10 Nisan 2025 Perşembe

MİLLİ MÜCADELE ve TÜRK POLİS TEŞKİLATI

             Türk Polisi, yetkisini yasalardan, gücünü milletinden, görev ve sorumluluk duygusunu vicdanının sesinden alarak, tüm benliğiyle halkın hizmetindedir. Kişilerin/egemenlerin/siyasilerin/partilerin/iktidarların/zümrelerin/cemaatlerin/ tarikatların/çıkar çevrelerinin ne özel kolluk gücü nede arka bahçesidir. Milletin/Halkın/Toplumun tüm katmanlarına karşı ‘Hak/Hukuk/Adalet/Eşitlik/Saygı/Sevgi’ anlayışı içerisinde, Türkiye’nin kuruluş felsefesini oluşturan ‘Atatürk İlkeleri ve Devrimleri’ ortak paydasıdır. Ve Cumhuriyetin bekçisidir. Ve de Cumhuriyetimizin Kurucusu Büyük Önderimizin dediği gibi: “Herkesin vicdanı kendi polisidir. Polis ancak vicdanı olmayanların karşısındadır.”

MİLLİ MÜCADELE / CUMHURİYET ve TÜRK POLİS TEŞKİLATI

İç güvenliğe ilişkin günümüzden 180 yıl önce, 10 Nisan 1845 tarihinde, Osmanlı/Tanzimat Döneminde, Tophane-i Âmire Müşirliği’ne bağlı bir birim olarak kurulan ve Kaptan-ı Deryalık ardından Zaptiye Müşiriyetine bağlanan Polis Teşkilatının temeli 1907 yılında “Polis Nizamnamesi” ile atılmıştır. Zaptiye Nezareti lağvedilip yerine 1909’da Emniyet-i Umûm Müdürlüğü, 1911’de İstanbul Polis Müdüriyet-i Umûmîyesi 1913’de Dâhiliye Nezareti’ne bağlanmıştır.

Milli Mücadele döneminde (1918-1922) binlerce şehit (polis sayısı 6500’lerden 4250’lere düşerken) verilen cephede olduğu kadar cephe gerisinde de (Teşkilatı Mahsusa’ya yardım, asker kaçaklarını tespit, Anadolu’ya silah/adam kaçırma gibi) çok büyük katkıları olacaktı. Milli mücadele sonunda yüzlerce polis kırmızı şeritli İstiklal madalyası ile ödüllendirilecekti. Tabi ki Milli Mücadele karşıtları işbirlikçiler de olacaktı. 150’likler arasında 13 polis yer alırken, Kürt Teali ve Yeşilordu cemiyetlerinde çalışanlarda olacaktı.

TBMM’nin 23 Nisan 1920 tarihinde açılışının 3 ay sonrasında 24 Haziran günü İstanbul’dan bağımsız Ankara’da TBMM hükümetine bağlı bir milli polis teşkilatı (Emniyet-i Umumiye Müdürlüğü) oluşturulurken, İngiliz casusu Hintli Mustafa Sagir’in Ankara’da Mustafa Kemal Paşa’ya suikast girişiminin (1921) açığa çıkarılması ilk/önemli bir başarıydı. Milli mücadele sonrası İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü (1922) ile İstanbul Polis Müdürlüğü (1923) lağvedilerek 2 başlılığa son verilir. Osmanlı saltanatı vede İstanbul Hükümetinin sonlanması ile kurulan yeni Türk devletinin Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ankara’daki teşkilat günümüz Emniyet Genel Müdürlüğü karşılığı olacak, İstanbul’daki teşkilat ise il emniyet müdürlüğüne dönüşecek, dolayısıyla yeniden teşkilatlanma oluşacaktır.

Cumhuriyetin ilk yılları, savaştan yeni çıkılmış, sıkıntılı/zorlu/yokluk/yoksulluk yılları, öncelik yaraların sarılması olacaktır. Bunların dışında bu süreçte hükümetler, ülkenin/rejimin geleceğini tehdit eden iç ayaklanmalar nedeniyle polis teşkilatı ile ilgili değişiklik/reform düşüncelerini ötelemek zorunda kalırken, Osmanlı döneminde çıkarılan 1907 ve 1913 tarihli Nizamnameler uzun süre yürürlükte kalacaktır.

Yeniden yapılanma/kalkınma açısından kurumlar kendi yağları ile kavrulurken Emniyet Teşkilatı da araç/gereç/personel/mevzuat açısından 1930’lu yıllar içerisinde aşama kaydedecekti.  

Cumhuriyet Döneminde; gelişme/yenileşme hareketleri açısından 1930 yılında İnterpole üye olunurken, çıkarılan “İçişleri Bakanlığı Merkez Teşkilatı Kanunu” Emniyet Genel Müdürlüğüne yer veren ilk mevzuat olur. Ardarda yeni mevzuatlar yürürlüğe girecektir.

Türk Polis Teşkilatı’nın kuruluş/görev/yetkilerini düzenleyen yasal değişiklikler:

1-      1932 yılında 2049 S. Polis Teşkilatı Kanunu

2-      1934 yılında 2559 S. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu

3-      1937 yılında 3201 S. Emniyet Teşkilatı Kanunu

1931 yılında Alman ve Avusturyalı uzmanların gelişi dışında Berlin Polis Enstitüsüne öğrenci gönderilir. 1935 yılında Emniyet Genel Müd. Şükrü Sökmensüer ile Lab. Şefi  Dr. Mecit Gürerdem yurttdışı inceleme gezilerinde İsviçre polis teşkilatını ayrıntılı inceleyip, 3201 S. Emniyet Teşkilatı Kanunu çerçevesinde Polis Enstitüsünün kuruluşunu gerçekleştirirler.

Polis Enstitüsü 6 Kasım 1937 tarihinde Ankara/Anıttepe’deki yeni binasında öğrenime başlar. Atatürk’ün direktifiyle kurulan Polis Koleji ise 15 Haziran 1938 tarihinde Polis Enstitüsü binasında eğitime başlayacaktır.

(1975 yılında dahil olduğum Polis Koleji 28. Dönem mezunu olarak 1978 yılında Polis Enstitüsüne devam ederek -Ankara/Anıttepe’de Atatürk döneminde yapılan/açılan o tarihi bina ve yerleşkesinde 7 yıl kadar öğrenim görmemizin ardından- 1982 yılında mezun olarak polis amiri/müdürü olarak “Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür” şiarıyla yurdun dört bir tarafında görev yapacaktım.)

Polis Teşkilatının kuruluş günü olarak 10 Nisan 1845 tarihi bugüne değin kutlanagelmiş. Burada tarihsel bir gerçekliği ortaya koymakta yarar var. Aslında, Türk Polis Teşkilatı Milli Mücadele döneminde 24 Haziran 1920 tarihinde Ankara’da TBMM Hükümetine bağlı bir birim olarak kurulmuştur. Milli Mücadele döneminde, -işgale karşı vatanın bağımsızlığı için kuvayı milliye ruhuyla- cephede binlerce şehit verilirken cephe gerisinde de çok büyük katkıları olacak ve yüzlerce polis kırmızı şeritli İstiklal madalyası ile ödüllendirilecekti. Onun için 24 Haziran 1920 tarihi -geleneği gözetme ve tarihe vefa göstermekle birlikte- unutulmaması, hele hele gözardı edilmemesi gereken, Türk Polis Teşkilatının kilometre taşlarından en önemlisidir. Türk Polis Teşkilatı, Kurtuluşun ardından Kuruluşla birlikte Cumhuriyetin güzide bir kurumu olarak önemli işlevler görecektir. Böylelikle modern devlet anlamında kurumsal yapılanma yani kurumsallaşma doğal olarak Cumhuriyet ile birlikte oluşacaktır.

Türk Polis Teşkilatına olduğu kadar devlet/kamu bürokrasisine, bilim/sanat/spor/iş dünyasına sayısız değerler yetiştiren Polis Koleji Ailesine dahil olduğum 50 yıllık bir takvimi -1975/2025- geride bırakırken, Bizler/Kolejliler açısından 10 Nisanlar geçmişe özlem dışında artık eskisi gibi bir kuruluş günü/bayram havasında değil, Atatürk/Cumhuriyet ilkelerine bağlılık, hukuk/adalet/hakkaniyet çerçevesinde; kurumsal hafıza/teamül/vefa/saygınlık/değerler bağlamında bir burukluk içerisinde!

Saygı, sevgi ve selamlarımla…

(Ankara /10 Nisan 2025)

Remzi KOÇÖZ




Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz