26 Nisan 2025 Cumartesi

EGEMENLİK

'Milli Mücadele sürecinde 23 Nisan 1920 günü Ankara’da toplanan Büyük Millet Meclisince, yeni Türk devletine giden yolda bir ilk gerçekleştirilip, “Egemenlik, Kayıtsız Şartsız Ulusundur” şeklinde hayatiyet kazanarak, Hükümet kurma iradesi gösterilmiş. Ardından Misak-ı Milli ruhuyla siyasi alt yapı gerçekleştirilerek zaman geçirmeden Kuvayı Milliye ruhunu cephelerde düzenli orduya dönüştürüp; 9 Eylül 1922’de Yunan/işgal ordusunu İzmir’den denize dökerek, Türkün ulusal kurtuluşunu gerçekleştirmiştir.'

Egemenliği Yeniden Egemen Kılmak

TBMM öncülüğünde ve Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde gerçekleştirilen Milli Mücadele ve Kurtuluşun ardından, 1 Kasım 1922’de TBMM tarafından saltanatın kaldırılması ile 600 yıllık Osmanlı hanedanının egemenliğine son verilir. Bu karar sonucu Ankara’da kurulan ve Ulusal Kurtuluş Savaşını zaferle sonuçlandıran Türkiye Devleti ülkedeki devlet/hükümet ikiliğini ortadan kaldırılır. Böylece Osmanlı monarşisi/padişahlık kurumu tarih olurken yeni bir Türk devleti olarak tarih sahnesine çıkan Türkiye ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türk devrimi yüzünü gösterir. Siyasal iktidarın kaynağını kökten değiştirip Egemenlik saraydan alınıp millete/halka verilerek, ümmet yapısından millet yapısına geçilir.

Egemenlik “ulusal irade/egemenlik, halk idaresi/halk hükümeti” şeklinde vurgulanagelmiş, 23 Nisan 1920 günü TBMM’nin açılışında “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” şeklinde vücut bularak, Teşkilatı Esasiye Kanunu ve 29 Ekim 1923’de hayatiyet bulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Anayasasının temelini oluşturur.

Ulusal Bağımsızlık Savaşı ile işgalcileri kovarak emperyalizmin Türkiye’deki nüfuzuna darbe vuran “millici” ve “antiemperyalist” devrimci-milliyetçi kadrolar; emperyalizmin müttefiki -padişahlık/saltanat gibi- siyasal kurumları ortadan kaldırıp ulusal egemenlik yolunda Cumhuriyet yönünde ilerlerken; emperyalizme karşı verilecek asıl mücadelenin ekonomik bir mücadele olacağını da biliyorlardı. Türkiye açısından siyasi bağımsızlık kadar kapitülasyonların çevrelediği ekonomik bağımsızlık da önem arzediyordu. Lozan anlaşması ile Türk Milletine dayatılan “Sevr” haritası tarihin çöplüğüne atılırken, kapitülasyonlara da son verilir. Lozan, yeni Türk devletinin tam bağımsız bir Türkiye’nin uluslararası alanda kabulü/tescili ve tüm dünyaya ilanıdır.

1950 yılında çok partili hayata geçiş ve iktidar değişimi sonrası devrimler sürdürülemeyince karşı devrim öne çıkarak, zaman içerisinde giderek artan bir hızla Cumhuriyet ile hesaplaşmasını kazanımları/kurumları değersizleştirip çökerterek, kapatarak, satarak, tarihi/gerçekleri çarpıtarak bir belirsizliğe doğru yol alınır. 1960-70-80 askeri müdahaleleri ile demokrasi gelgitleri 2000’li yıllar sonrası farklı bir sürece evrilir.

100 yıl öncesinin tersine; egemenliğin yeniden saraya geçtiği, milletten ümmete yurttaşlıktan kulluğa doğru bir süreç yaşandığı, feodal yapıların tarikatlar/cemaatlerin öne çıkarılıp söz sahibi olduğu, eğitimin birliğinden -dini eğitim ağırlıklı- ikili bir eğitim sistemine geçildiği, günümüz gerçeği ile karşı karşıyayız.

Demokratik denetim mekanizmalarının etkin olduğu kuvvetler ayrımına dayalı parlamenter sistemden -tek adama dayalı devlete/millete/ülkeye zarar veren- cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ile Türkiye öncelikli olarak kısır bir döngü ile karşıkarşıyadır.

Kurucu önderinin ilke ve devrimleriyle bütünleşen, -tam bağımsızlık/ulusal egemenlik gibi ulusal varlığı ayakta tutan uygulamalar, emperyalist saldırı altında yok edilmeye çalışılsa da- Cumhuriyet, özünde millet iradesinin yansıması olan ulusal egemenlik anlayışının vede demokratik meşruiyetin bir güvencesidir.

Demokrasiyi araç olarak görenler bizi halk seçti diyerek yasama/yürütme/yargı erkleri yanında 4. Kuvvet olarak nitelenen basını, özerk olması gereken bilim yuvaları üniversiteleri ve diğer anayasal kuruluşları işlevsiz hale getirip, otokrat bir anlayışla kendilerini egemen kılma adına toplumsal kutuplaştırma/ötekileştirme ile yaşanan yozlaşma/çürüme/ayrışma adeta bir çöküşe davet niteliğinde. 

Gelinen noktada, bu karanlıktan çıkış yolu, Atatürk ilke/devrimleri ışığında, egemenliği yeniden egemen kılmak için -toplum olarak önceliğimiz- egemenliğin egemenlerden kurtarılmasıdır.

(Ankara / 23 Nisan 2025)

Remzi Koçöz



Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz