14 Mart 2021 Pazar

KARANTİNA GÜN(LÜK)LERİ - 8

 

“Bilimin açıklayamadığı son derece kuvvetli bir güç vardır: Sevgi…Yaşamın özü sevgidir.” (Albert EİNSTEİN)

Salgın/Sağlık Savaşçıları

Salgın günleri -evde kalma/karantina günleri- başlayalı tamı tamına 1 yılı buldu. Ancak uzun bir süreç daha bizi bekliyor gibi. Beden sağlığımız yanında ruh sağlığımızı da korumamız elzem. Bireysel hüzünler yanında, ulus olarak da kayıplar/acılar/üzüntüler yaşarken, Yardımlaşma/dayanışma/paylaşımlar -gerginliği/korkuyu/paniği azaltıp- bizlere moral ve güç vermekte. Tıpkı sevinçlerin çoğaldığı gibi acılarda paylaşıldıkça azalırmış!

Salgınla mücadele sürecinde, hemen hemen hergün bir sağlık çalışanını bu amansız virüse kurban verdik. Toplumun diğer kesimlerine göre daha çok 10 katı kadar virüse yakalandılar.

Dünya Sağlık Örgütüne göre; sağlık çalışanlarının Dünya nüfusunun % 3’ünü, tüm covid-19 enfeksiyonlarının ise en az %14’ünü oluşturduğu ve her 7 hastadan 1’inin sağlık çalışanı olduğu, Dünya çapında 7.000 sağlık çalışanının yaşamını yitirdiği (Eylül 2020), Türk Toraks Derneği verilerine göre; Türkiye’de enfekte olan 120.000 sağlık çalışanından 120’si hekim olmak üzere 385 kişinin yaşamını yitirmesi acı bir tablo olarak karşımızda duruyor. (Sağlık hizmeti verirken şiddete maruz kalmaları ise ayrı bir insanlık trajedisi!)

Onlar beyaz melekler/kelebekler,  toplumun sağlığı için kendilerini feda eden sağlık savaşçıları.

Dünya Savaşında/Çanakkale Cephesinde bu topraklar okumuş neslini kaybederken tıbbiye öğrencileri de vardır.

Onlar 100 yıl öncesinde de Kurtuluş Savaşı sırasında/sonrasında Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, bir avuç hekim önderliğinde salgın hastalıklarla amansız mücadele etmişlerdi.

(Ankara’da Dr. Refik Saydam öncülüğünde kurulan Hıfzıssıhha Enstitüsü laboratuvarlarında kendi aşımızı üretip hatta Çin gibi bir ülkelere bu aşıdan gönderirken şimdi ise Çin’den gelecek aşıları dört gözle bekliyoruz. Sağlığı ihaleye çıkaran anlayış ne kadar övünse yeridir. Nereden nereye!)

100 yıl sonra ise salgınla mücadelede yine en önde cephede onlar vardır. En çok onlar hastane/poliklinik koşullarında virüse yakalanma riski ile karşı karşıyalar.

130 kadar ülkede bu virüs (Covid-19) meslek hastalığı olarak kabul edilirken ülkemizde ise hala ayak sürünmekte. Ayrıca çoğu ülkede sağlık çalışanları dışında risk konumları yüksek olan kargo, kurye, market, güvenlik görevlileri gibi işkollarında da meslek hastalığı olarak kabul görür.

Hekimlik mesleği antik çağlardan bu yana ölümsüz mesleklerden biridir. Çoğu meslekten emekli olanlar kendi köşelerine çekilirler, meslekleri artık anılarında kalakalır. Ancak bazı meslekler vardır ki bunların başında hekimlik gelir, sağlıkları elverdiğince, ölünceye kadar yakalarını bırakmaz. Tüm meslekler/işler kendi mecrasında önem arzetsede, hiçbiri tıp eğitimi kadar ağır/uzun süreli/sabır gerektiren eğitim içermez. Uzman olunsa da yeni gelişmeler/teknikler/tedaviler sürekli takip edilerek kendilerini yenilerler. Onun için -kaza/bela/afet gibi tehlikelerden kurtulduğumuzda, canımız yandığında, bir yerimiz ağrıdığında/acıdığında- her daim ne diyoruz; herşeyin başı sağlık!

Mal/mülk gitsin, onlar yerine gelir. Yeter ki canımıza bir şey olmasın, cana zarar gelmesin diye dua eder, telkin ve tesellide bulunulur; “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi!”

Hüzünlü/acılı bir 14 Mart Tıp Bayramı yıldönümünde;

İnsanları yaşatma uğruna yaşamlarını tehlikeye atanlara,

Ve bu uğurda yaşamlarını yitirenlere minnet ve saygıyla,

Selam olsun sağlık çalışanlarına!

Sağlıklı günler dileğiyle, sağlıkla /sağlıcakla…

(Karasu / 14. 03. 2021)

Remzi KOÇÖZ

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz