2023 Seçimlerinin Ardından
Cumhuriyetin 100. yılında, Atatürk
ve Cumhuriyet devrimleri/ülküleri/değerleri çerçevesinde; toplumsal
sorumluluk/duyarlılık vede yurtseverlik gereği; birlik/beraberlik yerine
ötekileştirici/kutuplaştırıcı, bir siyaset ile toplumu ayrıştıran
zihniyet/anlayış yerine, Türkiye’nin geleceği için, hak/hukuk/adalet için, değişim
ve demokrasi için destek/katkı sağlayan, mücadele veren milyonlarca demokrasi
gönüllüsünden biri olarak kendi cephemize ilişkin eleştiri/özeleştiri olmazsa
olmazımız olacaktır.
Seçimlere gidilen süreçte yayınlanan
“Öncelik Acil Demokrasi” başlıklı makalemde
(Cumhuriyet/11.1.2023), demokrasinin olmazsa olmazlarından kuvvetler
ayrılığı ve yürütmenin siyasi denetimini yapacak yasama gücü olan parlamentonun
güçlü kılınarak yeniden parlamenter sisteme dönüşle ilgili; “…Ülkemiz açısından toplumun demokratik
mekanizmalarının yerli yerine yeniden rayına oturtulup, işler hale
dönüştürülerek daha da güçlü kılınması elzemdir. Tüm demokrasi yanlısı güçlerin -toplumsal muhalefet ve siyasi aktörlerin
oluşturduğu ittifakların daha geniş bir
yelpazede- katılımı ve birlikteliği önemlidir. …Öncelik: Acil Demokrasi”
vurgusu yapmıştım.
Demokrasi
Cephesi açısından -farklılıklar bir yana toplumsal adalet, huzur, barış ve kardeşlik bağlamında- 6'lı masa başlangıç olarak iyiydi. Doğal olarak
ittifaklar oluşacaktı, ancak Cumhur İttifakı karşısında Millet ittifakı diğer
muhalif kesimleri içine alacak şekilde en azından CB seçimlerinde
genişleyemeyip, (ATA ittifakı ve Memleket Partisi ölçeğinde) ilk haliyle kısır
kaldı.
"Ata,
Emek-Özgürlük, Sosyalist Güç Birliği" ittifaklarının eklenmesiyle 5 ayrı
ittifakla seçime girilirken, DP-SP neyse -AKP ile 15 yıl birlikte yol yürüyen ve onun
içinden çıkan- Deva-Gelecek partileri parlamento
seçimlerinde diğer ittifaklar gibi -hem güçlerini/oylarını görmeleri açısından-
ayrı bir ittifak olarak girip, CB seçimlerinde Millet ittifakı adayını
destekleyebilirlerdi.
(Olmadı! O zaman, Deva-GP açısından seçilme
garantili vekillik yerine muhafazakârlığın yoğun olduğu illerden aday gösterilip,
en azından kontenjanlar kısıtlanarak, meclis aritmetiği açısından Cumhuriyet
değerlerine bağlı AP-ZP-MP gibi partilerden vekiller de meclise taşınabilirdi.)
İttifak,
Demokrasi Cephesi olarak baştan genişletilebilirdi. Zafer Partisi ile 3 gün
kala değilde baştan görüşüp anlaşılabilirdi. HDP/YSP ile yapılan görüşmelerde -Cumhur ittifakının propagandası öngörülüp
toplumun kaygısının giderilmesi açısından- ZP benzeri açıklık
oluşturulabilirdi.
Bu çerçevede “Örgütlenme ve Örgütlü Mücadele”
başlığıyla kaleme aldığım makalemde (Cumhuriyet/13.8.2022); “…Siyaset
ülke gerçeklerinden/gereksinimlerinden daha çok çıkara dayalı popülist
yaklaşımlarla, toplumsal birliktelik/bütünleşme yerine
kutuplaştırma/ötekileştirme çerçevesinde etnisite ve mezhepçilik gibi kimlik
siyaseti üzerinden dar alana sıkıştırılmış, toplumsal değerler üzerinden
işlemekte. … Günümüz gerçekliğinde
(işşizlik/alımgücü/ hiperenflasyon gibi) toplumsal açıdan olumlu bir gelişme
yaşamamalarına rağmen -bilinçsiz/kararsız çoğunluk kendi/kişisel/küçük
çıkarları uğruna ülkenin/toplumun kaderini oylarlar- parti/lider bağlamında
yanlışta ısrarı inadına sürdürerek adeta beceriksizlikleri/ başarısızlıkları
kutsarlar. Gelinen bu noktada; demokratik anlayışın egemen kılındığı örgütlenme ve
örgütlü mücadele daha da önem arzetmektedir.” Şeklinde örgütlü mücadelenin kurumsal
açıdan en üst/işlevsel/etkin yapısını oluşturan partilerin demokratik yapısına
vurgu yapmıştım.
Seçim
sonuçlarına göre Millet İttifakının en büyük bileşeni başta CHP olmak üzere parti
yönetimi, kurmaylar, danışmanlar vd. öngörü ve demokratik örgütlülük konusunda
sınıfta kaldılar. En çok üzüldüğüm ülkemin gençlerinin yarınları/gelecekleri
ile toplumun değişim ve demokrasi taleplerinin 5 yıl daha ötelenmesi.
Gelinen noktada, kısır çekişmelerden sıyrınılıp umudu canlı tutmak gerek. Çünkü umut yaşamın ivmesidir. Yaşam ise mücadelenin ta kendisi! Değişim tabiki kolay değil, uzun soluklu örgütlü/kapsamlı/güçlü bir toplumsal mücadele gerektirir. Demokrasi mücadelesi ise bir seçimle bitecek yarış hiç değildir.
Sonuçta,
Türkiye’nin çağdaşlık hedefiyle karanlığı aydınlığa dönüştürerek karşıdevrimi durdurması; güçlü örgütlülük olarak parti öncülüğünde, devrimci/ilkeli/kararlı/inançlı bir liderlik ve demokratik
bir yönetim kadrosu ile gerçekleştirilebilir.
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder