7 Haziran 2023 Çarşamba

SEÇİMLER ARDINDAN (2023)

 

2023 Seçimlerinin Ardından

Cumhuriyetin 100. yılında, Atatürk ve Cumhuriyet devrimleri/ülküleri/değerleri çerçevesinde; toplumsal sorumluluk/duyarlılık vede yurtseverlik gereği; birlik/beraberlik yerine ötekileştirici/kutuplaştırıcı, bir siyaset ile toplumu ayrıştıran zihniyet/anlayış yerine, Türkiye’nin geleceği için, hak/hukuk/adalet için, değişim ve demokrasi için destek/katkı sağlayan, mücadele veren milyonlarca demokrasi gönüllüsünden biri olarak kendi cephemize ilişkin eleştiri/özeleştiri olmazsa olmazımız olacaktır.

Seçimlere gidilen süreçte yayınlanan “Öncelik Acil Demokrasi” başlıklı makalemde (Cumhuriyet/11.1.2023), demokrasinin olmazsa olmazlarından kuvvetler ayrılığı ve yürütmenin siyasi denetimini yapacak yasama gücü olan parlamentonun güçlü kılınarak yeniden parlamenter sisteme dönüşle ilgili; “…Ülkemiz açısından toplumun demokratik mekanizmalarının yerli yerine yeniden rayına oturtulup, işler hale dönüştürülerek daha da güçlü kılınması elzemdir. Tüm demokrasi yanlısı güçlerin -toplumsal muhalefet ve siyasi aktörlerin oluşturduğu ittifakların daha geniş bir yelpazede- katılımı ve birlikteliği önemlidir. …Öncelik: Acil Demokrasi” vurgusu yapmıştım.

Demokrasi Cephesi açısından -farklılıklar bir yana toplumsal adalet, huzur, barış ve kardeşlik bağlamında- 6'lı masa başlangıç olarak iyiydi. Doğal olarak ittifaklar oluşacaktı, ancak Cumhur İttifakı karşısında Millet ittifakı diğer muhalif kesimleri içine alacak şekilde en azından CB seçimlerinde genişleyemeyip, (ATA ittifakı ve Memleket Partisi ölçeğinde) ilk haliyle kısır kaldı. 

"Ata, Emek-Özgürlük, Sosyalist Güç Birliği" ittifaklarının eklenmesiyle 5 ayrı ittifakla seçime girilirken, DP-SP neyse -AKP ile 15 yıl birlikte yol yürüyen ve onun içinden çıkan- Deva-Gelecek partileri parlamento seçimlerinde diğer ittifaklar gibi -hem güçlerini/oylarını görmeleri açısından- ayrı bir ittifak olarak girip, CB seçimlerinde Millet ittifakı adayını destekleyebilirlerdi.

(Olmadı! O zaman, Deva-GP açısından seçilme garantili vekillik yerine muhafazakârlığın yoğun olduğu illerden aday gösterilip, en azından kontenjanlar kısıtlanarak, meclis aritmetiği açısından Cumhuriyet değerlerine bağlı AP-ZP-MP gibi partilerden vekiller de meclise taşınabilirdi.)

İttifak, Demokrasi Cephesi olarak baştan genişletilebilirdi. Zafer Partisi ile 3 gün kala değilde baştan görüşüp anlaşılabilirdi. HDP/YSP ile yapılan görüşmelerde -Cumhur ittifakının propagandası öngörülüp toplumun kaygısının giderilmesi açısından- ZP benzeri açıklık oluşturulabilirdi.

Bu çerçevede “Örgütlenme ve Örgütlü Mücadele” başlığıyla kaleme aldığım makalemde (Cumhuriyet/13.8.2022); “…Siyaset ülke gerçeklerinden/gereksinimlerinden daha çok çıkara dayalı popülist yaklaşımlarla, toplumsal birliktelik/bütünleşme yerine kutuplaştırma/ötekileştirme çerçevesinde etnisite ve mezhepçilik gibi kimlik siyaseti üzerinden dar alana sıkıştırılmış, toplumsal değerler üzerinden işlemekte. … Günümüz gerçekliğinde (işşizlik/alımgücü/ hiperenflasyon gibi) toplumsal açıdan olumlu bir gelişme yaşamamalarına rağmen -bilinçsiz/kararsız çoğunluk kendi/kişisel/küçük çıkarları uğruna ülkenin/toplumun kaderini oylarlar- parti/lider bağlamında yanlışta ısrarı inadına sürdürerek adeta beceriksizlikleri/ başarısızlıkları kutsarlar.  Gelinen bu noktada; demokratik anlayışın egemen kılındığı örgütlenme ve örgütlü mücadele daha da önem arzetmektedir.” Şeklinde örgütlü mücadelenin kurumsal açıdan en üst/işlevsel/etkin yapısını oluşturan partilerin demokratik yapısına vurgu yapmıştım.          

Seçim sonuçlarına göre Millet İttifakının en büyük bileşeni başta CHP olmak üzere parti yönetimi, kurmaylar, danışmanlar vd. öngörü ve demokratik örgütlülük konusunda sınıfta kaldılar. En çok üzüldüğüm ülkemin gençlerinin yarınları/gelecekleri ile toplumun değişim ve demokrasi taleplerinin 5 yıl daha ötelenmesi.

Gelinen noktada, kısır çekişmelerden sıyrınılıp umudu canlı tutmak gerek. Çünkü umut yaşamın ivmesidir. Yaşam ise mücadelenin ta kendisi! Değişim tabiki kolay değil, uzun soluklu örgütlü/kapsamlı/güçlü bir toplumsal mücadele gerektirir. Demokrasi mücadelesi ise bir seçimle bitecek yarış hiç değildir.

Sonuçta, Türkiye’nin çağdaşlık hedefiyle karanlığı aydınlığa dönüştürerek karşıdevrimi durdurması; güçlü örgütlülük olarak parti öncülüğünde, devrimci/ilkeli/kararlı/inançlı bir liderlik ve demokratik bir yönetim kadrosu ile gerçekleştirilebilir.

Remzi KOÇÖZ

(Cumhuriyet Gazetesi, 07.06.2023, s.2 yayınlanan yazının  orjinali.)










Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz