngüye mahkum olunacaktır 
İnanın
Değişim Türkiye'yi de değiştirecektir.
Sizlere tarihsel bir sorumluluk bir görev düşüyor. 
Saygı/sevgi ve Selamlarımla.
(4 Kasım 2023)
Remzi Koçöz
---------------------------
Truva Atı: K. K. K.............. 
13 yıl başarısızlığın ardından istifa edemedi. 
Koltuğundan ayrilamadı.
Kurultayda aday oldu. 
1.tur sonrası çekilmesi gerekirken 
2.tura katıldı.
Nihayetinde kaybetti. 
Ardından ofisler açarak yandaş basının cazibe merkezi oldu.
Türk halkının umudu olamadı ama
Güç kaybeden iktidarın yeni can simidi oldu. 
Kurultaydaki kaybettiği koltuğa 
Yargı eliyle oturma hevesinde
İktidarın kayyumluğuna soyundu.
Tarihte bu tür kimselere/şahsiyetlere verilen isim: Truva atı...
(27/ 06 / 2025)
Remzi Koçöz

22 Haziran 2025 Pazar

ORTA ASYA

             

 Türk kavimlerinin kurduğu devletlerin (Hun, Göktürk, Uygur vd) merkezleri Orhun bölgesinde bulunduğu için, bazı (Batılı/Türk) tarihçilere göre Moğolistan’ın Türklerin anayurdu olduğu, batıya doğru Türkistan/Maveraünnehir yöresine sonra (MS 7.yy) geldikleri iddia edilmiştir. Oğuzname incelemelerine göre ise Türklerin anayurdu, Türkistan’dır. Türkler, batıda İran ve ötesine, doğuda Moğolistan ve güneyine sonradan girmiştir.’

ORTA ASYA İZLENİMLERİ

Orta Asya'da, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Rusya, Moğolistan ve Çin topraklarının bir kısmını kapsayan çoğunlukla Türk halklarının yaşadığı coğrafî bir bölgedir. Orta Asya'da batıda Hazar Denizi ve Aşağı İdil'den başlamak üzere doğuda Moğolistan'daki Altay Dağları'na, güneyde Kopet-Hindukuş-Kunlun dağlarına, kuzeyde Aral ve Balkaş göllerinin ötesinde Kırgız bozkırına kadar uzanan yüzölçümü 6 milyon km²'den geniş coğrafî ve tarihî bölge. Tarih boyunca, Türkistan birçok farklı kültüre ev sahipliği yapmıştır. Hunlar, Çinliler, Araplar, Persler, çeşitli Türk devletleri ve Moğollar bu bölgeyi kontrol eden önemli uygarlıklar arasında yer alır. Ayrıca, Kara Hitay İmparatorluğu da Türkistan'ın büyük bir kısmını kapsayan bir egemenlik kurmuştur. Bu çeşitli egemenlik dönemleri, bölgenin kültürel çeşitliliğini ve karmaşık etnik yapısını oluşturmuştur. Coğrafi bölgeler açısından Orta Asya terimi kullanılmayıp, İran ve Turan olarak adlandırılmış. Turan bölgesi sonradan Orta Asya olarak isimlendirilmiş: Türklerin Oturduğu Yer / Türk Yurdu / Türkistan!

Özbekistan

Orta Asya’nın kalbinde, tarihi İpekyolu üzerinde önemli bir kavşak, 4 bin yıldır çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış, bugün de tarihi dokusunu mirasını koruyan, bölgenin en önemli ülkeleri arasındadır. Tarihi şehirleri ile binlerce yıllık mirası, özgün mimarisi, renkli çinilerle/mozaiklerle kaplı devasa kervansarayları/ medreseleri/ türbeleri/ camileri/ minareleri/ meydanları/ çarşılarıyla vede misafirperver halkı ile geçmişle bugünü birleştiren bir coğrafya. Türkler açısından ortak kültür, dil ve güçlü tarihi bağlar oluşturan özel bir yer. Gezginler için hem otantik hem mistik hem de efsane niteliğinde öykülerle dolu farklı bir deneyim. Ve bu deneyimi bozkırın uçsuz bucaksız steplerinde yaşamak istiyorsanız: “Orta Asya’da gezmek için öncelikli bir ülke seçilecekse o ülke Özbekistan!”

Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin döküldüğü kuruyan Aral gölü güneyi ile Maverraünnehir bölgesinde, Sarıkum ile Kızılkum çölleri arasındaki bozkırıyla Doğudan Batıya yönlenen bir at görünümünde düz bir coğrafya. Neredeyse yarısı çöl olan topraklardaki su kaynakları önemlidir: Semerkant’ta arklar, Buhara’da havuzlar, Hive’da kuyular önem arzeder.

Orta Asya şehirlerinde tarihi eserlere nakış gibi işlenen mavi/turkuaz rengi; gökyüzünü andırsa da aslında denizlerden uzak çölde bulunmanın bir özlemin yansıması olarak nitelendirilebilir.

“Atilla: Diz çökmedi, Timur: Yenilmedi, Atatürk: Yanılmadı.”

Tarihe altın harflerle isimlerini nakşeden 3 büyük Türk komutanı/lideri için bu sözler çok önemlidir.

Emperyalizme diz çöktüren ve Türk mareşali olarak adını tarihe kazıyan Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk tarihinde en çok takdir ettiği kumandan ise Timur idi.

Timur, Türk Dünyasında tarihe yön vermiş 3 kıtada egemenlik kurmuş ve hiç yenilmemiş bir asker/komutan/hükümdar. Timur bilinenin aksine savaşçılığı yanında uygarlığa/bilime katkı veren bir bilge ve adil bir hükümdarmış. 14.yy’da kurulan Timur İmparatorluğu, torunu Uluğ Bey devrinde önemli bir bilim merkezi hâline gelmiş, bu dönem tarihçiler tarafından Timurlu Rönesansı olarak tanımlanmış. Orta Asya’nın bu büyük kahramanı tüm Özbek şehirlerinde heykelleri, kahramanlık öyküleri ile karşınıza çıkacaktır.

Tarihi dokusu korunmuş Semerkant/Buhara/Hive gibi şehirlerde yüzyıllar öncesine gidebilirsiniz. Taşkent ise Orta Asya’da modern bir başkent. Zengin tarih/kültür ile günümüzü buluşturabilmek önemli. Orta Asya ülkeleri yeni yeni turizmle tanışıyor. Özbekistan önemli meydan ve çevrelerindeki puntolarla dingin ve uygar bir ülke olarak kendilerini tanımlarken; Dinginlik, sakinlik/barış anlamındadır. Özellikle Türkiye ilgi odakları ve rahatlıkla Türkçe iletişim kurulabiliyor. Özbek mutfağı zengin çeşitleri ile damaklara uygun lezzetler sunuyor. Ülkeyi güvenli buldum, hava karardığında bile sokaklarda rahat dolaşılabiliyor. Özbekistan’a gezi için Nisan/Mayıs, Eylül/Ekim ayları oldukça ideal bir zaman.

Şehirleri temiz buluyorum. Özellikle sokaklarda/parklarda temizlik işleri kadınların ellerinde. Sokakta/parklarda yerde çöp olayı görmüyoruz. Sadece sınırdaki geçiş bölgesinde biraz kirlilik/karmaşa/düzensizlik mevcut.

Özbekistan,  Müslüman bir ülke olmuş olsa da katı İslami bir yönetim anlayışı yok. Genel olarak Şamanizm ve Zerdüştlük inanışlarıyla ataerkil gelenekleri devam ettiriyor. Milliyetçi ve dini partileri yasaklayarak ırkçı/dinsel sömürünün yeşermemesi için ön almışlar.

