Türk Polisi, yetkisini yasalardan, gücünü
milletinden, görev ve sorumluluk duygusunu vicdanının sesinden alarak, tüm
benliğiyle halkın hizmetindedir. Kişilerin/egemenlerin/siyasilerin/partilerin/iktidarların/zümrelerin/cemaatlerin/ tarikatların/çıkar çevrelerinin ne özel kolluk gücü nede arka
bahçesidir. Milletin/Halkın/Toplumun tüm katmanlarına karşı ‘Hak/Hukuk/Adalet/Eşitlik/Saygı/Sevgi’
anlayışı içerisinde, Türkiye’nin kuruluş felsefesini oluşturan ‘Atatürk İlkeleri
ve Devrimleri’ ortak paydasıdır. Ve Cumhuriyetin bekçisidir. Ve de Cumhuriyetimizin
Kurucusu Büyük Önderimizin dediği gibi: “Herkesin vicdanı kendi polisidir.
Polis ancak vicdanı olmayanların karşısındadır.”
MİLLİ
MÜCADELE / CUMHURİYET ve TÜRK POLİS TEŞKİLATI
İç güvenliğe ilişkin günümüzden 180 yıl önce, 10
Nisan 1845 tarihinde, Osmanlı/Tanzimat Döneminde, Tophane-i Âmire Müşirliği’ne
bağlı bir birim olarak kurulan ve Kaptan-ı Deryalık ardından Zaptiye
Müşiriyetine bağlanan Polis Teşkilatının temeli 1907 yılında “Polis
Nizamnamesi” ile atılmıştır. Zaptiye Nezareti lağvedilip yerine 1909’da
Emniyet-i Umûm Müdürlüğü, 1911’de İstanbul Polis Müdüriyet-i Umûmîyesi 1913’de
Dâhiliye Nezareti’ne bağlanmıştır.
Milli Mücadele döneminde (1918-1922) binlerce
şehit (polis sayısı 6500’lerden 4250’lere düşerken) verilen cephede olduğu
kadar cephe gerisinde de (Teşkilatı Mahsusa’ya yardım, asker kaçaklarını
tespit, Anadolu’ya silah/adam kaçırma gibi) çok büyük katkıları olacaktı. Milli
mücadele sonunda yüzlerce polis kırmızı şeritli İstiklal madalyası ile
ödüllendirilecekti. Tabi ki Milli Mücadele karşıtları işbirlikçiler de
olacaktı. 150’likler arasında 13 polis yer alırken, Kürt Teali ve Yeşilordu
cemiyetlerinde çalışanlarda olacaktı.
TBMM’nin 23 Nisan 1920 tarihinde açılışının 3 ay
sonrasında 24 Haziran günü İstanbul’dan bağımsız Ankara’da TBMM hükümetine
bağlı bir milli polis teşkilatı (Emniyet-i Umumiye Müdürlüğü) oluşturulurken, İngiliz
casusu Hintli Mustafa Sagir’in Ankara’da Mustafa Kemal Paşa’ya suikast girişiminin
(1921) açığa çıkarılması ilk/önemli bir başarıydı. Milli mücadele sonrası
İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü (1922) ile İstanbul Polis Müdürlüğü (1923)
lağvedilerek 2 başlılığa son verilir. Osmanlı
saltanatı vede İstanbul Hükümetinin sonlanması ile kurulan yeni Türk devletinin
Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ankara’daki teşkilat günümüz Emniyet
Genel Müdürlüğü karşılığı olacak, İstanbul’daki teşkilat ise il emniyet
müdürlüğüne dönüşecek, dolayısıyla yeniden teşkilatlanma oluşacaktır.
Cumhuriyetin ilk yılları, savaştan yeni çıkılmış,
sıkıntılı/zorlu/yokluk/yoksulluk yılları, öncelik yaraların sarılması
olacaktır. Bunların dışında bu süreçte hükümetler, ülkenin/rejimin geleceğini
tehdit eden iç ayaklanmalar nedeniyle polis teşkilatı ile ilgili
değişiklik/reform düşüncelerini ötelemek zorunda kalırken, Osmanlı döneminde
çıkarılan 1907 ve 1913 tarihli Nizamnameler uzun süre yürürlükte kalacaktır.
Yeniden
yapılanma/kalkınma açısından kurumlar kendi yağları ile kavrulurken Emniyet
Teşkilatı da araç/gereç/personel/mevzuat açısından 1930’lu yıllar içerisinde
aşama kaydedecekti.
Cumhuriyet
Döneminde; gelişme/yenileşme hareketleri açısından 1930 yılında İnterpole üye
olunurken, çıkarılan “İçişleri Bakanlığı Merkez Teşkilatı Kanunu” Emniyet Genel
Müdürlüğüne yer veren ilk mevzuat olur. Ardarda yeni mevzuatlar yürürlüğe
girecektir.
Türk Polis
Teşkilatı’nın kuruluş/görev/yetkilerini düzenleyen yasal değişiklikler:
1-
1932 yılında
2049 S. Polis Teşkilatı Kanunu
2-
1934 yılında
2559 S. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu
3-
1937 yılında
3201 S. Emniyet Teşkilatı Kanunu
1931 yılında Alman ve Avusturyalı uzmanların
gelişi dışında Berlin Polis Enstitüsüne öğrenci gönderilir. 1935 yılında Emniyet
Genel Müd. Şükrü Sökmensüer ile Lab. Şefi Dr. Mecit Gürerdem yurttdışı inceleme
gezilerinde İsviçre polis teşkilatını ayrıntılı inceleyip, 3201 S. Emniyet
Teşkilatı Kanunu çerçevesinde Polis Enstitüsünün kuruluşunu gerçekleştirirler.
Polis Enstitüsü 6 Kasım 1937 tarihinde Ankara/Anıttepe’deki
yeni binasında öğrenime başlar. Atatürk’ün direktifiyle kurulan Polis Koleji
ise 15 Haziran 1938 tarihinde Polis Enstitüsü binasında eğitime başlayacaktır.
(1975
yılında dahil olduğum Polis Koleji 28. Dönem mezunu olarak 1978 yılında Polis
Enstitüsüne devam ederek -Ankara/Anıttepe’de Atatürk döneminde yapılan/açılan o
tarihi bina ve yerleşkesinde 7 yıl kadar öğrenim görmemizin ardından- 1982
yılında mezun olarak polis amiri/müdürü olarak “Yurt sevgisi ona hizmetle
ölçülür” şiarıyla yurdun
dört bir tarafında görev yapacaktım.)
Polis Teşkilatının kuruluş günü olarak 10 Nisan
1845 tarihi bugüne değin kutlanagelmiş. Burada tarihsel bir gerçekliği ortaya
koymakta yarar var. Aslında, Türk Polis Teşkilatı Milli Mücadele döneminde 24
Haziran 1920 tarihinde Ankara’da TBMM Hükümetine bağlı bir birim olarak
kurulmuştur. Milli Mücadele döneminde, -işgale karşı vatanın
bağımsızlığı için kuvayı milliye ruhuyla- cephede binlerce şehit verilirken cephe
gerisinde de çok büyük katkıları olacak ve yüzlerce polis kırmızı şeritli
İstiklal madalyası ile ödüllendirilecekti. Onun için 24 Haziran 1920 tarihi -geleneği
gözetme ve tarihe vefa göstermekle birlikte- unutulmaması, hele hele gözardı
edilmemesi gereken, Türk Polis Teşkilatının kilometre taşlarından en
önemlisidir. Türk Polis Teşkilatı, Kurtuluşun ardından Kuruluşla birlikte
Cumhuriyetin güzide bir kurumu olarak önemli işlevler görecektir. Böylelikle
modern devlet anlamında kurumsal yapılanma yani kurumsallaşma doğal olarak Cumhuriyet
ile birlikte oluşacaktır.
Türk Polis Teşkilatına olduğu kadar devlet/kamu bürokrasisine, bilim/sanat/spor/iş dünyasına sayısız değerler yetiştiren Polis Koleji Ailesine
dahil olduğum 50 yıllık bir
takvimi -1975/2025- geride bırakırken, Bizler/Kolejliler açısından 10 Nisanlar geçmişe özlem dışında artık
eskisi gibi bir kuruluş günü/bayram havasında değil, Atatürk/Cumhuriyet
ilkelerine bağlılık, hukuk/adalet/hakkaniyet çerçevesinde; kurumsal
hafıza/teamül/vefa/saygınlık/değerler bağlamında bir burukluk içerisinde!
Saygı, sevgi ve
selamlarımla…
(Ankara /10 Nisan 2025)
Remzi KOÇÖZ