Laiklik uygulanıyor, Dini özünde inanç olarak yaşıyorlar, tarihsel camileri dışında adım başı cami göremez, ayrıca sokaklarında hoparlörlerden bangır bangır kulakları delen metalik ezan sesi duyamazsınız. Sadece türbe, cami vb. dini yapılara girerken kadınlar açısından baş/omuz/göğsü kapatacak ve diz altı kıyafetler önerilir.

“Kanalizasyon şehrin, hamam insanın kirini temizlermiş. Kütüphane/kitaplar ise insanların ruhunu yenilermiş.”

Kazakistan

Orta Asya’dan Doğu Avrupa’ya devasa bir ülke, batısından doğusuna yaşam şartları çok farklı bir coğrafya. Kazaklar, göçebe toplum olarak 4 mevsim farklı yerlerde yaşarlarmış. Kazakistan; göçebe kültürünü yansıtan tanımıyla “gezginlerin ülkesi”. Bu topraklarda at kültürü yüksek. At hayatlarının olmazsa olmazı. Savaşta/barışta/çiftte/sofrada. Atın sütünü kımız olarak içerler.

Kazakistan Türk tarihinin önemli devletlerinden olan Saka, Hun, Göktürk, Kıpçak, Karahanlı, Altınordu gibi devletlerin merkez üssü; Kıpçak, Oğuz, Karluk gibi Türk boylarının beşiği olmuştur.

Kazakistan özelinde Türkistan; "Türk dünyasının manevi başkenti" olarak hocaların hocası Ahmet Yesevi'nin yaşadığı yer olarak ünlenen bir yerleşim bölgesidir. Ahmet Yesevi, İslam’ın yorumlamasında Gazali’nin aksine akılcılığı öne almış. Türkistan/Yesi şehri tasavvufun yayılma noktası, talebeleri dünyaya dağılıp Müslümanlığı yaymışlar. Doğu’da Çin’den Batı’da Anadolu’ya hatta Balkanlara kadar Müslümanlık yayılmış. Orta Asya’dan Anadolu’ya yayılan "Kalp Tanrı'ya, eller işe" sözü sufi kardeşliğinin temel ilkesidir.

Türkler Doğu uygarlığının öncüleridir. Medreselerde minare yanında laik okul (kız-erkek karma) dini bilgiler yanında dünyevi bilgiler içeren dersler varmış. Tarihten günümüze bir ilke: “İyi düşün, iyi konuş, iyi davran.”   

Türk kavimleri; Moğolistan’da, kuzeyinde Sibirya’da, güneydoğusunda Mançurya’da, Çin’in iç kısımlarında yaşamıştır. Bununla birlikte, Türklerin anayurdu olarak Moğolistan değil Türkistan kabul edilmiştir. Tarihi, dili ve destansı delillere dayanan günümüz araştırmaları, Türk anayurdunun Altay-Ural dağları arasındaki Türkistan bölgesi olduğunu ortaya koymuştur. Oğuz Destanı da Seyhun nehri havzasını Oğuzların anayurdu olarak tasvir etmiştir. Çin kaynakları da Göktürklerin bağımsız bir devlet kurmadan önce, Altayların güneyini yurt edinip demircilikle uğraştıklarını belirtmiştir. Türklerin varoluş destanlarında dile getirip milli bir değer atfettikleri  ‘Ergenekon’ adını verdikleri yerler Türk yurdu, Türk Dünyasının kalbi: Türkistan’dır.

Türkler açısından millet ile vatan, ruhla beden gibidir. Vatan toprakları için savaşan yiğitler canlarını veren şehitler bu toprağın bağrında yatarlar. İslam’a geçerken çok acılar yaşasalar da İslam’ın bayraktarlığını yaparak en güzel eserleri yaratacak, doğu uygarlığının Rönesans’ını; El-Harezmî, Biruni, El-Kâzânî, Farabi, İbn Sina, Süreya Onur, Cezzar gibi astronomlar/matematikçiler/tabipler/düşünürler yeşerteceklerdir.

Oğuz Han’dan Selçuk beye, Alper Tunga’dan Celalettin Harzemşaha, Emir Timur’dan Uluğ Beye, Dede Korkut’tan Ali Şir Nevai’ye, Aslanbaba’dan Hoca Ahmet Yesevî’ye komutanların/liderlerin pirlerin/alimlerin/şairlerin yetiştiği kudretli topraklar bu coğrafya.

Ata toprakları anayurt olarak adlandırılan Türk dünyası coğrafyası 1860’lardan 1990’lara Rusların hegemonyasında Orta Asya halkları açısından ağır bir süreçtir. Böl/parçala/yönet stratejisi uygulanmış, sürgünler/soykırımlar yaşanmış, Rusya’ya en büyük desteği veren bu topraklar aksine ağır bedeller ödemişlerdir. Savaşlarda özellikle Dünya savaşlarında kendilerinin olmayan savaşların kurbanı olurlar.

Gelelim içimizi acıtan noktaya; 1990’larda bağımsızlıklarını kazanmaları sonrası, Türk Dünyası kardeşliğinin devletler/siyasi boyutunda istenilen düzeyde bir birliktelik oluşturulamaması, Türkiye’nin Atatürk liderliğinden/vizyonerliğinden çağdaş uygarlık hedefinden uzaklaşıp, kah Batı’nın uydusu/pazarı/işgücü kah Ortadoğu’nun labirentlerinde bir mezhebin liderliğine öykünmesi sarmalında krizlerden krizlere savrulması başlıbaşına bir handikap.

Biz Tarihe yolculuk bağlamında, İpekyolu rotasında Orta Asya’nın bozkırlarına Turan diyarına: -Orta Asya’nın bilim/uygarlık merkezi Semerkant’a, Doğunun kültür/alimler yurdu Buhara’ya, Harezm'in masalsı kadim şehri Hive’ye, Orta Asya’da modern bir başkent Taşkent’e ve Türk Dünyasının kalbi Türkistan’a- İpekyolunu uçak/tren/otobüs/yaya katederken kervanların geçtiği yollarda yüzyıllar öncesine, tarihe vede Türklerin ata topraklarına anayurda tarihi bir yolculuk yapıyoruz.

Yerel halkla iletişim kuruyor, çocuklarla/gençlerle/polislerle/esnafla fotoğraflar çekilip sohbet ediyoruz. Özellikle çocukların bize yaklaşmalarına ilgisiz kalmayıp, matematik/çarpım tablosundan ne olmak istediklerine, şapkamdaki bayrak/silueti göstererek Türk kurtuluş savaşı/Atatürk’ü soruyor, şakalaşıyor, candan/samimi güzel anlar yaşıyoruz.

Saygı/sevgi/selamlarımla...

(22. 06. 2025)

Remzi Koçöz




20 Haziran 2025 Cuma

NEREYE KADAR

İktidarda kalmak uğruna,
Gemileri yakarak
Ülkenin geleceğini ateşe atarak
-Ahlaki/vicdani/inançsal/toplumsal-
Tüm değerleri yozlaştırarak
Anayasayı/yasaları hiçe sayıp
Hak yerine güçten yana
Baskıyı/zulmü hukukileştirerek
Gizli/karanlık tanıklarla
Çamur at izi kalsın anlayışıyla
İftiraları itiraf kabul ederek
Baskın gözaltılarla
Toplama kampı sevkiyatıyla
Siyasi tutuklamalarla
Yargılamadan mahkumiyet kurarak
İtibar suikastlerini lince dönüştürerek
Savunmanın savunmasını suçlayıp
Hukuksuzlukları kabullendirmek,
Nereye kadar!
(20. 06. 2025)
Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz